Sevgili okurlar;
İslam dini insanı ve insanın temel değerlerini korumayı birincil hedef olarak sunmaktadır.
Terör (Tedhiş) ise etrafa korku salmak, yıldırmak, sindirmek, öldürmek, yaralamak, tahrip etmek suretiyle insanları mal, can namus gibi maddi ve manevi değerlerinin tehlike içinde olduğuna inandırmak, güvenliği ortadan kaldırmaktır.
Anarşi ise kamu düzen ve disiplininin ortadan kalkması, toplumda karmaşık bir yapının hakim hale gelmesidir. Anarşi yasaların uygulanmaması, yasa egemenliğinin (kanun hakimiyetinin) olmaması, otorite yokluğu, otoriteye karşı oluş, fiili durumun hukuki durumu aşması sonucunda meydana gelen yasa tanımazlık, karışıklık, kargaşa ve başarısızlıktır. Anarşi şahıs ve topluma yönelik bir yıldırma ve bezdirme operasyonudur. Her türlü güzelliği düşman gören bir tahrip hareketi, her türlü değere baş kaldırma ve onu yok sayma eylemidir.
Terörün oluşmasına zemin hazırlayan anarşi terörden farklı olması ile birlikte iç içedir.
Yaşanılabilir bir dünya, her iki alemde huzurlu ve mutlu bir insan profili dinin temel araçları arasındadır. Bu nedenle din adına anarşi ve terör yapanların hiçbir zaman haklı bir dayanağı olamaz.
Gerçek şu ki, şiddet, zulüm, anarşi ve terör belli bir ölçekte geçmişten günümüze değin süregelen olgulardır. Öyle ki, 'ötekinin' varlığına tahammülsüzlük, insanlığın tarihi kadar eski ve köklüdür. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem As.'nın iki oğluna yaratanından ötürü hoş görülmesi gerektiğine inanarak Allah'ın vermiş olduğu canı, Allah'tan başka hiçbir kimsenin alamayacağını ifade etmiştir. Bu tavrıyla Habil ta o gün (milyar yıl evvel) bir çeşit terör olan zulüm ve şiddete karşı çıkan insanların ilk örneğini temsil etmiştir. Ve bu bağlamda insanlık sınavını başarı ile geçmiştir.
Buna karşılık Kabil şiddeti tercih etmiş ve kardeşinin kanını akıtmıştır.
Bu yönüyle de o şiddetin ve insan canına kıyma gibi çirkin ve talihsiz bir eylemin ilk örneğini temsil etmiştir.
Üzülerek ifade edelim ki, anarşi, terör, işkence ve şiddete maruz kalan tarafın etnik, siyasal veya dinsel kimliği dikkate alınmak suretiyle zaman zaman taraftar olunma talihsizliğine düşülmüştür, düşülmektedir.
Hangi ırk, düşünce, din ya da inanca mensup olursa olsun tarihte işkence ve şiddetle başka bir ifadeyle zulümle özdeşleşmiş hiçbir şahıs medeni dünya veya sağduyuya sahip insan ve milletler tarafından tasvip edilmemiştir.
Bir hadisle bitirelim: 'Haksız yere bir serçeyi öldürenden Yüce Allah kıyamet gününde hesap soracaktır.'