Her yıl sonu geldiğinde, basında ve kamuoyunda en sık konuşulan konuların başında asgari ücret yer alıyor.

 Son yıllarda yüksek enflasyon sebebiyle paranın satın alma gücünün düşmesi ve reel ücretlerin azalması, yıl sonundaki asgari ücrete olan ilginin daha da artmasına yol açıyor.

            Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2025 yılı için uygulanacak olan asgari ücreti belirlemek amacıyla şimdiye kadar iki kez toplandı. Yapılan toplantılarda görüşler ve temenniler dile getirildi. Ancak şimdiye kadar somut bir adım atılmadı. Türk-İş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, şimdiye dek bir rakamın teklif edilmediğini dile getirdi.

            Türkiye’de herkes Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun alacağı kararı dört gözle bekliyor. Bir yandan çalışanların çok büyük bir çoğunluğu doğrudan asgari ücretle çalışıyor. Diğer yandan mevzuatta yer alan birçok düzenlemede asgari ücrete referans veriliyor. Örneğin sosyal güvenlik prime esas kazançlarının alt ve üst sınırları, işsizlik ödeneğinin miktarı, idari para cezaları ve benzer birçok husus asgari ücretin miktarına göre belirleniyor.

            Asgari ücretin miktarı, bugün itibariyle açlık ve yoksulluk sınırının oldukça altında bir düzeyde. Asgari ücretlilerin, kendilerinin ve ailelerinin yaşam gereksinimlerini, elde ettikleri ücretle karşılaması imkânsız. Toplumun en büyük kesiminin asgari ücretlilerden oluştuğunu göz önüne aldığımızda, Türkiye’deki hanelerin ezici bir çoğunluğunun derin yoksullukla boğuştuğunu söylemek mümkün.

            Türkiye’de son yayınlanan istatistiklere göre işçi statüsünde kayıtlı çalışanlar yaklaşık 16 milyon. Bunların sadece 2 milyonu sendika üyesi. Sendika üyeleri arasındansa toplu iş sözleşmesi kapsamında yer alanların oranı ortalama 1-1,5 buçuk milyon. Bu grupta yer alanlar, büyük ölçüde kamu kesiminde veya özel sektördeki “kurumsal” işletmelerde çalışıyor. Görece ücretleri, Türkiye ortalamasının üstünde. Ancak geriye kalan kesimin çok büyük çoğunluğu asgari ücretle istihdam ediliyor.

            Kayıtlı işçiler dışında, ülke genelinde gelir getirici işte çalışanlara da değinmek gerek. Kayıt dışı çalışanlar bunlar arasında önemli bir yer tutuyor. Son verilere göre yaklaşık 5 milyon kişi sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmaksızın çalışıyor. Herhangi bir kayıt bulunmadığı için ücretlerine ilişkin resmi bir veriden bahsedemeyiz, ancak bu kesimin de asgari ücretin altında veya asgari ücret seviyesinde bir gelir elde ettiğini söylemek mümkün.

            Diğer istihdam statüleri devlet memurları, sözleşmeli veya geçici personel gibi gruplar. Bu gruplarda çalışanlarla birlikte ülkedeki istihdam seviyesinin 25 milyonu aştığı belirtilebilir. İşsizlerle birlikte toplam 32 milyon kişiyse ülkenin işgücünü oluşturuyor. Tüm bu kişiler arasında, tartışmasız bir biçimde en büyük kesim asgari ücretlilerden oluşuyor.

            Bu nedenle Türkiye’de yıl sonu geldiğinde asgari ücret tartışmaların merkezinde yer alıyor. Sendikalar, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri başta olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin odağında asgari ücret var. Çalışanların yaşam şartlarının zorlukları azami noktaya ulaşmış durumda, ancak ücretler asgarinin ötesine geçemiyor.

            Asgari ücretin ülke genelinde ortalama geçim ücreti hâline gelmesi, sosyal sorunların büyümesine neden oluyor. İşverenleri, ücret politikasını asgari ücrete endekslemesi, bu sorunların gitgide içinden çıkılamaz duruma gelmesine yol açıyor. Buna karşılık toplumda asgari ücret konusunda bir kitlesel mücadele olduğunu söylemek de ne yazık ki mümkün değil.

            Asgari ücret seviyesinin düşük kalması nedeniyle en fazla eleştiri, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yer alan Türk-İş’e yöneliyor. Tüm yapılar gibi Türk-İş veya sendikaların da eleştirilmesi gayet doğal. Ancak gözden kaçırılmaması gereken bir konu var. Türk-İş, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda kendisine üye olmayan bir kesim için müzakerelere katılıyor. Dolayısıyla müzakerelerdeki en önemli nokta, üyeleriyle üyesi olmayanlar arasındaki dengenin sağlanması…

Diğer taraftan emek örgütü olarak asgari ücretlilerin yaşam şartlarını bir sosyal sorun olarak ele alması ve hiçbir beklentiye girmeden işçileri temsil etmesi gerekiyor. Nitekim komisyonda temsil edilen kesim de Türk-İş veya diğer sendikal örgütlerin potansiyel üyesidir. Ayrıca bahsi geçen kesim, Türkiye’deki en büyük siyasi, sosyal ve sınıfsal güç...

Son olarak asgari ücretlilerin sorumluluklarına değinmek yerinde olur. Eğer asgari ücret dışında bir gelir elde etmek istiyorsak, kendimize önerilen şartlar yerine alternatif yaratmak istiyorsak örgütlü olmalıyız. Bugün var olan sendikaların çatısı altında örgütlenmek, hak arayışında kitlesel davranmak, azami zorlukların üstünden gelmenin yegâne yolu… Aksi halde bu şartlardan kurtulmak mümkün değil.