Son yıllarda TÜİK'in enflasyon, işsizlik, kira artışı gibi pek çok başlıkta açıkladığı istatistik göstergelerin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı tartışma konusu.

Özellikle sendikacılar, işçi, memur, emekli, siyasetçiler, birçok ekonomist hatta TÜİK eski Başkanı Birol Aydemir'e göre de TÜİK verilerinin gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle eleştiriyorlar…

TÜİK, Haziran ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. TÜİK enflasyon oranının aylık yüzde 1,64, altı aylık yüzde 24,73, yıllık ise yüzde 71,60 olarak gerçekleştiğini açıkladı… Buna göre memur ve memur emeklisi yüzde 19,31 SGK ve Bağ-Kur emeklisi yüzde 24,73 oranında zam alacak…

Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise yıllık enflasyonu yüzde 113,08, aylık enflasyonu yüzde 4.27 olarak açıkladı…

Çarşı-Pazar, kasap, marketten alışveriş yapanlar geçtiğimiz 6 ayda fiyatların katlanmasına rağmen TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına inanmıyorlar…

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in asgari ücreti yüksek bulduğu bir ülkede enflasyon oranlarının farklı çıkması beklenemezdi…

Her geçen gün alım gücü düşen emekçilerin, emeklilerin ve asgari ücretlilerin vebali iktidarın ve TÜİK’in boynundadır…

* * *

Elektrik ve akaryakıt zamlarını haziran ayının 25’inden sonrasına erteleyerek zaman ayarlı zamlarla haziran enflasyonunun düşük çıkmasını sağlayan TÜİK’in açıkladığı rakamlar birçok kesim tarafından eleştiriliyor…

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) enflasyon, işsizlik, kira artışı gibi pek çok başlıkta açıkladığı veri ve istatistik göstergelerinin ne kadar gerçeği yansıttığı tartışma konusu…

45 yıllık meslek hayatımda bir kamu kurumunun ilk kez bu kadar yoğun bir eleştiri yağmuruna tutulduğuna şahit oluyorum…

* * *

Bağımsız araştırma şirketi MetroPOLL tarafından yapılan anket, halkın TÜİK'in enflasyon verilerine olan güvensizliğini gözler önüne seriyor. Ankete katılanların sadece yüzde 11'i TÜİK'in açıkladığı rakamların doğru olduğuna inanırken, yüzde 61,7 ise enflasyonun resmi verilerden daha yüksek olduğunu düşünüyor…

Anket sonuçları siyasi parti seçmenleri arasında da farklı görüşlerin hâkim olduğunu gösteriyor. AK Parti seçmenlerinin yüzde 41,3'ü, CHP seçmenlerinin ise yüzde 78'i TÜİK'in gerçeği yansıtmadığı görüşünde. MHP seçmenlerinde bu oran yüzde 57,9, İYİ Parti seçmenlerinde yüzde 82,3 ve DEVA Partisi seçmenlerinde ise yüzde 80,4 olarak karşımıza çıkıyor…

“TOPLUMUN YÜZDE 93’ÜNÜN İNANMADIĞI DURUM OLUŞTU”

TÜİK'in eski Başkanı Birol Aydemir, satın alma gücünün her geçen gün daha fazla düşürüldüğünü ve artık market raflarının dolu olmasının bir şey ifade etmediğini dile getirerek kendi başkanlık dönemi ile şimdiki dönemi şöyle kıyaslıyor:

''Eski dönem ile şimdiki dönem arasında şöyle bir fark var. Eskiden bu ucube Cumhurbaşkanlığı Sistemi yoktu. O zaman da yavaş yavaş bozulmalar başladıysa da daha rasyonel bir yönetim vardı. Ekonominin başında da titiz ve kurumlara müdahale ettirmeyen Ali Babacan vardı. Kurumlar bağımsızdı, kendi kurallarına ve görev alanlarına göre çalışıyorlardı. Bu kadar siyasi talimat gelmiyordu, 2015’ten sonra bu ucu açık şekilde devam etti. Ve en önemlisi kurumları liyakatli insanlar yönetiyordu. Şimdi bu saydıklarım kalmadı. Böyle resmi verileri çarpıtarak ve toplumun yüzde 93’ünün inanmadığı bir durum oluşturdular.''

