Geçtiğimiz hafta içerisinde İstanbul’dan gelen misafirimizi eşimle tarihi Odunpazarı Bölgesinde tanınmış bir Çibörekçiye götürdük…
İstanbul’dan gelirken “Eskişehir’e gidiyorsun meşhur Çibörek yemeden dönme” diye tembih etmişler…
Misafirimiz ile gittiğimiz Çibrörekçi’de siparişlerimizi verdik…
Masaya birkaç parça garnitür de koydular…
“Bunlar müessesemizin ikramı” dediler…
5 dakika sonra böreklerimiz geldi…
Bekleme süresi normal…
Bizden başka 3-4 aile daha vardı…
Ancak şehrin farklı farklı bölgelerinde sayısını hatırlamıyorum ama çibörek yedim…
Meşhur diye tarif üzerine gittiğimiz çibörekçinin börekleri fazla yağlı idi…
Misafirimiz ve ben yağlı olduğu için 5 çibörekten ancak üçünü yiyebildik…
Sonrasında “çayınız var mı?” diye sordum…
“Maalesef efendim” dedi garson…
Şehirde nerede çibörek yesem ardından çay ikram edilirdi…
Turistik bölge de meşhur çibörekçi ve çay ikramı yok…
Şaşırdık…
İSTEMESEM FİŞ VERMEYECEK
Hesabı ödemek için kasaya gittim…
Şehirde hemen hemen her yerde aynı fiyattan satılan çibörek’in fiyatı yüksek geldi…
Masalarda zorunlu olmasına rağmen “fiyat listesi” de yoktu…
“İkramların ücretini de mi alıyorsunuz?” diye sormak zorunda kaldım.
“Hayır efendim onlar ikram” yanıtını verdi…
Misafirim olduğu için konuyu uzatmadan hesabı ödedim…
Sözde ikram gizli olarak hesaba dahil ediyorlar…
“Kasiyer afiyet olsun, yine bekleriz” dedi…
Ben, “Kasa fişi vermiyor musunuz?” diye sorunca vermek zorunda kaldı…
Hem fiyatı pahalı hem çay servisi yok hem de yazar kasa fişi vermekten kaçınıyorlar…
* * *
Çibörekçiden çıktık yine tarihi Odunpazarı Bölgesinde kafesi olan arkadaşıma uğradık…
Çaylarımızı orada içtik…
Eskişehir'de tanınan bir isim olan arkadaşımın kafesine nerede ise 5-6 aydır gitmemiştim…
Çayımızı içerken yanımıza geldi. Çaylarımızı içerken bir taraftan da kafe işleten arkadaşımla uzun süredir görüşmediğimiz için sohbet etmeye başladık...
Bizden önce ziyaretine ev yemekleri çıkaran lokanta sahibi arkadaşı da gelmiş ziyaretine…
Lokantacı arkadaşına kafe sahibi arkadaşım beni tanıştırdı…
Gazeteci olduğumu öğrenince “İyi olacak hastanın ayağına doktor gelirmiş derler ya. Vaktiniz varsa size bir şeyler anlatmak isterim. Çünkü son yıllarda ciddi turist alan şehrimizin kötü reklamı yapılıyor” dedi.
İstanbul’dan gelen misafirim olduğu için kendisini sıkmamak adına, “misafirim var. Sohbet uzun sürecekse onu kalacağı otele bıraktıktan sonra geleyim” dedim…
* * *
Lokanta işletmecisi misafirimden, “Ben Sadi Beyi bir daha yakalayamam. İzin verirseniz 3-4 dakika sohbet edelim. Bazı sorunlar var kendisine anlatmam gerekir” diyerek izin aldı…
Meraklandım doğrusu…
3-4 dakikalık sohbet 10 dakikayı geçti…
Anlattıklarını dinleyince Eskişehir adına üzüntü duydum.
Aşağıda okuyunca eminin ki sizlerde üzüleceksiniz.
“Geçtiğimiz yaz aylarında bir gurup geldi. Daha önce Eskişehir'e gelip lokantamızda yemek yiyen arkadaşları önermiş. Yemeklerini yediler. Çay-kahve ikramından sonra biraz sohbet ettik” dedi…
Müşterinin anlattıklarını şöyle özetledi:
“Ben ve eşimin Eskişehir'e ikinci gelişimiz. Yanımdakiler kayın biraderim, eniştem ve eşleri. İlk geldiğimizde tarihi Odunpazarı bölgesinde bir yerde kahvaltı yaptık. Öğlende bir lokanta da yemek yedik. Kahvaltısı çok kötü idi. Balon pide, tırnak pide ve gözleme üçlüsüyle sunulan karbonhidrat yüklü bir sofra. Seçenek yok. Balon pide bitti. Garsondan istedik. 'İkinciyi normalde vermiyoruz. Daha doğrusu ekstra ücret alıyoruz. Ama verelim' dedi. Tahıllı ya da köy ekmeği istedik yok dediler. Yeşil zeytin bozuktu ve her sıradan bir marketten alınma. Doğal ürünlere ulaşması bu kadar kolayken her şeyi marketten alıp getirmek kahvaltıyı basitleştiriyor. Çay bardağının yanında gelen kaşığı eve sokmayız bile. Mekânın tüm şıklığına tezat bir servis. Ayrıca mekânda müşteri varken temizlik yapılmaz. Deterjan kokusundan genzimiz yandı. Bir daha o kahvaltı salonuna gider miyiz? Asla.”
