İskilipli 1922'de Dolmabahçe Sarayı'nda 'Huzur' dersleri de verir. Bu dönemde özellikle Batılılaşma karşıtı yazılar yazar. 'Tesettür-ü Şer'i, Din-i İslam'da Men-i Müskirat (İslam dininde İçki Yasağı), Frenk Mukallitliği ve Şapka' kitaplarını kaleme alır.
Esat Çağlar gibi kaynak göstermeden İskilipli'nin 'vatanperverliği, İngilizlere karşı gelmesi ve Kurtuluş mücadelesinde nasıl bir milli çizgi izlediği' örnek ve dayanak gösterilmeden anlatılmaya çalışılması gerçek tarih ilminin bir yöntemi değildir. Kaynak, yani delil göstermeden yazılan hikaye veya anlatı tarzındaki verilerin sanki tarihsel gerçeklermiş gibi gösterilme eylemine bir örnek de Sadık Albayrak'dır. Albayrak'a göre; Cemiyet, ilk olarak 'İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalini protesto eden bir beyanname' yayımladığını, İskilipli'nin, işgal kuvvetlerine ve yeni bir tehlike olarak ortaya çıkan Bolşevizm'e karşı olan beyannamelere de imza attığını, Anadolu'nun çeşitli merkezlerinde şubeleri açılan Tealî İslam Cemiyeti'nin pek çok kitap bastırarak dağıttığını ve köylü çocuklarının bilgilendirilmelerine öncülük ettiğini ve 'İstiklal Savaşı'nda işgal güçlerine karşı mücadele verdiğini' iddia etmektedir ki burada ciddi bir yön saptırmanın ve karatmanın olması yanında iddiaların derin bir açıklamaya ve kaynaklarla desteklenmeye muhtaç olduğu açıktır.
Tartışmanın Yaşandığı Ortam
M.Emin Elmacı'nın tespitleri dönemin sosyolojik ortamındaki sonuçları göstermesi açısından önemlidir. O'na göre; 'Emperyalist işgale karşı çıkılmamasını ve Anadolu harekatının yanında olunmamasını, hem de 'İslam dini' üzerinden isteyerek, halkı yönlendirmeye çalışan kişilerin çoğu, milli hareket başarıya ulaşıp düşmanlar yurttan atıldığında, ülkeyi terk etmek zorunda kalmışlardır. Bazıları hatalarını anlamış hatta itiraf etmiş bazıları da bunun bir utanç olduğunun farkında olarak yaşamışlardır. Sonuçta da her fırsatta ellerinden gidenleri yeniden kazanabilmek için yeni kurulan, tam bağımsızlık temeline oturtulan yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin zarar görmesi için de ellerinden geleni yapmışlardır. İngiliz belgelerinden biliyoruz ki; yurtdışına kaçanların çoğunluğu 1923-1926 arası hala bu amaçları için İngilizlere proje üstüne proje vermiş ve gittikleri yerde de yazdıkları ve faaliyetleriyle Türkiye aleyhine girişimlerine devam etmişlerdir. Önemli devrimlerin başladığı bu üç yıl; Halifeliğin kaldırıldığı, eğitim ve öğretimin birleştirilerek özellikle tekke ve zaviyelerin elinden eğitim hakkının alındığı, Şer'iye ve Evkaf Nazırlığı'nın kaldırılması sonrasında din üzerinden ve vakıflar aracılığıyla, daha önce belli kişilere giden gelirlerin devletin hazinesine geçtiği bir dönemdir ve hala eskiyi geri getirme düşüncesinde olanları heveslendirmeye yetmektedir. Ayrıca, Musul meselesi çerçevesinde Nasturi ve Şeyh Sait isyanları da genç Cumhuriyeti zorlayan diğer konulardır'.
