CHP'nin Eskişehir'de 14 ilçede kongreleri tamamlandı. İl başkanlığı kongresi ise 24 Eylül'de gerçekleşecek.
Mevcut Başkan Recep Taşel'in il başkanlığına yeniden aday olmayacağını açıklamasının ardından CHP'nin Eskişehir'de il başkanı olarak hangi isimle yerel seçime gideceği merakla bekleniyordu. Partide ilk aday belli oldu. Figen Kahya CHP'nin il başkanlığına aday olduğunu gün düzenlediği basın toplantısında açıkladı. Kahya, aynı zamanda Eskişehir Büyükşehir ve Odunpazarı Belediye Meclisi üyeliği görevini de yürütüyor.
Meclis üyeliğinden istifa etmesi gerekiyor.
Yasa gereği hem il başkanı hem de meclis üyeliği yapamaz.
Kahya, basın toplantısında 'Cumhuriyet Halk Partiliyim ve hizmet etmek istediğim için adayım. Adaylık sürecimde tüm belediye başkanlarımızla görüştüm. Kazım Kurt'un adayı değil, CHP'nin adayı olarak çıktım. Kongre öncesinde yapılan belediye başkanları toplantısında CHP il başkanlığı adaylığı için ortak bir sonuca varılamadı. Çok adaylı gerçekleşecek seçimlerin demokratik bir ortamda geçecek. CHP'nin Eskişehir'de şu anda böyle bir gereksinim olduğunu hissettim, bu süreci iyi yürütebileceğim noktasında bir irade geliştirdim ve aday olmaya karar verdim'.
KAZIM KURT'UN ADAYI MI?
Mevcut il başkanı Recep Taşel, yaklaşık 3,5 yıl önce yapılan seçimlerde Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'un desteği ile il başkanı seçildi. Son yıllarda ise Kurt ile araları açıldığı konuşuluyor.
Taşel'in, Kazım Kurt ile aralarının açıldığı için desteğini çektiği için tekrar aday olmadığı iddia ediliyor.
Bugüne kadar il başkanlığı adaylığını açıklayan iki isim var.
Figen Kahya ile Erdal Çakıcıer.
Daha doğrusu Erdal Çakıcıer, resmi olarak adaylığını henüz açıklamadı.
CHP İl Başkanı Recep Taşel sosyal medya hesabından birlikte fotoğraf paylaşarak Erdal Çakıcıer'in de il başkanlığına adaylığını duyurdu.
Çakıer, halen il başkan yardımcısı.
Teşel aday olmayınca Çakıcıer'e, 'sen aday ol arkandayım mı' dedi.
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Recep Taşel'den desteğini çekince Odunpazarı ve Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Figen Kahya'yı aday çıkardığı söylentilerini sağır sultan bile duydu.
Figen Kahya, her ne kadar 'Kazım Beyin değil CHP'lilerin adayıyım' dese de söylentileri durduramadı.
Erdal Çakıcıer'i Recep Taşel'in dışında kim destekliyor?
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'la görüşüp görüşmediğini bilmiyorum.
Figen Kahya, Kazım Kurt'un adayı.
Odunpazarı ve Tepebaşı ilçe başkanları ve yönetimleri hangi adaya destek verecek?
Odunpazarı İlçe Başkanı Rahmi Çınar, Kazım Kurt'un yanında.
İl Başkanlığı seçiminde Kazım Kurt'un işaret edeceği adaya oy verirler.
Tepebaşı İlçe Başkanı Atilay Dalgıç, Kazım Kurt gibi, 'değişimden yanayım' dedi.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekliyor.
Bu konuda Ahmet Ataç ile aynı düşünce de değiller.
İl Başkanlığı seçiminde desteği kime olacak?
Ahmet Başkanla görüştüler mi?
Eğer Yılmaz Büyükerşen ile Ahmet Ataç, Erdal Çakıcıer'e destek verirlerse çok çekişmeli ve sonucunu bugünden kestiremeyeceğiz bir yarış olur.
Yılmaz Hoca ile Ahmet Başkan, 'Biz iki adaya da eşit mesafedeyiz. Demokrasi kazansın' derse Figen Kahya'nın seçimi kazanma şansı yüksek.

