Siyaset, her daim dinamik ve öngörülemez bir arena. Partiler, geleceğe yönelik stratejilerini oluştururken zamanlama, en kilit unsurlardan biri olarak öne çıkıyor.

Bu bağlamda, CHP'nin 2025 seçimleri için cumhurbaşkanı adayını belirleme tartışmaları, partinin Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz’ın açıklamalarıyla yeniden gündeme taşındı. Yalaz, aday belirleme sürecine dair net bir duruş sergilerken, bu duruş çevresinde oluşan görüşleri de değerlendirmiş oldu.

Yalaz’ın açıklamalarında vurguladığı gibi, "Aday belirleme" meselesinde partinin kendi iç dinamiklerine ve tüzüğüne uygun hareket etmesi büyük önem taşıyor. Bu, yalnızca parti disiplini ve birlikteliği açısından değil, aynı zamanda seçmen kitlesine net bir mesaj vermek adına da kritik. Kendisinin de belirttiği üzere, parti meclisinde onaylanan ve MYK’ya yetki verilen bu süreç, CHP’nin stratejik bir kararı olduğunun altını çiziyor.

Peki, gerçekten erken mi? Yalaz, "Erken midir? Kesinlikle değildir," diyerek bu konudaki spekülasyonlara net bir yanıt veriyor. Bu açıklama, zamanlamanın ne denli dikkatlice hesaplandığını gözler önüne seriyor. Seçim yılı olarak ilan edilen 2025, Türkiye siyasi tarihinde önemli bir köşe taşı olabilir. Ülkenin genel havasını ve siyasi atmosferini düşününce, CHP'nin bu süreçte temkinli ama bir o kadar da kendinden emin bir adım atması gerekliliği açıkça görülüyor.

Yalaz’ın işaret ettiği bir diğer husus, halktan gelen güçlü talep. Bir siyasi partinin en önemli gücü, halkın sesi ve taleplerine uygun hareket edebilme yetisidir. CHP liderinin 31 Mart seçimlerinden sonra halkın beklentilerini ve taleplerini defalarca dile getirmesi, partinin adaylık konusunda hızlı aksiyon almasının arkasındaki en güçlü motivasyonlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Halkın yüksek sesle dile getirdiği istekler, partinin bu kararı almasının altındaki toplumsal meşruiyeti de pekiştiriyor.

BİRİNCİ PARTİNİN ADAYI BELLİ OLMALI

Şu hususun altını çizeyim ki; CHP 31 Mart seçimlerinde birinci parti olarak çıkmış ve şu güne kadar gerçekleşen anketlerde de sürekli önde olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla yerel seçimlerde en çok oyu almış partinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde hangi adayı göstereceğini açıklaması, halkın sorunlarına çözümün hani lider ekseninde çözüleceğini açıklaması elzemdir. Bu halk tabanına verilen en büyük itici güç ve hatta liderin seçime hazırlanması ve halkın taleplerine “ilaç” olacağını şimdiden hissettirmesi beklenen bir durumdur.

Çünkü sonuçta, “Kim var ki kime oy verelim?” şeklindeki seçmen kararsızlığını ortadan kaldırmak CHP’nin atacağı en güçlü ve somut adımdır. Güven verecektir, kitlelerin şimdiden oluşabilecek adaylık krizinden kurtaracak ve rahatlatacaktır.

Eskişehir gibi CHP’nin kalelerinden birinde, partililerin bu stratejik kararın arkasında durması ve Yalaz’ın da altını çizdiği üzere bu görüşü desteklemeleri, partinin tabandan tepeye kadar geniş bir konsensüs yakaladığını gösteriyor. Bu durum, CHP’nin sadece bir iç mesele değil, aynı zamanda dışarıdan gelen eleştirilere karşı da güçlü bir duruş sergilediğinin kanıtı.

RİSKLER KARARLILIKLA ORTADA KALKAR

Bu stratejik kararın riskleri elbette ki mevcut. Ancak her büyük karar gibi, cesaret ve kararlılık gerektiriyor. CHP’nin Eskişehir il başkanlığı aracılığıyla verdiği mesaj, partinin bu kararlılığı gösterdiği yönünde. Geleceği öngörmek her ne kadar zor olsa da Yalaz’ın belirttiği gibi erken değil, "zamanında" bir karar olarak nitelendirilebilir.

Sonuç olarak, Talat Yalaz’ın açıklamalarından da yola çıkarak, CHP'nin cumhurbaşkanı adayını belirleme sürecinin partinin hem iç disiplini hem de toplumsal beklentilere olan adıma uygun bir hareket olduğunu söylemek mümkün. Önümüzdeki süreç, bu stratejik adımın ne denli yerinde olduğunu ve partinin seçimlerdeki başarı ivmesini ne ölçüde etkileyebileceğini gösterecek. Ancak görünen o ki, CHP, geleceğe dair umutlarını ve beklentilerini doğru zamanda şekillendirme yolunda emin adımlarla ilerliyor. Partinin bu kararlı duruşu, sadece bugünün değil, yarının Türkiye’si için de belirleyici olabilir.