İngilizlerin; İstanbul'da çok sayıda kendileri lehinde sempatizan oluşturabilmek amacıyla rahip Frew tarafından oluşturulan İngiliz Muhipleri Cemiyeti'ne en fazla desteği verenler İskilipli Atıf Hoca'nın başkan yardımcısı olduğu Müderrisler Cemiyeti'dir. İşte İskilipli Atıf Hoca'nın da içinde bulunduğu bu Müderrisler Cemiyeti'nin; Sivas Kongresi'nin yapıldığı ve herkesin 'milli teşkilatın' Anadolu'da olduğunun önemini kavradığı bu dönemde, o dönem gazetelerde de yayınlanmış Eylül 1919 tarihli bildirisindeki cümleler hiçbir milli unsur tarafından kabul edilemez. 1920 Nisan'ında Ankara'daki vatanseverlere karşı çıkartılan 'Anadolu'daki halife ve din düşmanlarının öldürülmesinin caiz olduğu' şeklindeki İstanbul Hükümeti'nin fetvasının bir ön çalışması olan aynı cemiyetin aynı bildirisinde; Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına bakış açısı da şöyledir;
'Hazır olunuz! Ve bu hainlerden, bu canilerden vatanı kurtarmak için size düşen vazifeyi yapmakta kusur etmeyiniz. Ey kahraman askerler! Harp senelerinde sizi cephe cephe sürükleyen ve aç susuz süründüren ve din kardeşlerinizin, hemşehrilerinizin beyhude yere ölmelerine sebebiyet veren birkaç kişi arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de vardı! İşte bu hainlerin, harp cephesi haricinde kalmış olan aile fertlerinizi kanlı elleriyle ne kadar feci durumlara soktuklarını harpten eve döndüğünüzde gördünüz! Bugün yine; o şakilerin elleri bir takım yetimlerin, dul kadınların kanlarına girerek kalplerinize sokularak sizi mahvetmek ve evlatlarınızı ve ailenizi yetim ve dul bırakmak ve servet ve saadetinizi külliyen çalmak için şeytanın dahi hatırına gelmeyen hileyi yapıyorlar. Memleketin başına bu kadar felaket getirmiş olan bu hainler daha yaşatılacak mı? Siz daha ne kadar böyle gafletle bunların gayri-meşru emirlerine uyacaksınız? Korkuyoruz ki sizin bu gafletiniz körü körüne hainlere itaatiniz, daha pek çok mescitlerimizi ve mabetlerimizi harap eyleyecektir! Askerler! Bu kadar uyuduğunuz artık yeter, bu zalimlere aIet olduğunuz artık kifayet eyler! Padişahımız, Halifemiz, Efendimiz Hazretlerinin merhamet ve şefkat kucağı size açılmıştır. Hepiniz koşunuz, geliniz. Dünya ve ahiret saadetini kazanınız. İşte size ihtar eyliyoruz, Allah'ını, Peygamberini ve Padişahını seven bu tarafa gelsin!'
Toplumdaki Faaliyet Algısı
Eldeki verilere bakarak, İskilipli Atıf, Fatih'in tanınmış hocalarından, İttihatçı karşıtı, koyu sünni düşünceye sahip, saltanatçı, hilafetçi bir din hocasıdır. Kimilerine göre Dünyanın tanıdığı bir din alimi, kimilerine göre de tanınmış büyük bir alim değil, sadece İstanbul'da tanınan Fatih Camii hocalarından biridir.
Ayrıca Atatürk karşıtlarının 'Âlim', 'Vatansever' ve 'Şehid' ilan ettiği Atıf Hoca, Kurtuluş Savaşı'nda nerededir ? Neler yapmaktadır ? Bir Rıfat Börekçi, Abdurrahman Kamil Efendi ya da Şeyh Ahmet Sunûsî gibi yaşamını hiçe sayarak Kurtuluş Savaşı'na hizmet eden hocaların arasında mıdır ? Yine eldeki verilere bakarak bu soruların cevabı 'Hayır' olarak verilebilir.
