Vahşi madenciliğe yönelik çalışmaları ve son gelişmeleri anlatan Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu üyeleri, “Platform çok güçlü ilerliyor. Sarıcakaya madenindeki yürütmeyi durdurma kararı aslında halkın iradesi sayesinde alınmış bir karardır” dedi.

Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu üyeleri Umut-Sen İl Temsilcisi Cevat Aydemir ve Sol Parti İl Sözcüsü Avukat Mert Yedek ES TV’de canlı yayınlanan 'Doğrudan' programında soruları yanıtladı. Sivrihisar İlçesi Kaymaz Mahallesi’nde Koza Altın İşletmeleri AŞ tarafından mahkemenin ‘ÇED Olumlu’ kararına karşı verdiği yürütmeyi durdurma ve projenin iptali kararlarına rağmen yapılan Üçüncü Atık Maden Depolama Tesisi’ne tepki gösteren platform gönüllüleri Sakarı Vadisi’ndeki maden projelerindeki son gelişmeleri anlattı.

ÜÇÜNCÜ ATIK BARAJI KAÇAK YAPI

Kaymaz’daki son durumu anlatan Avukat Mert Yedek, “’ÇED Olumlu’ kararının akabinde Eskişehir Büyükşehir Belediyesi dava açmıştı. Mahkeme o davanın akabinde yürütmeyi durdurma kararı sonra da iptal kararı verdi. İptal kararını da Danıştay’a taşıdı. Orada birinci ve ikinci atık barajı var zaten. İkisinin toplam kapasitesinin tamamına eş değer nitelikle bir üçüncü atık barajının yapılması planlanıyordu, tabi planlama halinde kalmamış. 490 kilometre uzaklıkta Çanakkale’den Eskişehir Kaymaz’a 2 milyon 700 bin ton cevherin taşınacağı bir proje bu. Günlük 150 kamyon taşınacaktı. Üçüncü atık barajı da Kaymaz’da kurulacaktı, oradaki mevcut cevher ve stoklar bitip işletme faaliyeti sonlandığı için cevherlerin taşınması gibi planlama oluştu. Türkiye’nin gerçeği olmaya başladı artık mahkeme kararı tanınmıyor. Zaten yöreden de şikayetler geliyordu. Biz bu şikayetleri açıklama ve aydınlatma gereği duyduk. Üstüne gittiğimiz zaman uydu görüntüleriyle üçüncü kapasite artışının yapıldığını gördük. Ortada bir mahkeme kararı varken bu nasıl bir cüret, özellikle buna bir değinmek gerekiyor. Mahkeme kararı varken, Çevresel Etki Değerlendirmesi yapılmamışken, projede iptal kararın içerisinde Kaymaz ve Çanakkale’nin entegre bir proje olduğu ve bu projelere uygulanacak usullerin işletilmediği mahkeme kararıyla sabitken bunların arkasından dolanarak hukuksuz bir şekilde üçüncü atık barajı yapıldı. Bu izni kim verdi, buna kim göz yumdu, buradaki sorumlular kim? Suç duyurusunda bulunacağız. Sürecin takipçisi olacağız. O üçüncü atık barajı yıkılana kadar da mücadelemizi bırakmayacağız. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğümüze şikayet dilekçelerimizi sunacağız, suç duyurusunda bulunacağız. Burası kaçak yapı niteliğinde. İzin verilmiş mi, nasıl bir denetlemeye tabi tutulmuş, neden mühürlenmemiş bunları bilmiyoruz. Hukuksal bütün girişimlerle bilgi edinme hakkımızı kullanacağız” diye konuştu.

YÖRE HALKI MAĞDUR OLACAK

Burada işletme faaliyeti başladığı takdirde halkın endişe duyacağını söyleyen Yedek, “Herhangi bir sıkıntı çıktığı zaman, kaçak olduğu zaman, barajda kısmi bir yıkıntı bile olsa bunun mağduru yöre halkı olacak. Dolayısıyla insanlar endişeli, biz de öfkeliyiz” dedi. “Bu yapılan büyük bir cüret” diyerek konuşmasına devam eden Yedek, “Hakkımızda soruşturma açılıyor, mücadele verdiğimiz için algısal anlamda bize algı oluşturuluyor, yalan söyleniyor deniliyor. Kamu gücünü arkasında hisseden bir yapı sermayenin büyümesiyle birlikte, sermaye eğer ki kar edecekse bütün kapılar nasıl açılacaksa bize de bütün kapılar kapanıyor. Aslında bunun bir tezahürü, gücü buradan alıyorlar” ifadelerini kullandı.

