Sevgili Okurlar:
Geçtiğimiz günlerde Danimarka ve İsviçre'nin göçmenlerle ilgili hem de meclislerinden geçen kararları tüm dünya hayret ve ibretle izledi. Önce Danimarka gelen göçmenlerin üzerindeki paraları ve küpe dahil kıymetli ziynet eşyalarını gasp ederek onların ellerinde hiçbir şey kalmayacak sözde ondan sonra da onlara bakacak. Ben hem Danimarka'yı hem de İsviçre'yi yakından tanıyan biri olarak siz sevgili okuyucularımızla diye bu konuyu köşeme aldım.
Yaklaşık 7 yıldır Danimarka'dan yüksek düzeyden emekli olmuş bir kişi Eskişehir'e gelmiş ve yaşlı bir kadının yanında yıllardır ikamet ediyor. Kadıncağız kovduğu halde gitmiyor. Halbuki Danimarka'da çocukları var. Hem de yetişkin ve kendisine iyi para alıyor. Bütün bunlara karşın bu kişi Türkiye'den ayrılmak istemiyor. Benim sık görüştüğüm kişi Danimarka'nın bu kararından sonra bir de Türkiye'nin durumuna bakıyor. Ve belki de ölüsünün bile Danimarka'ya gömülmesini istemeyecek. Beni Türkiye'ye gömün diyerek kendisini gayri Müslim (Başka dine mensup).
İsviçre'ye gelince ben orada kaldım. Bu ay içerisinde herkese 2500 İsviçre frank verilmesi için (Tüm vatandaşları dahil) referanduma gidecekler. Geçtiğimiz yıllarda böyle bir referandum yapılmış ve halkı bizim gelirimiz bize yeter diye bu parayı reddetmişlerdi. Devlet şimdi bu fazlalığını eritmek için bu ay da 2500 franklık herkese maaş oylamasını tekrar referanduma sunuyor. İşte bu kadar zengin bir devlet. Ama yaptığına gelince onlar da Danimarka gibi gelen mültecilerin ziynet eşyaları ve paraları dahil el koyma kararı almışlar.
Burada Müslüman Türk milleti olarak onlarla bizim farkımız işte bu demekten başka bir diyeceğimiz kalmıyor. Demek ki vicdanlara hitap etmeden sadece zenginlik madde ve para hiçbir zaman vicdanlara hitap etmiyor. Bir de İslam'ın prensibine bakalım. 'Komşusu aç iken Tok yatan Bizden değildir diyor' Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed AS. Asrısaadette Müslümanlar müşriklerin zulmünden kaçıp Medine'ye hicret ettiklerinde oradaki ensar (Medineliler) evlerini, yurtlarını, yiyeceklerini gelenlerle paylaşmışlardır. Batının bütün ihtişamına rağmen hiçbir zaman onların kalbine başta devletleri olmak üzere merhamet ve şefkat doğmamıştır. Türkler ise bunca kısıtlı bütçelerine göre yine de onlara kucak açmış. Bırakın ellerindeki para ve ziynet eşyalarını onlara hem yemek hem de harçlık vermeye devam etmektedir.
İşte Avrupa ile bizim farkımız budur. Biz hayattan sonra ebedi bir hayatın olacağını ve dünyada yaptığıumız tüm iyiliklerin o alemde karşımıza çıkacağını bilen ve o umutla yoksullara ve kimsesizlere kucak açan bir milletiz. kıyamete kadar da inşallah bu özelliğimizi Yüce yaradan kaybettirmesin.