Binlerce hoca, din alimi Anadolu'da Atatürk ile beraber düşmana karşı savaşırken, eldeki veriler çok yeterli olmasa da İskilipli Atıf'ın o günlerde İstanbul'da Anadolu'da emperyalizme karşı savaşan milyonlarca Müslüman'a karşı muhalif faaliyetler yürüttüğü anlaşılmaktadır. 15 Şubat 1919'da birçok kaynağın belirttiği üzere İngilizlerin desteğiyle ve isteğiyle kurulan Cemiyet-i Müderrisin'in kurucularından birisi de İskilipli Mehmet Atıf'tır. İskilipli Atıf cemiyetin hem kurucusu hem de başkan yardımcısıdır. Cemiyetin başkanı ise 'Türk düşmanı' olarak tanınan Mustafa Sabri Efendi'dir. Binlerce hoca Anadolu'da savaşa katılırken bu 'büyük alim' İskilipli Atıf, İstanbul'da bir Türk düşmanı olan Mustafa Sabri Efendi ile birlikte bir cemiyet kurmaktadır. Cemiyetin amacı ve kuruluş beyannamesinde (Cemiyet-i Müderrisin Nizamname-i Esasisi, Evkaf-ı İslamiye Matbaası, 1337) şu temel vurgulanır;
'Bir milletin varlık ve devamı yöntemi; kendini oluşturan bir veya daha fazla topluluğun içinde bulunduğu sınıflar tarafından insan fıtratında kurulu bulunan bütün ihtiyaç ve gereksinimlerin toplulukça düzenlenmesine ve geliştirilmesine bağlıdır. Bir topluluğun yalnız kahramanlığı ya da tarım ve ticarette gelişmiş olması devamına yeterli değildir. İlim, fen, eğitim,sanayi,tarım,ticaret, adalet, siyaset, din,ordu ve diğer medeniyet unsurlarında da gösterilecek oluşumlardır ki, milli benlik devam etsin..'
Birçok araştırmacıya göre; memleket işgal altındayken bu cemiyetin amacı; 'sadece din ve ilim sahibi olmanın arttırılması' olup, cemiyet Kurtuluş Savaşı'nda İngilizlerin tarafını seçmiştir.
İskilipli Atıf Hoca'nın yazdıklarına ve söylediklerine bakarak şu temel sonuçlar çıkarılabilir ; İskilipli Atıf, Cumhuriyete karşıdır. Atatürk'e yönelttiği suçlama ve hakaretlere bakarak O'na ve devrimlerine de karşıdır. Kuvay-ı Milliye onun için birkaç sefil ve maceraperestin bir araya geldiği, halkı felakete sürükleyen bir yapıdır. Aslında O, sadece Cumhuriyete değil, 1908 devrimine de karşıdır. İskilipli, Halifeye ve Halifeliğe karşı olan her düşüncenin düşmanıdır.
Teali İslam Cemiyeti, Milli Mücadele'ye kesin olarak karşıdır. Bu cemiyete göre ; 'İslamcılığı, Batı ile sentezleyen bakış açılarına göre, İngilizler ve Yunanlılar iyidir. Çünkü onların galibiyetlerinin arkasında Kuvay-ı Milliye gibi 'cahilce bir cesaret' değil uygarlık zekası vardır. En önemli ihtiyaçları ise İslamiyetle o 'dehayı' birleştirmektir, hatta bu bir ödevdir.'
İskilipli Atıf'a göre; 'Harp yıllarında sizleri cephe cephe sürükleyen ve din kardeşlerinizin suçsuz yere ölmelerine sebep olanlar arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de vardır. Siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız? Elinize aldığınız bu fetva Allah'ın emridir, Padişah fermanıdır. Sizler bu katil canavarları daha fazla yaşatmamakla mükellef ve görevlisiniz. Bunların vücudlarını külliyen ortadan kaldırmak Müslümanlık için farz olmuştur.' (Devam Edecek).