Pazarlar, ucuz ve taze sebze meyve almak isteyenlerin uğrak noktasıydı. Geçim sıkıntısı arttıkça, ekonomik kriz vatandaşın cebini yaktıkça, pazarlara olan rağbet de arttı…

Pazarcılar tezgâhlarını kamyonlara yükleyip pazar yerini terk ederken bu kez parası olmayanların mesaisi başlıyor…

Pazar yerleri toplandıktan sonra yerlere atılan çürük meyve ve sebzeleri toplayan vatandaşların sayısı artıyor…

Yazımı okuyan okuyucularım arasında, “Nereden biliyorsun? Sende mi atık sebze-meyve topluyorsun?” diye soranlar olabilir…

Genelde evimizin sebze-meyve ihtiyaçlarını semt pazarlarından alıyorum. Pazara saat 16.00-17.00 arasında gidiyorum…

Nedeni ise o saatlerde pazarcı esnafı “elimde kalmasın” diyerek saat 16.00’ya kadar sattığı ürünün fiyatını yüzde 50’ye varan indirimle satıyor…

Genelde bu saatte emekli bürokratlar ve işçi-memurlar pazara geliyor…

Pazarın dağılmasına yakında çürük sebze-meyveyi toplayanlar geliyorlar…

Pazarcı esnafının anlattığı o manzarayı görebilmek için pazarın dağılmasına yakın özel olarak gidiyor pazar yerini başından sonuna kadar geziyorum…

Yerlerde kalan, ezik ve çürük meyveleri toplayarak yaşamlarını sürdürmeye çalışanları geçmişte tek tük görüyordum…

Son bir yıldır sayısı artmış…

Tezgâhlar arasında dolaşıp pazarcıların bıraktığı çürük meyve ve sebzeleri toplayan vatandaşlar gelirleri yetmediği için buna mecbur kaldıklarını ifade ederken, pazarcı esnafı ise gördükleri tablodan büyük üzüntü duyduklarını belirtiyor…

Pazar yerini gezerken tezgâhlarını toplamış, elde kalanları kasa ve çuvallara doldurmuş bir pazarcı esnafı beni tanıdı…

“Hayrola Sadi Bey. Bugün geç kalmışsın. Pazar toplandı” dedi…

“Öğleden sonra gelip alışverişimi yaptım. Bir pazarcı arkadaşım pazarın dağılmasıyla birlikte gelip atık meyve-sebze toplayanları görmemi istedi. O nedenle geldim” dedim…

“O insanları gördükçe içimiz parçalanıyor. Bazen elimizde kalanlardan ezik-çürükmüş gibi yere döküyoruz. Ücretsiz vermeye kalksak gurur yaparak almayacaklarını biliyoruz” diyerek onlara gizliden destek olduklarının da altını çizdi…

* * *

12 bin 500 TL emekli maaşı alan, kirada oturan tek maaşla geçinmeye çalışan insanlar aç kalmamak, birilerine el-avuç açmak yerine pazar yerlerinden topladıkları ezik, çürük meyve-sebzelerle geçimlerini idame ettirmeye çalışıyorlar…

Hayat pahalılığı devam ettiği, çarşı-pazar ve marketlerdeki etiketlerdeki fiyatlar düşmediği, alım gücü yükselmediği sürece birileri pazardan çürük meyve sebze toplamaya devam edecekler…

* * *

Bunu bir ay önce yazacaktım…

Notlarım arasında vardı…

Ancak unutmuşum…

Önceki gün Eskişehir Bilecik Tabip Odası Başkanı Nazan Aksaray, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun sosyal medya hesabından vatandaşları sabah yürüyüşlerine davet ettiği ve et, süt, yumurta, meyve yemelerini önerdiği paylaşımını eleştirdiği haber dikkatimi çekti…

Haberin devamında Aksaray, “Bu paylaşımlarla ülkemizi yönetenlerin toplumun büyük kesiminden ne kadar uzakta olduğu bir kez daha görünür oldu. Sayın Bakan’ın, neredeyse gece karanlığında yola çıkan işçilerimizi, pazarın son saatlerinde kasalarda bırakılmış sebze, meyveyi almaya gelen kadınlarımızı görmesini bekliyoruz” demiş…

Bu haber notumu hatırlattı…

“YAKLAŞIK 10 MİLYON YURTTAŞIMIZ İŞSİZ”

Nazan Aksaray açıklamasında şu ifadelere de yer vermiş:

“BES-AR’a göre, Ağustos ayında 4 kişilik aile için açlık sınırı 26 bin 832 TL, yoksulluk sınırı 73 bin 462 TL, tek başına yaşayan bir kişinin asgari yaşam maliyeti 31 bin 133 TL’dir. Ülkemizde milyonlarca asgari ücretli 17 bin TL ve milyonlarca emekli 12 bin 500 TL gibi açlık sınırının çok çok altında gelirle ayakta durmaya çalışmaktadır. Çocuklarımız yatağa aç giriyor, okula aç gidiyorlar. Yaklaşık 10 milyon yurttaşımız işsiz. İş bulabilenler, işsizlik tehdidi altında insan onuruna yakışmayan çalışma koşullarına mecbur bırakılıyorlar.“

* * *

Haklı…

OVP'ye göre 2024 yılı için enflasyon hedefi yüzde 33'ten yüzde 41,5'e yükseltildi. Gelecek yılın (2025) enflasyon tahmini yüzde 15,2'den yüzde 17,5'e çıkarıldı. Enflasyonun 2026'da yüzde 9,7 ile tek haneli seviyelere inmesi öngörüldü…

Bu hedef tutar mı tutmaz mı bilemem…

Kağıt üzerinde düşse de gerçek anlamda düşeceğine ihtimal vermiyorum…

Vatandaş enflasyondaki düşüşü ancak çarşı, pazar ve marketlerdeki etiketlerdeki rakamların geriye çekilmesi halinde anlar…

Bunun gerçekleşmesi için de girdi ve imalat rakamlarının da düşmesi gerekir. Bu gerçekleşirse maliyetin düşmesiyle ürün fiyatları da düşecek. Yılsonunu adeta iple çekiyorum. “Enflasyon hedefi tutacak mı?” Diye..