TÜİK'in açıkladığı RAKAM sokakta

hissedilen enflasyonu yansıtıyor mu?

Son dönemde bazı kesimler kuruma, bu oranların gerçek enflasyonu yansıtmadığı yönünde eleştirilerde bulunuyor…

Son olarak bu ay, kurumun Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) sepetindeki ürünlerin ağırlıklarını değiştirmesi de tartışma konusu oldu…

Türkiye'de, resmi enflasyondan farklı bir enflasyon yaşadığını hisseden önemli bir kesim bulunuyor…

Bir grup bağımsız ekonomistin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu da (ENAG) her ayın 3'ünde kendi enflasyon oranını açıklıyor…

ENAG'ın hesaplamaları TÜİK’inkilerin üzerinde çıkıyor…

Bu da kamuoyunda enflasyon oranıyla ilgili tartışmaları derinleştiriyor…

Emekli, asgari ücretli, memur, işçi, sendika başkanları, siyasi partilerin yöneticileri, muhalefet partilerin milletvekilleri, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının sokakta hissedilen enflasyonu yansıtmadığını iddia ediyorlar…

Bende TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarını ve aldığım emekli maaşı ile çarşı, pazar, markette yaptığım alışverişle karşılaştırdığımda alım gücümün ne kadar gerilediğini, açıklanan rakamların üzerinde enflasyon yaşandığını görüyorum…

* * *

“TÜRKÇE KONUŞMAYADA HASRET KALDIK”

İktidardaki AK Parti'nin "açık kapı" politikası sonucu Türkiye'nin güney komşusu Suriye'deki iç savaş nedeniyle evlerini terk eden milyonlarca Suriyeli Türkiye'ye sığındı. Çatışma, şiddet ve zulüm sebebiyle zorla yerinden edilen kişilerin sayısı küresel çapta rekor düzeylere ulaşırken; Türkiye dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke durumunda…

Türkiye’de sığınmacı karşıtlığı uzun süredir yükselişte. Mülteci karşıtlığı son yıllarda özellikle X’te (yani Twitter’da) de revaçta…

Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre Türkiye, 6,05 milyon mülteci ile dünya rekortmeni. Bu rakam, gerçek sayıyı tam olarak vermiyor. Sebebi belli: Kayıt dışı mültecilerin sayısı bilinmiyor…

Sokakta hem mülteci hem de yerli hoşnutsuz…

İkamet izni bulunan mülteciler

Türkiye’de en çok ikamet izni alanlar Rusya vatandaşı. Onları, Türkmenistan, Irak, Suriye, İran, Azerbaycan, Özbekistan, Afganistan, Kazakistan ve Ukrayna takip ediyor…

Rakamlar bunlar. Ama asıl tartışma, kaçaklar üzerinden yürüyor. Sığınmacılar uzun zamandır hem siyasetçilerin hem de sosyal medyanın gündeminde…

2011 yılı nisan ayında 252 kişilik bir sığınmacı grubunun Hatay’ın Yayladığı sınırından Türkiye’ye girmesi o dönem henüz farkında olunmasa da Türkiye açısından yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyordu… Bu yeni dönemde en çok tartışılacak konulardan biri Türkiye’deki Suriyeli nüfusun gelecekte ne olacağıydı…

Önceleri yavaş yavaş artan, 2012 yılı sonunda 14 bine, 2013 yılı sonunda 224 bine ulaşan Suriyeli sığınmacı sayısı, sonrasında hızlı bir şekilde artmaya başlayarak 2014 yılı sonunda 1,5 milyonu, 2015 yılı sonunda 2,5 milyonu bulmuştu. Böylece dünyada en çok sığınmacı barındıran ülkeler sıralamasında ilk sıraya yerleşmiştik…

