Kentsel dönüşüm, modern şehirlerin geleceğe yönelik atması gereken en kritik adımlardan biri.

Özellikle Eskişehir gibi gelişmekte ve büyümekte olan şehirler için, rezerv alanlarının varlığı ve bu alanların nasıl değerlendirileceği hayati önem taşıyor. Son günlerde, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’nin açıklamaları bu bağlamda dikkat çekici bir tartışmanın fitilini ateşledi.

Şehrin kentsel dönüşüm projeleri kapsamında Ayşe Ünlüce’nin açıklamaları, Eskişehir’in 800 hektarlık Kocakır rezerv alanının geleceği üzerinde durarak kent planlamasının önemini yeniden hatırlatıyor. Ünlüce’nin dile getirdiği gibi, bu alanın bir kısmının TOKİ’ye verilmesi, Eskişehir’in kentsel dönüşüm yolculuğunda ciddi engeller yaratıyor.

Üstelik, Türkiye’nin deprem bölgesinde yer aldığını düşünürsek, özellikle 6,7 büyüklüğündeki bir deprem senaryosunun ciddiyeti daha da gündeme geliyor. "Şehirlerimizin dönüşümü bilimsel ve stratejik bir yaklaşımı gerektirir," diyen Ünlüce, haklı bir noktaya parmak basıyor. Her şehir, gelişimini sürdürebilmek ve olası felaketlere karşı hazır olabilmek için belirli rezerv alanlara ihtiyaç duyar.

Başkan Ünlüce’nin bu konuya ilişkin açıklamaları, “Davayı kazanamazsak bu şehrin artık bir rezerv alanı olmayacak” ifadesiyle sarsıcı bir gerçeği gün yüzüne çıkarıyor. Yerel yönetimlerin bu tür stratejik alanlarla ilgili kararları, uzun vadeli planlamaların temel taşıdır. Maalesef, rezerv alanlarının kontrolü üzerindeki merkezi yönetim tercihlerinin yanlış yönlendirilmesi, şehirlerin kendi potansiyellerini kullanmalarını sınırlandırıyor ve başkanın dediği gibi, bu durum kent yönetimini zorluyor.

KIRILGAN BİR İŞ BİRLİĞİ

Ünlüce’nin, "Bize o rezerv alanını verselerdi bir yola girecektik, ama yolumuzu direkt kapattılar," sözü, merkezi hükümet ile yerel yönetimler arasındaki iş birliğinin ne denli kırılgan olabileceğini hatırlatıyor. Bir belediyenin asli görevi konut inşası olmasa da yeşil alanların ve diğer temel altyapı hizmetlerinin sağlanması üzerindeki yetkilerinin sınırlandırılması, çözüm üretme kapasitelerini doğrudan etkiliyor. TOKİ gibi merkezi yapılar, her ne kadar hızlı konut üretimi sağlasa da yerel gereklilikleri ve halkın beklentilerini her zaman bire bir yansıtamıyor. Ünlüce’nin vurguladığı gibi, hükümetin hazineden bedava arazileri TOKİ’ye vererek sağladığı çözümler, belediyelerin oyun dışı bırakılması anlamını taşıyor.

Bu durumda ortaya çıkan soru, yerel yönetimlerin, merkezi kararlar tarafından nasıl tükenmeyecek şekilde güçlendirilebileceği şeklinde olmalıdır. Belediyeler, şehrin dinamiklerini en iyi bilen yapılar olarak, toplumun beklentilerini karşılayabilecek kapasiteye sahip olmalıdır. Ancak bu, gerekli arazi ve kaynaklar sağlandığında mümkündür.

KENT SAKİNLERİ SESLERİNİ YÜKSELTMELİ

Konuyu değerlendirirken, rezerv alanlarının korunmasının önemini göz ardı etmemek gerekiyor. Geleceğimiz için şehirlerin güçlü bir planlamaya ve uyumlu çalışmaya ihtiyacı var. Eskişehir örneğinde olduğu gibi, yerel yönetimlerin karşılaştığı zorluklar, daha katılımcı ve iş birliğine dayalı yönetim modelleri gerektiğini gösteriyor. Kent sakinleri de bu sürecin bir parçası olarak seslerini yükseltmeli ve şehirlerinin geleceğine sahip çıkmalıdır.

Bu durumda, Başkan Ünlüce’nin verdiği mücadele, sadece Eskişehir için değil, tüm Türkiye’deki yerel yönetimler için bir örnek teşkil ediyor. Belediye başkanlarının vizyonları, şehirlerin geleceği için yapabileceklerini belirlerken, bu tür stratejik rezervlerin korunması ve etkin kullanımı da bu vizyonun hayata geçirilmesinde kritik rol oynar. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemlerde bu tür sorunların önüne geçebilmek adına merkezi ve yerel yönetimlerin daha uyumlu bir şekilde çalışması elzemdir.

Şehirlerin geleceği, bugünden atılacak doğru adımlarda ve iş birliğinde saklı...

GELECEK BUGÜNDEN ŞEKİLLENİR

Sonuç olarak, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nin rezerv alanları üzerine yaşadığı bu ihtilaf, kentlerin geleceği açısından önemli dersler içermektedir. Yeterince dikkate alınmayan yerel ihtiyaçlar ve kentsel planlama süreçlerinin detaylı yönetilmemesi, ekonomik kayıpların yanı sıra sosyal adaletsizliğe de neden olabilir. Bu sebeple, merkezi yönetimlerin kararlarını alırken yerel yöneticilere ve uzmanlara daha çok kulak vermesi gerekmektedir.

Geleceğin şehirleri, bugünün doğru stratejik kararları ile şekillenecektir. Dolayısıyla, toplumun her kesiminin bu süreçte aktif rol alması teşvik edilmelidir. Ayşe Ünlüce’nin kararlılığı ve mücadelesi, Eskişehir ve diğer şehirler için umut verici bir adım olabilir. Önemli olan, bu çabaların geniş kitlelerce desteklenmesi ve sürdürülebilir değişim için kolektif bir bilincin oluşmasıdır. Bu bilinç ve dayanışma, şehirleri sadece bugünkü sakinleri için değil, gelecekteki nesiller için de yaşanabilir kılacaktır.