Ahmet Mithat Efendi’nin kıssadan hisse türü yazılarını saymazsak; deneme, sohbet, fıkra (köşe yazısı) türündeki yazıların ilk başarılı örneklerini yazan Ahmet Rasim’dir.
Şehir Mektupları, Muharrir Bu Ya, Ramazan Sohbetleri...
Geçenlerde kitapçıda; satılmayan, eski kitapların konduğu sepette Ramazan Sohbetleri’nin çok eski bir baskısını gördüm.
Önce, altın bulmuş gibi epey heyecanlandım ama...
Sonra, bir taraftan çok kitap aldığım için, bir taraftan da bir ömür daha yaşasam yine de okumakla bitiremeyeceğim kadar çok kitap var evde diye sepete geri bıraktım elimdeki kitabı.
Sonraki günler, kitabı satın almak için tekrar tekrar gittim kitapçıya.
Altını üstüne getirdim sepetteki kitapların.
Ama boşuna...
Bulamadım.
Keşke alsaydım o gün, dedim.
Kitaplıkta, Ramazan Sohbetleri’nin yeni baskıları var elbette.
Ama benim arzum; yıllara dayanmış, günümüze kadar gelmeyi başarmış olan baskısıydı.
Ben böyle, o eski kitapların arasında eşelenip dururken Ramazan Sohbetleri’nin o eski baskısını bulacağım, diye...
Kafka’nın Değişim’i geldi elime.
Ataç Kitabevi yayını...
Günümüzden 65 yıl önce, 1960’ta basılmış.
Vedat Günyol çevirisi.
Bizdeki ilk Kafka çevirilerini Vedat Günyol yapmış.
Kafka’dan yaptığı ilk çeviri de Değişim.
Muhtemelen bu o kitaptı.
Onu da almadım, bir anlık bir kararla.
Yirmili yaşlarda olsaydım...
Yani hayata yeni baştan başlasaydım, hiç düşünmezdim, kaç bin kitap olursa olsun evde, alırdım.
“Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi
Müşkül odur ki ölmeden ölür kişi” demiş şair.
Ölüyor insan kırkından sonra.
Hele ellisinden sonra…
Yine de, eminim yine bir pişmanlıkla geri gideceğim kitapçıya...
Kafka’nın Değişim’ini de arayacağım orada, saatlerce.
“Keşke alsaydım,” diyeceğim.
Ama hayatta o kadar çok, keşke diyeceğimiz şey vardır ki...
Pek çok insan, yapacağı bir şey olmadığı için, elinden bir şey gelmediği için…
“Hiçbir şeyden pişman değilim hayatta,” der ama...
Ama işte, öyle değildir gerçek.
Gerçek olan, hayatımızın pişmanlıklarla dolu olduğudur.
Zamanı geriye çevirebilsek mesela...
Dünyaya yeniden gelsek...
Her şeye yeni baştan başlayabilsek...
Sil baştan yeniden yaşayabilsek hayatı...
Neleri değiştirmezdik ki hayatımızda?
Mesela ben...
Her şeyden önce, mutlu bir insan olmak için; okumaktan, yazmaktan uzak durmak isterdim.
Hele ki yıllarca oradan oraya taşıyıp durduğum, beni insanlardan adım adım uzaklaştıran, beni kendi içime hapseden şu kitaplardan uzak durmak isterdim...
Mutsuzluk kaynağı her biri...
Sonra mesela, antikacı olmak isterdim.
Charles Dickens’ın antikacı dükkanı gibi bir antikacı dükkanım olsun isterdim.
Orada; yüz yıl, iki yüz yıl, beş yüz yıl öncesine ait bir eşyanın üzerinde sahibinin parmak izlerini...
Yaşadıklarını, anılarını; ağladığı, güldüğü, hüzünlendiği, kederlendiği anları aramak, onu anlamaya çalışmak isterdim.
Ama işte, insan, üzerine atılan suç gibi, kendine biçilen...
Koşulların dayattığı hayatı yaşıyor.
Hepsi bu kadar mı?
Değil...
Sizin gibi benim de hayatta daha çok, daha büyük pişmanlıklarım var.
Kimseye söyleyemeyeceğim pişmanlıklar...