MAHKEME ‘PROJE ÇELİŞKİLİ’ DEDİ

Sarıcakaya’da Koza Altın İşletmeleri tarafından yapılmak istenen altın gümüş madenine yönelik mahkemenin ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verdiğini hatırlatan Yedek, “TEMA duyurdu. Biz de platform olarak Eskişehir halkına bir müjde vermiş olduk. Üç dava açılmıştı Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, TEMA ve Ziraat Mühendisleri Odası tarafından. Bu davalara; Eskişehir Barosu ve Çevre Derneği müdahil oldu. Bu altın madenine karşı açılan davalar Eskişehir’in bir yaşam mücadelesi haline geldi. Biz de Sarıcakaya’da yöre halkını gezmeye başladık. Hukuksal süreç anlamında Doğa ve Yaşam Platformu’nun teknik komisyonunu kurduk, davalara hep birlikte hazırlandık. Çanakkale’den Kaymaz’a cevher taşınacağı gibi Sarıcakaya’daki altın madeninden de Kaymaz’a cevher taşıyacak bir projeydi. 71 Evler-Emek hattı üzerinden çevre yolunu takiben Ankara’ya doğru kamyonlarla cevher taşınacaktı. Bu entegre bir proje bunu yine belirttik. Nasıl Çanakkale’deki proje iptal olduğu gibi buranın da bir entegre proje olduğunu ÇED Yönetmeliğinin 25. Maddesi gereğince entegre projelere uygulanacak projelerin burada da uygulanmadığını biz defaatle bütün açıklamalarımızda dile getirdik. Tabi projenin birçok eksiği var. Çevresel Etki Değerlendirmesi yapılmadı. Ciddi bir halk sağlığı tehlikesi oluşturuyor bu maden. Maden izin yönetmeliğinin 80. Maddesi gereğince de halk sağlık koruma bandının mesafesinin belirlenmediği konusuna değindik. Proje tanıtım dosyasında da tarım ve su varlıklarımız gözden kaçırılmış. Gözden kaçırılma yok aslında bilerek tarım ve varlığımızın olmadığı beyanları var. Sakarya Nehrinin dibinde bu proje. Dolayısıyla bu proje nereden tutarsan elinde kalacak. Hukuksal süreç anlamında da mahkeme bir ara karar koymuştu. Bilirkişi raporundan sonra biz yürütme durdurma taleplerini değerlendireceğiz diye. Ama mahkeme burada bilirkişi raporuna bile gerek duymadan ‘Proje kendi içinde çelişiyor’ dedi. Şunu da söyledik projenin ikinci ayağında Kaymaz var, entegre bir proje, Kaymaz hiç değerlendirilmemiş. Neden değerlendirilmediği de az çok belli. Üçüncü atık barajı yapılmış orada. Onlar biliyor, biz bilmiyoruz. Onlar oraya taşıyacaklar ama ne yapacaklarını bilmiyorlar” dedi.

