Aziz Nesin’e sormuşlar, “Yazar kime denir?” diye. “Sürekli yazana yazar denir,” demiş.
Sosyal medyada görüyoruz.
Ne çok insan var günümüzde, marifetmiş gibi, adının başına “yazar” yazan.
Arkadaşlık isteği geliyor.
Ya da takip isteği.
Ne yapacaksa benimle arkadaş olup!
Ya da beni takip edip!
Eskiden sivil polisler takip ediyordu yazarları.
Günümüzdeyse eli boşlar takip ediyor!
Bakıyorsun kim bu, diye.
Adının başında “yazar” yazıyor.
Sadece yazar yazsa…
Yazar, şair, senarist, eleştirmen…
Uydur uydurabildiğin kadar.
Bunlar yetmezmiş gibi…
Bir de “yazar eğitmeni” diye bir unvan çıktı ki ortaya…
İşte bu beni delirtiyor!
Nietzsche nasıl yitirmişti aklını?
İşte bunlar da benim aklımı yitirmeme neden olacak!
Takma kafana, diyeceksiniz ama…
“Yazar eğitmeni!”
Nasıl oluyor yazar eğitmeni!
Nasıl eğitiliyor yazar!
***
Hele bir de…
Pandemiyle birlikte hayatımıza giren, konferans görüşme sağlayan internet uygulamalarıyla uzaktan “yazarlık eğitimi” verenler var ki…
Sosyal medyada ilan veriyorlar, “yazarlık atölyesi” falan diye.
Üstelik de bu ilanları veren…
Bu işlere bulaşan kişiler, eskiden beri tanıdığım, okuyan yazan…
Adı ünlüye, adı yazara çıkmış insanlar.
Şunu kendilerinin de bildiğinden eminim:
Yazarlığın eğitimi, atölyesi olmaz!
Eğitim alarak…
Kursa giderek…
Ona buna para vererek yazar olunmaz!
Yazar olmanın bizde de, dünyada da bir okulu yok!
Bu insanlara inanmayın!
Bu insanlara para vermeyin!
Yazar olmak istiyorsanız…
Zannettiğiniz gibi çok matah bir şey de değil bu.
Çünkü insanın kendinden, hayatından, sevdiklerinden vazgeçmesini…
Masa başında yalnız kalmasını…
Yalnızlığı yaşamasını…
Kısacık hayatını yok etmesini gerektiriyor bu iş!
Ama yine de…
İlla yazar olmak istiyorum…
Bu hevese kapıldım diyorsanız…
Samimiyetle söylüyorum:
Sadece okuyun.
Yazın. Sürekli yazın.
Yazdığınızdan çok daha fazlasını okuyun.
Ve Aziz Nesin’in,
“Sürekli yazana yazar denir,” sözünü hatırlayın.
Yine de…
Başarısız olma ihtimalinizin çok yüksek olduğunu unutmayın.