* * *

ESKİŞEHİRSPOR LİGE HAZIR MI?

Eskişehirspor’da geçen sezon kaçan şampiyonluk hedefi 2024-2025 sezonuna kaldı…

Oysa geçen sezon gruptan şampiyon olarak 3. Lige yükselmek daha kolaydı…

Yapılan yanlış transferler ve hoca tercihi nedenleriyle hedef gerçekleşmedi… Eskişehir Demirspor ve Yunus Emrespor’u farklı skorlarla yendiklerinde erken havaya girdiler…

Haftalarca liderlik koltuğunda kalınca da “şampiyon olduk” havasına girdiler…

Polatlı ve Alaplı gibi takımlarında hedeflerinin şampiyonluk olduğunu görmezden geldiler…

Öyle olunca deplasmanda Alaplı, kendi sahasında Polatlıspor’a yenilince şampiyonluk umudu da havası alınmış balon gibi söndü…

* * *

Siyah-Kırmızılı Kulüpte bu sezonda hedef şampiyonluk…

Yeni Başkan Ulaş Entok ve yönetimi geçen sezon yapılan yanlış transferin bilince olduklarından gelişi güzel transfer yapmadılar…

Önerilen futbolcuları transfer etmeden önce geçen sezon sütten ağzın yandığını bildiklerinden adeta yoğurdu üfleyerek yiyorlar!

Yani transfer edilecek futbolcuları önce araştırıyor sonra Teknik Direktör Ergun Ortakcı’nın fikri alınarak transfer edildiler…

* * *

Sezon açılışının üzerinden bir ay geçti…

Bu süre içerisinde Eskişehirspor beş hazırlık maçı yaptı…

Bu maçlarda Uşakspor’u 3-2, Sağlıkspor’u 9-0, Bursa Yavuz Selim Gençlerbirliği’ni 6-1 yenen Kırmızı Şimşekler Bağlum’u da 2-1’lik skorla devirdi…

İki gün öncede 3. Lig takımlarından İnegöl Kafkas Gençlikspor ile yaptığı 5. Hazırlık maçında da 3-1 galip geldi…

5 hazırlık maçında beş galibiyet…

Bu hazırlık maçları, özelikle de İnegöl Kafkas Gençlikspor maçı Eskişehirspor’un BAL Ligi'nde güçlü bir performans sergilemek için hazır olduğunu gösterdi…

Bu maçlar BAL Ligi’nde yapılacak maçlara ölçü olur mu?

Lig havası başka…

Her ne kadar ölçü olmasa da teknik heyet futbolcuların yanlışlarını görüp, o yanlışları tekrarlamamaları için ona göre önlem alıyor…

Birde yapılan 5 hazırlık maçı Eskişehir’de oynandı…

Ergün Hoca, lig başlayıncaya kadar bir-iki hazırlık maçı yapmayı düşündüklerini, bunları da deplasmanda yapmayı düşündüklerini söyledi…

Doğru bir düşünce…

Dışarıda yapılması düşünülen hazırlık maçı ya kendi grubundan bir takım ya da yine 3. Lig kulüplerinden olmalı…

En azından deplasmanda futbolcularının durumunu daha iyi gözlemleyebilir…

* * *

Teknik Direktör Ergun Ortakcı, “Maçlardaki alınan skor çok önemli değil. Mücadele ve yapabildiğimiz dayanıklılık önemli. Her geçen gün bunu fazlalaştırıyoruz. İlk geldiğim gün de söylemiştim. Maçı orada, burada oynamak çok da önemli değil. Biz çıkacağız, her maçı kazanmak için oynayacağız, kazanacağız. Kimle oynadığımız, nerede oynadığımız önemli değil. Bu takım bu sene koşarak, mücadele ederek, anlının akıyla istediği yere gelecek. Bu sene çok umutluyuz” diyor…

Ergün Ortakçı, deneyimli tecrübesi yüksek düzeylerde olan hoca…

Eğer takım içerisinde gerçekleştirilen birlik, beraberlik, arkadaş, kardeşlik duygusu bozulmaz, futbolcular arasına fitne sokulmaz ise Eskişehirspor’un bu sezon BAL Liginde grubunu lider olarak tamamlayıp iki sezon aradan sonra yeniden profesyonel lige yani 3. Lige çıkma şansını yüksek görüyorum…

Tabii yönetim futbolcuların transfer alacaklarını ve primlerini de zamanında ödemesi de önemli…

* * *

Öte yandan, Anadolu Üniversitesi hafta sonu evinde oynadığı 3. Lig’deki ilk maçında Kuşadası Gençlik ve Spor'u 1-0 mağlup etti…

İlk maçlar zordur…

Mavi şimşekleri kutluyorum…

İnşallah sezon sonunda geçen sezon play-off maçlarında kaçırdıkları 2. Lig hedeflerine bu sezon ulaşırlar…