Trafik Şubedekiler, trafik kurallarını ihlal edenlere ceza yazmaktan bıkmışlar.
“Ne kadar ceza yazarsak yazalım yine de insanlar trafik kurallarına uymuyor,” demişler.
İnsanların trafik kurallarına uymasını sağlayacak yollar aramaya başlamışlar.
Sonunda,
“Ceza yerine ödül verelim, bir de bu yolu deneyelim,” demişler.
İşe koyulmuşlar. Trafikte, ödül verecek adam arıyorlar.
Kırmızı ışıkta geçti, bırak geçsin, ceza yazmak yok.
Hız sınırına uymuyor, bırak uymasın, ceza yazmak yok.
Emniyet kemerini takmamış, bırak takmasın, ceza yazmak yok, derken…
Hız sınırına uyan, kırmızı ışıkta duran, sarı ışıkta hazırlanan, yeşil ışıkta geçen, durup yayalara yol veren, bütün kurallara uyan bir sürücüyü durdurmuşlar.
“Emniyet kemeri de takılıysa, kurallara uyan birini bulmuşken ödülü buna verelim,” demişler.
Başlarını uzatıp bakmışlar. Emniyet kemeri de takılı.
“Tebrikler beyefendi,” demişler. “Bizden ödül kazandınız.”
“Ödül mü? Ceza yazmayacak mısınız?” demiş adam.
“Ceza yok artık, ödül var. Trafik kurallarına uyduğunuz için para ödülü kazandınız.”
Adamda bir sevinç bir sevinç.
“Yaşasın! Artık ehliyet kursuna yazılabilirim!”
Trafik polisleri birbirlerine bakmışlar.
“Aman beyefendi, ehliyetiniz yok mu?”
Yan koltuktaki karısı araya girip durumu düzeltmeye çalışmış:
“Memur Bey siz ona bakmayın; o kadar söyledim, yola gideceğiz çok içme diye; sarhoş sarhoş konuşuyor, ne dediğini bilmiyor.”
“Siz ne diyorsunuz?”
O sırada, arka koltukta uyuyan yaşlı adam,
“Yakalandık mı? Ben size çalıntı arabayla yola çıkmayalım demedim mi?” demiş.
Polisler şaşkın.
Ceza mı yazsalar ödül mü verseler?
Derken…
Bagajdan gelen bir ses:
“Sınırı geçtik mi, çıkayım mı artık?”
***
Bizim bir tanıdık da…
Hadi adını da yazalım şuraya, bizim şu sarhoş Bekri de, Bekri Mustafa’dan dolayı ben ona öyle diyorum, adı bu değil tabii ki…
Şehir dışından bir araba alıp gelmiş.
“Plakasını taşıyacağım,” diye tutturdu.
“Böyle bir zorunluluk yok, uğraşma, boşuna da masraf etme,” dedik ama…
“Yok, ben plakayı taşıyacağım,” diyor başka bir şey demiyor.
“Niye?” diye diye sorduk.
“Yabancı plaka olunca trafik daha çok durduruyor,” dedi.
“Durdursun, ne zararı var bunun sana? Sen trafik kurallarına uyduktan sonra trafik ekipleri istediği kadar durdursun; ehliyetini, ruhsatını gösterip geçersin.”
“Öyle, doğru söylüyorsun da…”
“Eee?”
O arada karısı,
“Kaç kere ehliyetini kaptırdı alkollü araç kullanmaktan, yabancı plaka olmasa durdurmazlardı, diyor,” dedi.
***
Temel ile Dursun da yük taşıma işi yapıyormuş.
Yüklü tırla, alt geçitten geçecekleri sırada Dursun, Temel’i uyarmış:
“Temel bak! Gabari dört metre yazıyor!”
“Ne olmuş yazıyorsa?” demiş Temel.
“Bizim yük beş metre!”
Temel, iş bilen bir edayla;
“Dursun senin de dert ettiğin şeye bak!” demiş. “Bak bakalım trafik polisi var mı etrafta?”
Dursun,
“Yok,” deyince Temel basmış gaza.
Demek ki bizim sarhoş Bekri de, çevirme olmasa alkollü araç kullanmayı pek de mesele etmeyecek.