* * *

'CHP'nin içinde HDP'nin ağzıyla
konuşan sözde milletvekilleri var'
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun katıldığı bir televizyon programındaki sözlerine ve CHP'deki bu konudaki sessizliğe de tepki göstererek, 'CHP'nin içinde HDP'nin ağzıyla konuşan sözde milletvekilleri var' iddiasında bulundu.
'Atatürk'ün partisi' dedikleri CHP'de bir milletvekilinin TSK'ya iftira atması karşısındaki sessizliklerini de eleştirerek, 'kabul edilebilir değil' dedi.
Destici, her ne kadar Tanrıkulu'nun sözlerine CHP'den tepki gelmedi dese de herhalde CHP parti sözcüsü Faik Öztrak'ın, düzenlediği basın toplantısında 'Sezgin Tanrıkulu'nun, milletimizin gözbebeği Türk Silahlı Kuvvetleri'ni töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir' sözlerini ya duymadı ya da duymazlıktan geldi.
CHP'NİN HENÜZ ALDIĞI
BİR KARAR YOK
' 'Atatürk'ün partisi' dedikleri CHP'deki bir milletvekilinin TSK'ya iftira atması karşısındaki sessizlikleri kabul edilebilir değil' diyen Mustafa Destici'ye katılıyorum.
Tanrıkul'un kabul edilmesi mümkün olmayan o sözleri sarf etmesinin üzerinden nerede ise iki hafta geçti.
Parti sözcüsü Öztrak, 'Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir' diye yaptığı basın toplantısının da üzerinden 10 gün geçti.
Henüz atılmış bir adım yok.
CHP Genel Başkanı ve Parti Meclisi sessiz kalarak Sezgin Tanrıkulu'nun sarf ettiği sözlerin unutulmasını bekliyor?
Sessiz kalınarak Destici'nin, 'Cumhuriyet Halk Partisinin de bu süreçte, bu sözde milletvekiliyle ilgili hangi kararları alacağını bekledik. Bugüne kadar alınmış bir karar yok. Her söz geldiğinde 'Atatürk'ün partisi' diye söyledikleri Cumhuriyet Halk Partisindeki bir milletvekilinin çıkıp, Türk Silahlı Kuvvetlerine iftira atması karşısında sessizlikleri kabul edilebilir değildir. Cumhuriyet Halk Partisinin bu anlamda Atatürk'ün partisi olduğunu iddia etmek de boşunadır' sözlerini kabullenmiş olmuyorlar mı?
'Türkiye, Avrupa Birliği'ne
başvurusunu geri çekmelidir'
Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raporunu değerlendiren Destici, 'Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkileri, üyelik başvurusu, sürdürülen müzakereler, yarım asırdan fazla bir süredir devam ediyor. Maalesef Avrupa Birliği bugüne kadar Türkiye'ye hep çifte standart uyguladı ve çeşitli bahaneler ileri sürerek Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne dahil etmedi. Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni bile ki devlet demek ne kadar mümkün yani onu bile alıp dönem başkanı yapan Avrupa Birliği, Avrupa'nın en büyük, en güçlü ülkelerinin başında gelen Türkiye'yi bugüne kadar Avrupa Birliği'ne almadı. Bizim kanaatimiz almayacaklar. Bu hayal tünelinin içinde beklemenin Türkiye'ye bir faydası yoktur. Türkiye, Avrupa Birliği'ne başvurusunu geri çekmelidir ve Avrupa ülkeleriyle mütekabiliyet esasları çerçevesinde ekonomik, siyasi, kültürel, askeri ilişkilerini sürdürmelidir. Avrupa Birliği'ne başvuru talebini çektiği zaman 'Avrupa ile ilişkilerimizi kopartalım' demiyoruz. Madem bizi almıyorlar, oyalıyorlar, her ellerine fırsat geçtiğinde de Türkiye ile ilgili olumsuz rapor yayınlıyorlar. Türkiye'yi sıkıştırmak istiyorlar. Türkiye'nin Rusya-Ukrayna Savaşı başladıktan bugüne kadar üstlendiği o yüksek düzeydeki arabulucu rolünü, terörle mücadelesini hazmedemiyorlar. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinden kendi isteğiyle talebini geri çekmesini, Avrupa'yla ilişkilerini üst düzeyde, mütekabiliyet esaslarına bağlı olarak sürdürmesini arzu ediyorum.'