O tarihten beri ilk sıradaki pozisyonumuzu koruyoruz…

Türkiye’nin sığınmacıların ihtiyaçlarının karşılanması için kamp odaklı bir yaklaşım yerine kentlerde serbest ikameti öngören bir politika izlemesi Türkiye’de mülteci sorununun esasen bir “kent mültecisi” sorunu olması sonucunu doğurdu…

Özellikle Suriyelilerin yoğun olduğu kentlerde kiraların artışı, işsizlik, işçi ücretlerinin düşmesi, sağlık sisteminin üzerine aşırı yük binmesi gibi sorunlar giderek hoşnutsuzluk yaratmaya başladı.

“TOPLUMDA RAHATSIZLIK YARATIYOR”

MHP Eskişehir İl Başkanı İsmail Candemir’de sığınmacı politikası ve son yaşananlarla ilgili yaptığı değerlendirme yaptı…

Candemir, “Bu konuyla alakalı Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel Başkanımızın da daha önce söylediği gibi bu sığınmacı problemi, göçmen problemi adı konulmamış bir işgaldir, bunun bir an önce zaten sonlandırılması lazım” diyerek mültecilerden duyduğu rahatsızlığı gündeme getirdi…

MHP İl Başkanı Candemir açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Son günlerde sığınmacılarla alakalı Türkiye’nin değişik yerlerinde değişik olaylar meydana gelmeye başladı. Bu konuyla alakalı Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel Başkanımızın da daha önce söylediği gibi bu sığınmacı problemi, göçmen problemi adı konulmamış bir işgaldir, bunun bir an önce zaten sonlandırılması lazım. Uluslararası hukuka uygun olarak Sayın Cumhurbaşkanı, Dışişleri, İçişleri Bakanlığı gerekli çalışmaları yapıyor. İnşallah en kısa zamanda bu iş çözülecek. Ama Türkiye’de bu işleri kaşıyan insanlar var, Türkiye’de iç karışıklığa yol açmak isteyen insanlar var. Bu konuda uyanık olmalıyız. Sonuçta sığınmacılar ülkesine dönse bile komşu olarak kalacağız, sınırdaşız çünkü. Bu hassas süreçlerde de biraz daha dikkatli olmak lazım”.

“Sokakta insanlar gördüğü zaman bile rahatsız oluyor”

Candemir Eskişehir özelinde ise, “Eskişehir özelinde diğer illere baktığımız zaman çok fazla bu konuda sıkıntı yaşadığımız söylenemez. Mutlaka ki yani sokakta insanlar gördüğü zaman bile rahatsız oluyor bunu kabul ediyoruz. Biz de sokağa indiğimizde Türkçe konuşmaya da hasret kaldık diyebiliriz bunları görüyoruz, duyuyoruz, bunlar da toplumda haklı olarak rahatsızlık yaratıyor. Ama bunun da çözüm yolları Uluslararası Hukukta konulmuş. Eğer biz hukuk devletiysek bunları bu şartlar içinde çözmemiz gerekiyor. İnşallah en kısa zamanda çözülecek. Ama yine de çok dikkatli olmak gerekiyor birileri kaşıyor bu olayı” ifadelerine yer verdi. 

* * *

Sonuç olarak Türk halkının büyük çoğunluğu Suriyeliler ve mültecilerden rahatsız…

Kayseri’deki olaylar bunu gösteriyor…

Suriye’de iç savaş sona erdi. Suriye Devlet Başkanı Esad ile Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeniden barış çubuklarını yakmaya hazırlanıyorlar…

Türk vatandaşlığına geçmiş gerek Suriyeliler gerekse diğer mültecilerin belirli aralıklarla vatanlarına dönmesi teşvik edilmeli…

Yoksa ileri de daha büyük sorunlar yaşanabilir…

* * *