‘İPTAL EDİLECEK’ DİYE BİR KESİNLİK YOK

Sarıcakaya’daki hukuki sürecin devam ettiğini vurgulayan Yedek, şunları söyledi: “Şöyle bir durum var; yürütmeyi durdurma kararı olması demek bizim kazandığımız anlamına gelmiyor, nihai bir karar değil bu. Şu an faaliyeti durduruldu sadece. Nihai kararda iptal edilecek diye kesinlik yok. Sadece burada faaliyete geçilme aşamasında sekteye uğradı şirket. Biz mücadelemize devam ediyoruz. Hatta bu karar alındığı itibariyle akşam Laçin’e gittik. Laçin’de bu konuyu halka tartıştık, emek emek ördüğümüz mücadeleyi sürdüreceğimizi beyan ettik. Çünkü bu sadece hukuksal bir başarı anlamına gelmiyor. Sıcak soğuk demeden arkadaşlarımız köy köy gezdi. Biz konuyu gündeme getirirken de bunun bir yaşam sorunu olduğunu, arkadaşlarımızla birlikte topyekun bir mücadele girişimimizin ürünüdür, başarı ödülüdür; bunu da belirtmeyi ve arkadaşlarımızı da kutlamayı bir borç biliyoruz. Sarıcakaya’daki yürütmeyi durdurma kararı alındı ama Kaymaz’da iptal edilmiş bir projede üçüncü atık barajı yapıldı. Şimdi biz Sarıcakaya’da alınan kararı da aynı şekilde takip etmek zorundayız çünkü güvenemeyiz. Projenin devam etmeyeceğine yönelik endişelerimiz var. Nasıl ki mücadeleyi terk etmeyeceğiz, sahayı da sürekli izleyeceğiz. Çekimler yapacağız düzenli, yöre halkıyla sürekli irtibata geçeceğiz. O projenin yürütmeyi durdurma kararı uygulatma görevini de kendimize borç biliyoruz.”

MÜCADELEYİ GÜÇLÜ TUTTUK

“Eskişehir’deki çevre ve doğa mücadelesi Türkiye’de yapılan ve yapılmakta olan talan ve yağmadan azade değil” diyen Umut-Sen İl Temsilcisi Cevat Aydemir; “Eskişehir’de yüzde 71 oranında ruhsatlanma oranı varken Gümüşhane sanıyorum 80-90 arasında, Karadeniz Bölgesi, Çanakkale, Muğla, Ordu, yakın zamanda Kırşehir… Ülkenin tüm bölgelerinde seçilmiş hem tarıma hem ormancılığa hem de arıcılığa ve ziraata yönelik yerler seçilmiş ve özellikle buralar belirlenmiş gibi bir hisse kapılıyoruz. Sakarı Havzası’nın seçilmiş olması özellikle bizi bu düşünceye sevk ediyor. Bu aslında kötü niyetin bir belirtisi bizim açımızdan da. Ülkemizde iyilerin ve kötülerin mücadelesi başladı, biraz oradan bakmak lazım. Biz ilk 31 Temmuz’da duyurmuştuk Alpagut ve Atalan’daki maden çalışmasını. Odunpazarı Bölgesi’nde bir forum yaptık, çok reflekstik bir hareketti ama bize o çağrıyı getiren Eskişehir Çevre Derneği idi. O dönemler Emek ve Demokrasi Platformu çatısı altında zaten çalışmalarımız yürütülüyordu. 2 Ağustos’ta Atalan ve Alpagut’ta Madene Hayır Platformunu kurmuş olduk. Platformumuz bir deklarasyonla kamuoyuna çağrısını yaptı, mücadeleye başladı. Hemen akabinde bölge ziyaretlerimiz başladı. Yoğun katılımlarla bildiri dağıtımı ve halkı bilgilendirme toplantıları oldu kişiler sohbetlerle ve teknik alanında uzman arkadaşlarımızın katkısı çok oldu o süreçte. Yörede yaşayan halka birlikte çoğu zaman gecenin geç vaktine kadar biz gece 12’de bazen köylerden şehre dönüşlerimiz oldu ve gün boyu orada olduğumuz zamanlar oldu. Her bir köyü yaklaşık üç kez gezdik. Sonra 15 Ağustos süreci yaşandı, Halkın Bilgilendirme Toplantısı, oradaki katılımı güçlü tuttuk ve itirazlarımızı yaptık. Halkın verilen bilgilerle yetinmemesi gerektiğini ve orada verilen bilgilerin de yanlış olduğunu bire bir anlatmış olduk. Toplantı Çevre ve Şehircilik İl Müdürünün dayatmasıyla, biraz baskın kalmasıyla biraz kamu otoritesini de arkasına almasıyla yapılmış sayıldı ama bizim ve halkın nazarında toplantı yapılmadı, yok hükmünde sayıldı. Sonrasında yaşanan süreçte Sarıcakaya’da Koza Altın İşletmeleri’nin ilanlarını gördükten sonra yoğunluğumuzu o bölgeye harcamaya çalıştık. Geniş halk kesimlerinin katılımıyla teknik sunumlar ve bilgilendirme yaptık. İğdir ve Laçin’de özellikle Mayıslar köyünde… Sonrasında daha kapsayıcı olsun istedik. Doğa ve Yaşam Platformu adına çevirdik çalışmalarımızı” dedi.

