Dünya siyasi tarihinde yer alan diktatörlerin çoğu başlangıçta “olağanüstü ama gerçek dışı propaganda yöntemleri ile” halkın bir kesimine abartılı bir şekilde sevdirilmiştir. Diktatörlerin gerçek yüzleri ancak “iktidarlarını kaybetme sürecinin başlamasıyla” ortaya çıkar.

Tarihin, en eli kanlı diktatörlerinden biri olan Adolf Hitler “sanılanın aksine”  1933 yılında yapılan seçimler sonucunda iktidara gelmişti. A. Hitler ve Naziler, iktidarı ele geçirmelerinin hemen ardından, J. Goebbels başkanlığında “Kamuoyu Aydınlanma ve Propaganda Bakanlığı”nı kurdular.  

Goebbels’in görevi, halkı Hitler’in peşinden sürüklemek ve iktidarının sürekliliğini sağlamak için kandırmaktı. Bu nedenle “Büyük Yalan Yöntemi” devreye girdi...

“İKTİDAR HIRSI ARTTIKÇA YALAN ARTIYOR”

   Goebbels öncelikle gazete, dergi, kitap, sinema, radyo gibi kitle iletişim araçlarının kontrolünü ele geçirdi. Artık başta radyo olmak üzere sabahtan akşama kadar her yerde Hitler vardı.

   Hitler topluma, gariban bir aileden gelme ve tam bir halk çocuğu olarak sunuldu. “O, haksızlıklara uğramış, hep mağdur edilmiş yiğit ve yürekli bir kişiydi. 1923 yılında hapse atıldığında hiç kimseden aman dilememişti.
Alman halkı ve Almanya için canını vermeye hazırdı. Kendisi için asla hiç bir şey istemiyordu. Her şey ülkesi ve milleti içindi. Tüm bu nedenlerle sonuna kadar desteklenmeliydi.”

   Hitler’in iktidar hırsı arttıkça yalanlar artıyor, yaşanmamış olaylar piyasaya sürülüyor, toplumun her kesiminde sakıncalı kişileri” fişleyen ve yok eden bir örgütlenme yürütülüyordu.

“ÖNEMLİ OLAN AYDINLAR DEĞİL KİTLELERDİR!”

   Goebbels’in Büyük Yalan Yöntemi’nin kullandığı taktikler çok basit ama etkiliydi. Bu ünlü (!) taktiklere göre;

“Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü, kalabalık kitleleri ikna etmek birkaç aydını ikna etmekten her zaman daha kolaydır.

Tüm kötülüklerin merkezi için tek bir düşman seçin.

Bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, halk o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser.

Yalan söyleyin mutlaka inanan çıkacaktır. Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur.
Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin.”

   Goebbels taktikler(!) uygulanırken bir yandan da ortaya çıkabilecek “çatlak sesleri” susturmak için “SS Birlikleri” yardımcı polis teşkilatı olarak örgütlenip en yeni silahlarla donatıldı. Sabotajlar, suikastlar, faili meçhuller sıradan bir olay haline gelmişti. Zamanla bürokraside, yargıda, orduda ve eğitimde Naziler etkin hale getirildi.

   Bir süre sonra Goebbels taktikleri işe yaramış; Halk sessiz bir yığın haline dönüştürülmüştü.

GÜNÜMÜZDE DE UYGULANABİLİR Mİ?

   Goebbels taktiklerinin, geçen zaman diliminde “özgürlük, barış ve demokrasi” kavramlarında yaşanan gelişmeler karşısında kısmen geçerliliğini yitirdiği gözlense de dünyanın birçok ülkesinde yaşayan siyasetçiler tarafından hala “özenilen” taktikler olarak kullanıldığı yadsınamaz bir gerçek.

   Bu taktiklerin Türkiye’de uygulanabilirliği ile ilgili bir soru aklınıza takılıyorsa hiç endişe etmeyin. Çünkü Anadolu halkı bu sorunun yanıtını “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar!..” diyerek zaten çoktan vermiştir ve vermeye de devam edecektir…