Ücret, çalışanların ve ailelerinin yaşamlarını sürdürmesi için hayati önem taşıyor. Kapitalist toplum olarak adlandırılan tüm toplumlarda nüfusun büyük bir bölümü, kendisinin ve ailesinin yaşamını sürdürmek için emek gücünü satarak gelir elde etmek zorunda.
Günümüzde Türkiye’de yaklaşık 32 milyon kişi, ücret gelirleriyle yaşamını sürdürüyor. 32 milyonluk bu nüfusun kayıtdışı çalışanlarla birlikte büyük bir kısmı işçi statüsünde istihdam edilenlerden oluşuyor. Kamu ve özel sektörde çalışan işçiler arasında altişveren işçileri, fason imalathanelerde çalışanlar, belirli süreli sözleşmeyle çalışanlar ve yarı zamanlı çalışanlar gibi birçok grup mevcut. Öte yandan kamu sektöründe çalışan memurlar, sözleşmeli personel gibi farklı istihdam grupları da 32 milyonluk nüfusa dahil oluyor.
Çalışanların büyük çoğunluğu açısından tek gelir kaynağı olan ücret, yaşamın devamlılığını sağlayan temel unsur. Öte yandan ücret işverenler açısından ise maliyet kalemi. İşgücü piyasasındaki denklem de işçilerin geçim şartları ile işverenlerin maliyet azaltma stratejileri arasındaki ilişki tarafından şekilleniyor.
Ücret kavramına ilişkin söylenebilecek çok fazla söz var. Asgari ücret, rezervasyon ücreti, yaşam ücreti, nominal ücret, reel ücret gibi birçok kavram ücret konusunda ele alınabilir. Ancak bu yazıda net ücret ile brüt ücret arasındaki farka odaklanmakla yetinelim.
Brüt ücret, işveren tarafından kanuni kesintiler yapılmadan işçiye ayrılan ücreti ifade eder. Net ücret ise söz konusu kesintilerin yapılmasının ardından işçiye ödenen miktardır. Örneğin 2024 yılı itibariyle Türkiye’de uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarı 20.002,50 TL’dir. Net asgari ücret ise 17.002,12 TL’dir. Brüt ile net ücret arasındaki yaklaşık 3 bin TL ise sosyal güvenlik primleri ve vergilerden oluşur. Öte yandan işverenler brüt ücretten farklı olarak sosyal güvenlik primi işveren hissesi öderler. Asgari ücretli bir çalışanın işverene maliyeti 2024 yılı itibariyle 24.503,06 TL’dir.
Asgari ücret, bir ekonomide işçiye ödenmesi gereken en az ücret düzeyini ifade eder ve bu tutar aslında günlük olarak hesaplanır. Bugün Türkiye’de günlük asgari ücret brüt olarak 666,75 TL’dir. Ancak ne yazık ki günümüzde işverenler asgari ücreti mutlak ücret olarak algılıyorlar. Özetle bu ücret düzeyi üzerinde bir ödeme yapabileceklerini ya bilmiyorlar ya da ilave ücret ödemelerinden kaçınıyorlar.
Net ücretin hesaplanması konusuna dönecek olursak, bir örnek üzerinden konuyu ele alalım. Türkiye’de sık görülmeyecek bir şekilde işverenin işçiye asgari ücretten fazla bir ücret ödediğini varsayalım. İşçinin aylık brüt ücretini 30.000 TL olarak varsayalım ve net ücreti hesaplamaya başlayalım.
Brüt ücretin içerisinde öncelikle işçinin sosyal güvenlik primleri kesilir. Sosyal güvenlik primleri kısa ve uzun vadeli sigorta kollarından oluşur. Uzun vadeli sigorta kolları, çoğunlukla emeklilik olarak bilinen yaşlılık, malullük ve ölüm hallerinde güvence sağlayan sigorta türleridir. Uzun vadeli sigorta kollarına ilişkin prim oranı işçinin prime esas kazancının yüzde 20’si tutarında olup bu tutarın 9 puanlık kısmı işçi, 11 puanlık kısmı ise işveren tarafından ödenir. Kısa vadeli sigorta kolları ise iş kazası, meslek hastalıkları, analık ve hastalık hallerini kapsar. Bu sigorta kollarına ilişkin prim oranı ise prime esas kazancın yüzde 2’si tutarında olup bu tutarın tamamı işveren tarafından ödenir. Öte yandan genel sağlık sigortası prim oranı, prime esas kazancın yüzde 12,5’u olup bu tutarın 7,5 puanlık kısmı işveren, 5 puanlık kısmı ise işçi tarafından ödenir. İşçinin ücretinden ayrıca işsizlik sigortası primi kesintisi yapılır. Bu prim ise prime esas kazancın yüzde 4’ü tutarında olup bunun 1 puanlık kısmı işçi, 2 puanlık kısmı işveren tarafından ödenirken 1 puanlık kısmı devlet desteği olarak işsizlik sigortası fonuna sağlanır.
İşçinin ücretin sosyal güvenlik prim kesintisi olarak toplam yüzde 14 tutarında kesinti yapıldığında, 30.000 TL brüt ücretin içerisinde 4200 TL işveren tarafından kesinti yapılarak SGK’ya ödenir. Ayrıca yüzde 1 oranında işsizlik sigortası prim kesintisi yapılarak 300 TL’lik rakam işsizlik sigortası primi olarak ödenir. Brüt ücretten geriye kalan rakam 25.500 TL’dir. Bu rakam üzerinden yüzde 15’lik vergi dilimine göre 3.825 TL ve ayrıca 227,70 TL damga vergisi kesintisi yapılır. Geriye kalan 21.447,30 TL’lik rakam işçinin net ücretini ifade eder. İşçinin geliri yıl içerisinde toplanarak gittiğinden yüzde 20, yüzde 27 ve yüzde 35’lik vergi dilimlerine girildiğinde elde edilen net ücret bu rakamın da altına düşer.
Diğer taraftan 30.000 TL brüt ücreti olan bir işçinin işverene maliyeti, sosyal güvenlik primi işveren hissesiyle birlikte 35.250 TL’dir. Aradaki 5.250 TL’lik fark, işçinin brüt ücretini ifade etmediğinden e-devlet sistemindeki sosyal güvenlik hizmet dökümüne yansımaz. Bu tutar, işverenin maliyetleriyle ilgili olup bordroda ayrıca görmek mümkündür.