Rus Büyükelçisi, FETÖ mensubu olduğu anlaşılan, güvenlik sağlamakla görevli bir polis tarafından öldürüldü. Bu olay ülkemizdeki FETÖ örgütlenmesinin boyutlarını gözler önüne sermeye yetiyor.
Devlet ve toplum hayatına inceden inceden sızan Fetö'cülerin bitirilemediğini, halen çeşitli yöntemlerle saklanabildiklerini,
Her fırsatta 'hedef şaşırtmaca' oynayarak suyu bulandırmaya çalıştıklarını gösterdi.
Siyasiler ile sözüm ona siyaset düşünürleri halen birilerini suçlamakla meşgul.
Ekranlardaki tartışmaları izleyin, köşe yazarlarını okuyun, haberlere göz atın,
Bana hak vereceksiniz.
Kendileri tertemiz, kendilerinin dışındaki herkes FETÖ'cü.
Feryadı figan…
'En çok sesi çıkan en suçludur' sözünü de unutmuşlar.
***
Yandaş camia iz peşinde.
Prim yapmak isteyen kurum amirleri; parti içinde statü kazanmak isteyen komşular, akrabalar, dostlar, arkadaşlar…
Zamanında bir şekilde FETÖ'cülerle dirsek teması yapmış, şimdi kendini kamufle etme ihtiyacı duyanlar…
Devletin önemli kurumlarına bizzat iktidar eliyle yerleştirilmiş gerçek FETÖ'cüleri görmezden gelirken; kendilerine muhalif herkesi FETÖ'cü ilan etme yarışındalar.
'At izi, it izine karıştı.' diye sitemler edilmişti.
Eğer niyet varsa, o izler kolayca ayırt edilebilir;
Tabii 'itler nallı, atlar nalsız gezmiyorsa!'
***
Gezi olaylarını yorumlayanlardan ilginç kıvırmalar;
Önce gezi olaylarına müdahale ederken şiddete başvuran polislerin FETÖ'cü olduğu;
Bir gün sonra -polisleri aklayıp- gezi olaylarını düzenleyenlerin FETÖ'cü olduğu söylendi.
Yıllarını FETÖ gibi dinci yapılanmalarla mücadele ederek geçirmiş kişiler ve kurumlar Fetöcü olmakla suçlanır oldu:
İşlerine gelmeyen ne kadar öğretmen, doktor, mühendis, mimar, asker, yargıç, hakim, memur vb. varsa hepsi,
Demokrat, solcu, milliyetçi, Kemalist, cumhuriyet yanlısı akademisyenler, yazarlar, gazeteciler,
CHP'lilerin neredeyse tamamı,
MHP'den muhalif kanadı destekleyenler…!
(Arada, tam işlerin yoluna girmesine destek vermişken merkez MHP'yi de küstürmüyorlar.)
AKP'nin FETÖ ile ilişkisi yok ve zaten hiç olmadı. (!)
***
Adam ishal olur eczaneye gider.
'Bana hemen ishal için ilaç ver.' der.
Eczacı kalfası yanlış anlar, müshil istediğini sanır ve ilacı verir.
Adam, bir saat sonra kıvranarak eczaneye döner:
'Kardeşim bana ne verdin? Altımı tutamıyorum.' der.
Hatasını anlayan kalfa, bu kez adama doğru ilacı verir.
Adam eczaneden çıkıp yüz metre kadar uzaklaşınca, biri çevirir yolunu:
'Arkadaş buralarda eczane var mı?' diye sorar.
'Var arkadaş var!' der adam.
'Şu arkamdaki kahverengi izi takip et, şıp diye bulursun.'
***
Sözüm anlayana.
Siyasi unsurlar, başkalarına çamur atmayı bırakıp da, kendi mahallesindeki kahverengi izlerin peşine düşse..!
O iz onları, 'memleketin içine edenler'e götürecektir.