HALKA DUYURMUYORLAR

Maden çalışmalarının kamuoyuna kasıtlı şekilde duyurulmasını kaydeden Aydemir, “Sarıcakaya’daki madeni biz kaymakamlığın küçücük panosunda ve A5 ölçüsünde bir kağıttan aldık. Duyuru bu kadar küçümseniyor ve geniş kitlelere ulaşması engelleniyor. Bunu yolu vardır basınla paylaşırsın, gazetelere ilan verirsin eğer bu işi kamu yararına yapılıyor olduğuna inanıyorsan. Maalesef bu tür durumlarda en son haberi olan kesim orada yaşayan halk, bu işin zararını görecek insanlar. Halktan bu şekilde kaçırmanın mantığını çözebilmiş değiliz. Yaptığımız çalışmalar sonucunda halkımız da gönüllü olmaya başladı. Bu mücadeleye göğüs vermek, destek olmak için de çaba gösteriyorlar. Öncelikleri farklı oluyor bazen vatandaşlarımızın, bizim önceliğimiz hak aramak açısından başlamıştı ama bu da tam onunla ilgili. Çevre ve doğa meselesi de bizim için aynı zamanda bir hak arama mücadelesidir. Yaklaşık 4 buçuk aydır da gecemiz gündüzümüz çevre ve doğa konusunda halkı bilgilendirmek ve bu güçlere geri adım attırmak yönünde oluyor” ifadelerini kullandı.