* * *
Mustafa Destici'nin bu sözlerine de aynen katılıyorum.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'da, Avrupa Parlamentosu'nun skandal Türkiye raporuna çok sert tepki göstererek, 'Avrupa Birliği Türkiye'den kopma niyetindedir. Gerekirse AB ile yolları ayırabiliriz' dedi.
Avrupa Parlamentosu Türkiye'yi AB'ye almak istemiyor.
O zaman ısrar etmenin anlamı yok.
Türkiye'nin, o zamanki ismiyle Avrupa Ekonomik Topluluğu'na 'ortak üyelik' için başvuruda bulunmasının üzerinden 53 yıl, 1987 yılındaki 'üyelik' başvurusu üzerinden de 24 yıl geçti. Türkiye, Turgut Özal'ın ifadesiyle bu ince uzun yolda, günün birinde AB üyesi olma ümidiyle AB'nin tüm çifte standartlarını görmezden gelerek yükümlülüklerini yerine getirmeye çaba harcadı.
AB genişleme süreci içinde hiçbir aday ülke yarım yüzyıl AB kapısının önünde bekletilmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakanlığı döneminde Kiel Dünya Ekonomi Enstitüsü tarafından ilk defa Almanya dışında 28 Eylül 2010 tarihinde İstanbul'da düzenlenen toplantıda bu durumu şöyle yorumlamıştı: 'Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne başvurusu 50 yıllık geçmişe sahip. 50 yıl AB kapısında bekletilen bir ikinci ülke yoktur. Ben, 'Türkiye'yi bu kapıda niçin bekletiyorsunuz' sorusunun cevabını Avrupalı dostlarımızdan alamadım. Biz AB müktesebatının neyini yerine getiremiyoruz. AB içine aldığınız üyelerin tamamı acaba Türkiye kadar şu anda yapılanması itibariyle müktesebatın gereğini yerine getirmiş mi? Bunun cevabını bize veremediler. Çünkü AB'nin bakışında ne yazık ki arzulamadığım, dile getirmekte zorlandığım yaklaşım tarzları gerçekten çok üzücüdür. Eğer bu dünyayı beraber kurmazsak, beraber dayanışma içinde kuşatmazsak barışın egemen olduğu bir dünyayı kuramayız. Medeniyetler İttifakı'nın eş başkanı bir başbakan olarak konuşuyorum. Eğer bizler medeniyetler ittifakını kuracaksak, medeniyetler çatışmasına karşı duracaksak AB'ye bir Hristiyan kulübü olarak bakamayız. Tam aksine AB'yi bir siyasi, sosyal birlikte olarak görmek durumundayız.'
* * *
AB, Türkiye'yi bir AB ülkesi görmek istemiyorsa daha fazla ısrar etmenin anlamı yok.
Müzakereden çekilelim.
Mustafa Destici'nin dediği gibi Türkiye, Avrupa Birliği'ne başvurusunu geri çekmelidir ve Avrupa ile ilişkileri kesmeden Avrupa ülkeleriyle mütekabiliyet esasları çerçevesinde ekonomik, siyasi, kültürel, askeri ilişkilerini sürdürmeli.
* * *

FIKRA:
Senden Hızlı Koşsam Yeter
Bir Amerikalı ile Japon safariye çıkmışlar. Her ikisi de son teknolojik silahları da
birbirlerine nazire yapmak için yanlarına almışlar. Derken uzakta bir aslan görünmüş. Amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş. Ama karavana. Hemen Japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş. Fakat o da karavana. Aslan onları fark edince üzerlerine doğru gelmeye başlamış. Amerikalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamış. Japon hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış. Amerikalı sormuş:
- 'Ne o, aslandan hızlı mı koşacaksın?'.
- 'Yoo, senden hızlı koşsam yeter.'