Kentin tam ortasından Porsuk Çayının geçtiği, kültür-sanat etkinlikleri ve yaşam alanlarıyla Avrupai bir havası olan öğrenci şehri Eskişehir günümüzde artık sermaye tarafından da keşfedildi.

Turizm değerleri, doğal güzellikleri ve bereketli topraklarıyla bilinen Eskişehir’imizin ve çevresinin TEMA’nın verilerine göre yüzde 71’inde maden ruhsatının alındığını uzun zamandır biliyoruz. Bir günde değil, yıllarca süren çalışmalarla yüzde 71’e ulaştı ruhsat alanları…

Sessizce, konuşulmadan, hissettirmeden…

Eskişehir dediğinizde aklınızda gelmezdi değil mi bu oran… Bundan sonra gelebilir çünkü yavaş yavaş kentimiz delik deşik edilecek!

*

Peki Eskişehir’i duyduğunuzda aklınıza ilk gelen kömürlü termik santral, maden ocakları ve doğa talanı olur mu? Eğer duymazdan gelmeye devam ederseniz olacak!

Güzel kentimizin gündeminde üç büyük çevre katliamı projesi var.

İlki Alpagut-Atalan’da Cengiz Holding tarafından yapılmak istenen siyanürlü altın ve gümüş madeni. 15 Ağustos’ta Alpagut’ta ÇED toplantısı yapılmış; Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü tarafından ustaca bir yönetimle ‘oldu bitti’ye getirilmişti.

Tutanakların ne yöre halkına ne de doğa gönüllüsü avukatlara gösterilmediği sözde halkın bilgilendirme toplantısı ‘formalite’ icabı gerçekleşti… Kamuoyunun ortak kanısı toplantının ‘yok hükmünde’ olduğu… İtirazlar sürüyor. Alpagut-Atalan’da Madene Hayır Platformu üyeleri hala ciddi bir mücadeleyle altın değerindeki topraklarımıza sahip çıkmak için büyük bir emek harcıyor.

Platformun ‘tutanakları gösterin’ talebini il müdürlüğünün ‘bakanlıktan isteyin’ diyerek geçiştirdiğini, vatandaşın itiraz dilekçe ve imzalarını görmezden geldiğini de hatırlatayım. ‘ÇED olumlu’ kararının çıkmamış olmasına rağmen firma görevlilerinin ‘Bu iş bitti, çalışmaya başlarız’ söylemleri de fısıltı şeklinde bölgede dolaşıyor… Ama iş bitmedi!

‘Olumlu’ kararı çıkarsa itiraz süreçleri başlayacak ve maden çalışmalarının durdurulması için mücadele büyüyecek.

*

Atalan-Alpagut maden projesinin bu derece gündem olmasının hemen ardından bölgede beklenen başka bir girişim hayata geçiriliyor. Bu kez KOZA Altın İşletmeleri AŞ tarafından.

Burada önemli bir anekdot var; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 20 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, aralarında Koza Altın İşletmeleri Anonim Şirketi’nin de bulunduğu 12 şirketin Hazine’ye ait olan hisselerinin tamamı Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) aktarılmıştı.

Yani KOZA demek devlet demek…

Eskişehir de zaten KOZA İşletmelerine yabancı değil. Sivrihisar Kaymaz’da bir altın madeni var. Yakın zamanda üçüncü atık havuzu için yürütmeyi durdurma kararı verilmişti.

Mihalgazi’ye bağlı Alpagut Mahallesinden 5-6 kilometre uzaklıktaki Sarıcakaya’ya gidelim.

Geçen hafta alınan kararla KOZA İşletmelerinin Sarıcakaya’nın Bilal Habeşi Mahallesinde açmak istediği altın-gümüş madeni için ‘ÇED gerekli değildir’ kararı çıktı. Gerekçe olarak ise ÇED alanının 22 hektar olması. Daha önce çıkan bir yönetmelikle 25 hektar altındaki arazi için ÇED kararı aranmıyor…

Burada şöyle bir çıkmaz var. Ruhsat alanının 1600 hektar yani yaklaşık 2 bin 150 futbol sahası büyüklüğünde olduğu bir arazide maden çalışmalarının 25 hektar altında kalmasının İMKANSIZ olması. Firma belli bir süre sonra yine ek olarak yapacağı çalışmayı 25 hektarın altında planlayıp toplamda çok çok üzerine çıkacaktır! Öngörülen bu… Yönetmelikteki bu acemi açık şaşırtmadı değil mi?