HUKUKSUZLUĞA İTİRAZIMIZ VAR

Vali Hüseyin Aksoy’u ziyaretlerinde platform olarak görüş bildirdiklerini ve taleplerini ilettiklerini anlatan Avukat Mert Yedek, “Platform çok güçlü ilerliyor. Sarıcakaya madenindeki yürütmeyi durdurma kararı aslında halkın iradesi sayesinde alınmış bir karardır. Eskişehir’deki madenler bu kadar gündem olmuşken biz Valiliğin önünde arkadaşlarımız hakkında Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü suç duyurusunda bulunduktan sonra açıklama yaptık. İsmail Kumru, Mert Güzel ve Uygar Uğurlu arkadaşlarımız hakkında suç duyurusunda bulunmuşlardı. Halkın katılım toplantısında yaptığı faaliyetler ve kendi kamusal gücünü şirket yararına açması nedeniyle Hikmet Çelik hakkında suç duyurusunda bulunmuştuk ve soruşturmaya hala yürümüyor. Yürümemesinin sebebi valilik onaylamıyor çünkü kamu görevlisi. Çevre Derneği 2 ay öncesinden görüşme başvurusunda bulunmuş. Valilik hiç olumlu ya da olumsuz bir geri dönüş yapmadı. Biz açıklamadan sonra Vali bizi makamına davet etti. Bizim somut taleplerimiz oldu Vali beyden. Sorunlarımız var, Eskişehir bir maden tehdidi altında. Sadece maden tehdidi değil, Valilik bunu biliyor, raporları kendi onaylıyor. Sarıcakaya altın madenindeki ‘ÇED gerekli değildir’ kararını valilik verdi. Yürütülen mücadelede de bizim önümüze geçiliyor biraz da provokasyona uğruyoruz. En somut taleplerimizden biri Hikmet Çelik hakkında soruşturmaya izin verilmesini istedik. Valiliğin kendi içindeki birimi suç duyurusunda bulunulan arkadaşlarımızı ifadeye çağırdı. Onların da fikirlerini ve beyanlarını alarak bir soruşturma izni verip vermemeye karar vereceğiz demişlerdi. O hala yürüyor şeklinde bir beyan verdi bize. Ayrıca Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, halkın katılım toplantısından sonra hakkımızsa bir suç duyurusunda bulunmuştu. Halkı galeyana getirmek, kin ve düşmanlığa tahrik etmek, kamu malına zarar vermekten. Bu girişimlerden vazgeçilmesi gerektiğini beyan ettik. Toplantıdaki tutanaklara biz hala erişemedik. O tutanaklar bizimle hala paylaşılmadı, o gün kaçırıldı bizden. İtiraz dilekçelerimiz alınmadı. Bir gün sonra gittik tutanakları istedik ama bakanlığı muhatap almamız gerektiğini beyan ettiler ama bakanlık da paylaşmadı. Dolayısıyla Vali’den şunu da talep ettik; iyi niyetse burada biz hukuksal olarak üzerimize düşen bilgiyi edinemiyoruz aracı olmanızı istiyoruz. Siz talep ederseniz bizce yerine getirilir. Bunun üzerine ‘Bakanlık burada yetkili ben yetkili değilim’ dedi. Aynı zamanda biz platformla çalışmalar yaparken köy köy gezip bilgilendirme yaparken çok garip şeylerle karşılaşıyoruz. Köye gidiyoruz orada da GBT yapılıyor, halk toplantısı yapıyoruz köy kahvehanesinin önünde 3-4 tane jandarma aracı bekliyor çakarlarla, insanlar korkuyor bunlardan. Bir sitemimiz daha oldu. Valiliğin dava dilekçelerinde biz şunu görüyoruz. Valilik konuyu usulden kazanmak için hamleler yapıyor. Diyor ki; davacının hukuki menfaati yok, etkilenmeyecek diyor. Orada yaşamıyor diyor. Mesela TEMA dava açtı diyor ki; sen bundan etkilenmeyeceksin. Ama projede hukuksuzluklar, usulsüzlükler var. Bu dile getirilmeyecek mi? Şöyle bir sıkıntı da var. Valiliğin ‘ÇED gerekli değildir’ kararı 16 Eylül kararı. 16 Eylül kararı ÇED duyuru ekranında 22 Ekim’de çıkıyor. 16 Eylül’den sonra 17 Eylül’de Sarıcakaya Kaymakamlığı’nda duyuruya çıkarmışlar. Valilik diyor ki ‘ben kaymakamlığa duyuruyu açtım, 30 gün seni bekledim. Sen dava açmadın. Sen usulen bu davayı açamazsın artık’ diyor. Davayı buradan kazanmaya çalışıyor.  Vali’ye biz şunu söyledik; bunların hepsi hukuktan bağımsız şeyler aynı zamanda, hukuki bir gerekçesi de yok. Aslında hukuk dışı bir şeyi savunuyorlar. Diyelim ki bunlar doğru olsun; usulden kazanılınca bu mesele çok mu iyi bir şey yapılmış oluyor? Halk sağlığı burada mı baz alınmış oluyor? Herkes şunu söylüyor ya ‘Mahkemeler herkesi bağlar, kamu kurumlarını da vatandaşları da.’ Ama mahkemeler bu şekilde beyanlarda bulunacaksa, hukuka aykırı şekilde mesele sonuçlandırılmaya çalışılacaksa bizim burada bir itirazımız var” açıklamalarında bulundu.

MAHKEME KARARLARI UYGULANMIYOR

Madene karşı mücadeleyi sokakta kazanacaklarını söyleyen Aydemir ise, “Evet mahkeme kararları bir şekilde mutlu ediyor ama biz biliyor ki bu mahkeme kararları uygulanmadığını gördük bu ülkede. Özellikle AKP iktidarı bu şekilde çalışmayı çok tercih etti. Bütün konularda, bütün yağma ve talan, yoksulluk veya yolsuzluk meselelerinde. Siz gidin arkanızdan yasa gelir zihniyeti var. Bu cümle ülkenin arşivine girdi. Biz bildirilerimize şu cümleyle başlıyoruz ‘vahşi madencilik projeleri doğamızın kanser hücreleridir.’ Yaşam altından değerlidir bizim için ve bu bizim sloganımız. Madenlerden zarar görecek halk kesimleri, o yörelerde yaşayan insanlar bunu bilerek, ülke hazinesine yüzde 1’lik katkı sağlayacak bu tür çalışmaların son bulması ve mücadeleyi topyekun yürütmemiz açısından, sokakta hep beraber bunu güçlü tutarak üstesinden gelebiliriz” ifadelerini kullandı.