Yaşadığımız kentlerde, yakın çevremizde giyimlerinden, konuşmalarından hemen fark ettiğimiz yeni komşularımız var.

İş yerlerine, camekanlara Arapça duyurular asılıyor.

Medyada ise bu komşuların gelmesi, daha az ücretle çalışmaya razı olmaları nedeniyle iş bulamadıklarını söyleyen vatandaş söyleşileri izliyoruz.

İnsanların Avrupa'ya geçme yolunda uğradıkları trajik olaylara tanık oluyoruz.

Suriye kökenli 'köktendinci'teröristlerin toplu katliamları, insanlarda bıraktığı acı ve yarattığı endişenin kaynağıymış gibi bakılmasına neden olmakta yeni komşularımıza.

***

Suriyeli göçmenler…

Kentimize gelip yaşamımıza katılan Suriyelileri mahalle aralarında, caddelerde, iş yerlerinde, parklarda, alışveriş merkezlerinde, otobüste, tramvayda görmek olası.

Yaklaşık iki milyondan fazla Suriyeli artık ülkemizde, yanı başımızda…

Onlar, bir ateş deryasının içinden malını, mülkünü geçmişini, eşini dostunu bırakan, evlerini terk eden, kendileri ve çocukları için güvenli bir hayat arayan komşularımız.

***

'Arap Baharı' denilen dalganın sosyolojik etkisiyle Tunus, Libya, Cezayir, Mısır'dan sonra Suriye'de de bir ayaklanma ve Baas rejiminin buna sert karşılık vermesiyle başlayan bir savaşın içinden çıktılar bu insanlar.

Uzmanların '3. Dünya Savaşı' dediği, birçok etnik unsur ve devletin müdahil olduğu, Suriye merkezli 'asimetrik bir savaş' yaşanmakta.

Savaşanlar sadece o coğrafyanın yerli insanlarından oluşmuyor. Kolektif bir yapıları yok. Irak ve Afganistan deneyimli sert cihatçılarla, cihat çağrısından etkilenip gelmiş yabancı amatör savaşçılar var. Bölgede çeşitliliği çok açık bilinen farklı mezhep ve etnik grupların çatışmaları bir şiddet sarmalına dönüştü. Selefî propagandalarıyla köktendinci örgütlere katılmış binlerce Avrupa vatandaşı var.

Adı geçen 20 kadar örgüt, bazen yan yana ortak bir düşmana karşı savaşırken, bazen birbirileriyle savaşıyorlar. Bazı örgütler bir diğeri ile birleşirken, bazı örgütler ikiye bölünüyor. Anlamak, analiz etmek çok zor!

***

Göçlerin birinci nedeni çatışmalar doğal olarak. Esad yanlısı olanlar da, karşı olanlar da 'daha güvenli bölge arayışı'na girdiler. Sınır bölgelerinden iç bölgelere ulaşabilme zorluğu,sınırdan çıkmanın kolay olması da göçlerin bir başka nedeni oldu. Sadece Türkiye değil, Ürdün ve Lübnan'da da aynı durum geçerli. Bir neden de, BM kayıtlarına girip yardım alma beklentisidir.

Devrim ya da isyan bu insanların çoğunun umurunda değil. Günlük hayatlarını sürdürmek dışında amaçları yok. İstikrar isteyen milyonlar yönetimin hakim olduğu bölgeye de göç ettiler.

***

ABD, Rusya, İran, Çin ve bazı Avrupa ülkeleri de müdahil olmaya başladı bölgeye. Büyüklü küçüklü grupların savaştığı bu topraklarda süper güçlerin de devreye girmesiyle insanın aklına güç dengesini anlatan şu fıkra geliyor:

İsveç Çin'e savaş açmış. Bir şekilde Çin'e kadar gelmişler.

Haber, Çin devlet başkanına geç ulaşmış.

'Başkanım İsveç bize savaş ilan etti. Ülkemize kadar geldiler.'

'İsveç de ne?'

'Avrupa'da bir ülke.'

'Kaç kişi bunlar?'

'8 milyon efendim.'

'Hangi otelde kalıyorlar?'

***

Bilinen tek konu, emperyalizm destekli bu vekalet savaşı beşinci yılındadır. Yüz binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan doğup büyüdüğü topraklardan göç etmek zorunda kaldı. Dünyanın değişik yerlerinde 4 milyondan fazla mülteci var.

Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma döneminde Balkan Yarımadası'nda yaşananlar sonucunda Avrupa dillerinin sözlüklerine 'balkanlaşma' diye bir kavram girmişti.

Etnik çatışmaların birbirini tetiklemesi sonucu ortaya çıkan durumu, istikrarsızlığı, siyasi bütünlüğün bozulup küçük birimlere ayrıştırılmasını anlatır bu kavram.

Suriye şimdi tam da böyledir!