Mevcut projedeki 22 hektar arazi ise 30 futbol sahasını kapsıyor. Ama nerede? Sarıcakaya’nın tam içinde! Alpagut’taki altın madeni çalışmaları ulaşılması çok zor ormanlık, dağ-tepe diyebileceğimiz bir yerdeyken Sarıcakaya ilçesinin merkezinde Bilal Habeşi Mahallesi Bütünşehir Yasasıyla köy statüsünden mahalleye dönüşen bir yerleşim alanı değil, bildiğiniz mahalle! Mahallenin arazisi çok geniş, ormanlık alanları da içine alıyor, maden çalışmalarının merkezi de bu yemyeşil coğrafyada olacak…

Tesadüftür ki, zenginliğiyle bilinen bir yurttaşımız uzun zamandır köylünün ‘Buradan neden arazi alıp çevresine çit çekiyor?’ diyeceği kadar çok arsa almış son yıllarda bu bölgeden… Yatırımcı tabi ileri görüşlü olduğu muhakkak!

Sarıcakaya’da çıkarılacak cevher kamyonlarla devletimizin yeni yaptığı ilçe yollarından Sivrihisar’daki ocağa taşınacak ve burada işletilecek. Ortalama günde 13 kamyonun yola çıkacağı hesaplanıyor… Yani Sarıcakaya’yı Sivrihisar’da yok edecekler…

Sakarya Vadisi’ndeki maden konusunda son gelişmeler bu şekilde. Tarım ve hayvancılığı, köy okullarının kapatılmış olmasını, gençlerin iş bulma umuduyla kente göç etmesini, iklim kriziyle sıcaklığın zirveyi görmesini soracak olursanız o konuda da büyük bir atılım var! Geriye doğru…

Vadinin çevresinde iki altın madeni için adımlar atıldı, sanmayın ki bunlarla sınırlı kalacak. Tepebaşı’na yapılması planlanan Behçetiye Altın Madeni, Bilecik Söğüt’te Gübretaş Altın Madeni projeleri var. Korkmayın! Sonra yenileri de çıkacak karşımıza. Eğer muhteşem coğrafyamız talan edilip yer altından çıkarılırsa ülkemizi altınsız bırakmayacağız.

*

İki önemli maden projesinden bahsetmişken biraz daha canınızı sıkayım. Büyük Ova statüsünde bulunan Alpu’ya yapılmak istenen kömürlü termik santral güç bela durdurulmuştu. Şimdi daha yakınımızda yeniden hortladı! Bu kez kent merkezine 8 kilometre uzaklıktaki Tepebaşı’na bağlı Gökdere Köyü yakınlarında kurulacağı iddia edildi. İddia demek zorundayım çünkü resmi belgeyi henüz görmedim.

Hemen hemen Alpu’ya yapılmak istenen eski projeyle aynı.

Termik santrallerin amacı elektrik üretebilmekken diğer yandan kömürlü üretimde, bacadan çıkan gazın insan ve çevre sağlığını ciddi şekilde olumsuz etkilediği de bilimsel bir gerçek. Nerede kömürlü termik santral var orada alerji, astım ve kanser oranları yüksek insanımızın sayısı çoğalacak.

Ne yazık ki kömür olunca işin rengi değişiyor.

Zaten öyle olmasa devletimiz de kırsala doğal gaz götürüyoruz diye övünmez, seçimden seçime kömür dağıtmaya devam ederdi. Çağ değişti ama teknoloji pahalı olunca yatırımlarda bunu yakalayamadık… Avrupa’da kömürden elektrik üretmede en başarılı ülkeyiz!

Bu büyük proje için ÇED süreci 1 ay içinde başlayacak. Eskişehir’i zor günler bekliyor. Sanatın, siyasetin çok sevildiği şehrimizin yeni iklim aktivistlerine de ihtiyacı var. Çünkü insan yaşamı kümülatif değerlerle kıymetlenir. Eskişehir gibi birçok damardan beslenen bir kentte yapılacak olan büyük projelerde kurum ve kuruluşların da aldıkları sorumluluk da sessizlikleri de büyüyerek kendisine dönecektir!

*

Bahsettiğim üç projeye karşı Alpagut-Atalan Madene Hayır Platformu çalışmalara başladı. Platform her geçen gün gönüllülerle büyüyor. Gönüllü demek Eskişehir sevdalısı demek. Eğer kentimiz için bu gelişmeler kaygı uyandırıyorsa, siyasi bir hedef gütmeyen bu oluşuma destek olabilirsiniz.

*

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi;

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.”

Bu söz bugün Eskişehir’de daha da anlam kazanıyor. Sarıcakaya, Mihalgazi ve Gökdere’de yapılmak istenen projeler tek tek doğa katliamına neden olacak girişimler.

Bizim katledilecek toprağımız yok!