Oslo görüşmeleri.

Çözüm süreci.

Habur’da düzenlenen davullu zurnalı karşılama.

Hakim ve savcıları Habur’a götürerek mahkeme kurmak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yargısının yasalara aykırı bir biçimde kullanılması.

Sözde kanaat önderi ve sözde gazeteci-yazar kılıklıları şehir şehir gezdirip yedirip içirip bir de devlete ağızlarını sildirip çözüm süreci propagandası yaptırılması.

Kim yaptırdı bunları?

İfade etmeye lüzum yok, herkes çok iyi biliyor.

*

Sonra “pardon” dediler; “bunlarla çözüm filan olmaz, lanet olsun bunlara” dediler.

Kimler dedi?

Herkes çok iyi biliyor.

*

Daha sonra hiç alakası yokken, Cumhuriyet Halk Partisi’nin, “bunlarla çözüm filan olmaz” dedikleri ile kol kola girdiği algısını yaratmaya çalıştılar.

“Kimleeeer kimlerle beraber” diye ünlediler.

Kimler ünlediler?

Onlar canım, onlar işte.

*

Sonra aaaa, birdenbire biri, “terörist başının tecridi kaldırılırsa, meclis kürsüsünde konuşsun, PKK’nın lağvedildiğini haykırsın, böylece umut hakkını kullansın” dedi.

Yetmedi; görüşmeler, gülüşmeler, öpüşmeler, efendime söyleyeyim bir iltifat bir ikram…

Yok Malazgirt’te toplansınlar, kongrelerini yapsınlar filan.

Aman canım Yenikapı’da şenlik yapmışlar, miting yapmışlar, devletimizin gözbebeği polisi kalabalığın güvenliğini son derece iyi sağlamış.

Ohhh ne güzel, demokrasi böyle olurmuş, mis gibi.

Tüm bunlar kimlerin eseri?

Siz biliyorsunuz kimlerin eseri olduğunu, yazmayayım buraya da tadımız kaçmasın.

*

Hemen ardından çok kalender, dünyanın kıskandığı, “ah bizde de olsa bir tane” dediği bir isimle görüştüler.

Kimler?

Onlar.

Kiminle görüştüler?

Onunla.

O kim?

O işte len o!

*

Görüşmenin sonrasında İtalya’da düzenlenen bir toplantıda konuşan bir zat, yeni çözüm sürecinin hızlı ilerlediğini, birkaç ay içerisinde başarıya ulaşacağını, liderlerinin ise Haziran ayı sonunda serbest bırakılacağını ilan etti.

*

Sorarım size:

Kimler, kimlerle beraber?

Porsuk İlkokulu’nu yıkmak için neyi bekliyorsunuz?

Eskişehir’de ciddi bir yapı stoku problemi var. Deprem sırasında yıkılabilecek binlerce çürük konut ve kamu binası olduğunu söylemek zorundayım. Örneğin neredeyse bir şehri barındıran ESOGÜ Hastanesi, mesela günlük bin kişinin üzerinde misafire hizmet verebilen Eskişehir Öğretmenevi. Bunlar sağlam olmayan binalar! Ancak hala hizmet vermeye devam ediyorlar.

*

Öte tarafta çürük diye ilan edilen ve boşaltılan, ancak yıkma ve yeniden inşa etme süreci bir türlü başlatılmayan çeşitli kamu binaları da var. Peyderpey bu binaları kaleme alacağım. Bugün bir tanesinden kısaca bahsetmek istiyorum.

*

Kırmızıtoprak Mahallesi’nde bulunan Porsuk İlkokulu binası depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle iki yıl önce boşaltıldı. Koca bina iki yıldır yıkılmadı. Tam manasıyla metruk bir bina haline geldi. İçine kimin girip çıktığı belli değil. Mahallenin tam ortasında, İller Bankası’nın yanında olan bu büyük metruk binanın asayiş problemleri de yarattığı ifade ediliyor. Mahalleli ciddi anlamda rahatsız olduğunu, okulun çevresinden geçmeye imtina ettiğini söylüyor.

*

Eskişehir’de ciddi bir okul problemi olduğu biliniyor. Bunu en iyi bilenler de okul sorunlarını çözmekle görevli olan iktidar partisinin temsilcileri. Ama gelin görün ki iki yıl önce boşaltılan okulun yerine yenisini yapmayı bırakın, daha yıkımını bile gerçekleştirememişler! Dolayısıyla yenisinin yapılmasını sağlayamadıkları için hem eğitimi aksatmışlar hem de binayı yıkamadıkları için güvenlik problemlerine neden olmak suretiyle mahalleliyi canından bezdirmişler.

*

Bu konuyu iktidar partisi ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün dikkatine sunuyor, Porsuk İlkokulu ile ilgili halihazırda gerçekleşen iş ve işlemlerin detayını daha sonraki yazıma bırakıyorum.