Eskişehir topraklarında bir lanet gibi dolaşan ve sınırları aşarak tüm havzamızı tehdit eden bir bela var; vahşi madencilik.
TEMA Vakfı ile Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu tarafından geçtiğimiz hafta düzenlenen ‘Sakarya Vadisi Yok Olmasın’ başlıklı panelde sermayenin uğursuz elinin bırakacağı tahribat örnekleriyle, olasılıklarıyla ele alındı…
Yeşil Artvin Derneği’nden Neşe Karahan ve Murat Dağı Yok Olmasın Platformu’ndan Funda Öz Akcura da panele destek olarak kendi bölgelerinde verdikleri gönüllü mücadeleyi anlattı. Hem sürecin ne kadar sancılı ve tek yönlü geçtiğini hem de dirayetin en güçlü tavır olduğunu hatırlattılar… Mücadelelerinden önemli dersler çıkardık, müteşekkiriz!..
Madencilik ile geri dönüşü olmayan tahribata neden olan vahşi madenciliği birbirinden ayrı tuttuğumuzu belirterek devam edelim ki, kimse alınmasın!
*
Eskişehir’de birçok cephede açılan maden mücadelesinde en büyük katkıyı TEMA’nın sağladığını düşünüyorum. Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç’ın bir gözü, bir kulağı daima burada. Panelde de bizzat sunum yaparak dikkatleri tehlikenin boyutlarına çekti.
Deniz Ataç’ın sunumunda Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır AŞ tarafından Alpagut-Atalan’da yapılmak istenen altın/gümüş madeni, ‘ÇED gerek yoktur’ kararının iptal edilerek durdurulan KOZA Altın İşletmeleri AŞ’nin Sarıcakaya altın madeni ve Behçetiye altın madeni başta olmak üzere Eskişehir’de mücadelesi verilen başlıca projelerin etkileri yer aldı.
Kaymaz’ı da unutmadı elbette…
Aslında tüm havzayı, Türkiye’yi unutmadan detaylarıyla anlattı!
Eskişehir ve çevresinin yüzde 71’inin madenlere ruhsatlı olduğunu hatırlatan Ataç, VI. Grup Metalik Madenlerin geniş arazileri etkileyerek biyoçeşitliliği azalttığını bununla birlikte doğa mucizelerinin içinde bulunan yerleşim alanlarının yok edilirken toplumsal hafızanın da silindiğini açıkladı…
*
Alpagut-Atalan maden projesinin ÇED alanı 509, ruhsat alanı ise bin 1836 hektar genişliğinde; tam 2500 futbol sahasına tekabül ediyor. 10 senede çıkarılacağı söylenen cevherin bu denli geniş bir arazide 50 yılla kadar uzayabileceği öngörülüyor…
Patlamalı ocak, siyanür yığın liçi yöntemlerinin oluşturacağı tehlikenin haddi, hesabı yok!
Sakarya Nehri’ne yakınlığıyla dikkat çeken proje saniyede 300 litre, yıllık 9.4 milyon ton su tüketecek… Eskişehir’in su ihtiyacının dörtte birine denk geleceği tahmin ediliyor.
İklim krizine karşı aldığımız tüm tedbirleri unutun!
Çok yakınında bulunan Sarıcakaya ve Behçetiye’deki projelerde de insan eliyle yapılacak doğa katliamının daha küçük ama çok benzer senaryoları sahnelenecek…
Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu adına Fatma Filiz Özkoç da panelde yaptığı sunumda Deniz Ataç’ın üzerinde durduğu konuları örneklerle pekiştirdi. Alpagut-Atalan’daki projenin büyüklüğünü kafamızda canlandırmamız için Eskişehir üzerinden örnek verdi.
Emek, Büyükdere, Gökmeydan, Vişnelik, Akarbaşı, Kırmızıtoprak, Erenköy, Yıldıztepe ve Yenikent mahallelerinin toplam yüzölçümü 17,9 kilometrekare. Maden projesinin yüz ölçümü ise 18,4 kilometrekare... Kentimizdeki 9 mahalleden daha büyük bir alan…
Liç alanı 1.12 kilometrekare Gökmeydan Mahallesi kadar…
Ocak alanı 1 kilometre yani Vişnelik Mahallesinden daha geniş...
Ocak derinliği 480 metre yani 160 katlı bir bina yüksekliğinde…
*
Ekonomik kriz gibi günün her anında kendini hissettiren felaketleri kanıksadığımız bir dönemde vahşi madenciliğe karşı verilen mücadelenin lüks kaldığının maalesef ki farkındayım… Fakat doğaya, insana sahip çıkarken bilimi temel almak toplumsal bir duruştur. Bugün doğa mücadelesi kendi etki alanlarını aşarak sınıf mücadelesine dönüşmüştür!
Düşünün bu proje belki hiç görmediğiniz Sakarya Vadisi’nde değil de Eskişehir’in tam göbeğinde yapılsa sizce daha mı önemli olur, ya da daha büyük bir tahribat bırakacağı endişesini mi yaşardık? Yüzyıllar içinde oluşmuş yemyeşil bir vadinin yok edilmesi de bir kentin göbeğinin talan edilmesi kadar önemli değil mi?
Bilmediğimiz, yolumuzun düşmediği, ‘ücra’ diyerek vicdanımızı susturabildiğimiz bu talan bir şehir büyüklüğünde! Şu an ki suskunluğumuzun boyutu da öyle… Bu proje harita üzerinde belirlenmiş soyut bir alanı değil Sakarya Vadimizi yok edecek. Sakarya Vadisi demek Eskişehir demek!
Altının yüzde 46’sının mücevher üretiminde kullanıldığını, sırf biz insanlar değer biçtiği için kıymetli olduğunu unutmayın. Gelin, hep birlikte karşı çıkalım ki Eskişehir maden çöplüğü olmasın