* * *
Lokanta sahibi şöyle devam etti:
“Bu tür esnaflar yüzünden işini düzgün yapan tarihi bölgedeki esnaflarda zarar görüyor. Gelen turistlerin çoğu eşinin dostunun tavsiyesi üzerine geldikleri için nerelerde kahvaltı yapılacak yemek yenilecek not almışlar. O nedenle tarihi Odunpazarı bölgesine gelmeden önce çarşıda tavsiye edilen yerlerde kahvaltılarını yapıyorlar. Öğleden sonra da bölgeyi gezdikten sonra yemek için de aşağıya inmek zorunda kalıyorlar.”
* * *
Gerçekten öyleyse çok yazık…
Tabi ki tarihi bölgedeki her işletmeyi aynı kefeye koymak doğru olmaz…
İçlerinde işini doğru yapanlar elbette var…
Tarihi Odunpazarı Bölgesindeki kahvaltı salonu ve lokantalar kendi ayaklarına sıkmış olmuyorlar mı?
Birde bazı lokantalarda zorunlu olmasına rağmen fiyat tarifesi yok…
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Zabıta Müdürü’ne tarihi Odunpazarı Bölgesindeki esnafları kontrol edilmesi talimatı verirse yaşanan sorunlar belki bir daha yaşanmaz…
* * *
SOKAK HAYVANLARIYLA İLGİLİ ÇARPICI ANKET!
Bir ay boyunca sahiplenilmeyen hayvanların uyutulmasını öngören düzenleme hazırlığı tartışmalara neden olurken toplumun sokak hayvanlarına yönelik algısını ortaya koyan bir anket sonucu yayımlandı...
Katılımcıların %53,7'si sokak hayvanlarının tehlikeli olmadığını düşünürken, %40,5'i saldırgan köpeklerin barınaklara toplatılması gerektiğini ifade etti. Araştırmada, sokak hayvanlarının kısırlaştırılmasını çözüm olarak görenlerin oranı ise %67,2 olarak belirlendi…
* * *
Areda Survey, "Sokak Hayvanları" araştırmasını yayınladı. Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 48,2'si evde hayvan beslemediğini belirtirken yüzde 35'i beslediğini, yüzde 16,8'i ise daha önceden beslediğini söylüyor. Katılımcıların yüzde 56,3'ü, sokak hayvanlarını beslemenin mahallelinin / semt sakinlerinin sorumluluğunda olmadığını düşündüğünü ifade ederken, yüzde 43,7'si ise semt sakinlerinin sorumluluğunda olduğunu söylüyor…
SALDIRIYA UĞRADIĞINI BELİRTENLERİN SAYISI YÜZDE 24,4
"Sokak hayvanları tarafından siz veya bir yakınınız herhangi bir saldırıya uğradınız mı?" sorusuna, yüzde 33,9'luk dilim, bir yakınının saldırıya uğradığını dile getirirken, kendisinin saldırıya uğradığını söyleyenler ise yüzde 24,4 düzeyinde seyrediyor.
YÜZDE 16,4 HAYVANLARIN UYUTULMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR
Araştırmaya katılanların yüzde 40,5'i insanlara saldıran köpeklerin barınaklara bırakılması gerektiğini düşünürken, yüzde 35,6'sı ise bu hayvanların rehabilite edilmesi gerektiğini savunuyor. Yüzde 16,4'lük bir kesim saldırgan hayvanların uyutulması gerektiğini söylüyor. Sokak hayvanlarının kısırlaştırılması gerektiğini düşünenler toplumun yüzde 67,2'sini kapsarken, kısırlaştırmayı doğru bulmayanlar ise yüzde 29,3 düzeyinde seyrediyor…
* * *
Araştırmaya katılanların yüzde 49,5'i belediyelerin sokak hayvanlarına yönelik çalışmalarını yetersiz bulduğunu söylerken, yüzde 19,9'u ise yeterli bulduğunu ifade ediyor. Öte yandan, yüzde 18,1'lik kısım ise bu konuda herhangi bir çalışma yapılmadığını dile getiriyor. Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 51'i sokak hayvanlarının doğal hallerine bırakılması gerektiğini düşünürken, yüzde 44,1'i hayvanların toplanarak barınaklara götürülmesi gerektiğini düşünüyor…
* * *