Eskişehir merkezde 2016 Eylül ayından, Mart ayı sonuna kadar geçen süre içinde yaklaşık 150 mm yağış almış durumdayız. Geçen üretim yılında aynı zaman diliminde 200 mm den fazla yağış almıştık. Sadece Ocak, Şubat, Mart ayları değerlendirildiğinde bu yıl aldığımız 58 mm yağışa karşı, geçen yıl aynı sürede 155 mm ye yakın bir yağış almıştık. İki yılın Eylül-Mart süreleri arasında 50 mm fark varken, geçen yılın Ocak-Mart yağışları, bu yılınkinin neredeyse 3 katına yaklaşmaktadır. Kışlık tahıl üretiminde tohumların çimlenme ve toprak yüzüne çıkışı için çok önemli olan Ekim ayı yağışları geçen yıl 33,8 mm iken, bu yıl sadece 8,2 mm olmuş, çok yetersiz kalan olan bu yağış nedeniyle çimlenme ve çıkış Kasım ayına gerilemiştir. Çıkışlar ise eş zamanlı olamamış, tohumların bir kısmı çimlenip sürgün toprak yüzüne ulaşırken, bazı tohumlar çimlenememiş, çimlenen bazı tohumlardan çıkan sürgünler yüzeye ulaşamamış, toprak içinde kalmışlardır. Çıkışların dalgalı olmasının nedenlerinden biri de bazı tohumların derine düşmesidir. İlimiz genelinde üretilmekte olan çeşitlerin bir kısmı orta boylu, bir kısmı kısa boyludur. Bu çeşitlerin sürgün (koleoptil, yaprak kını) boyları genetik yapılarına bağlıdır. Bu boy, ekim derinliğinden daha kısa ise, sürgün toprak yüzüne ulaşamadığı için 'sarı kıvrım' olur.Toprakları çok işlenmiş, un-ufak edilmiş, diğer bir deyişle kaba kalmış yerlerde eğer ekim öncesi veya sonrası (kaymak bağlayan topraklarda ekim öncesi) merdane geçirilmemiş ise tohumların bir kısmı derine düşebilmektedir. Kaymak bağlayan topraklarda da (bunlar genellikle kil oranı yüksek ağır topraklardır) yüzeye kadar gelen bazı sürgünler bu tabakayı delip geçemediği için sarı kıvrım olmaktadır. Bu yıl don kabarması olan bazı yerlerde zamanında ağır olmayan bir merdane geçirilemediğinden, köklerde meydana gelen kopmalar ve/veya üşümeler sonucu çıkış yapmış genç fideciklerde kurumalar meydana gelmiştir. Kardeşlenmesi gecikmiş bitkilerin bir kısmı ise soğuk zararından kurumalar göstermiştir. Bazı alanlarda bitkilerin büyüme ve gelişmesindeki gerilikten dolayı ortaya çıkan direnç zayıflığından yararlanan fide yanıklığı patojenleri etkili hale gelmiştir. Bu zayıflıktan yararlanan hastalık etmenlerinden birisi de sarı cüceliktir. Tarlalarda öbek, öbek gözükmekte olan sararmış, ölmeye yüz tutmuş alanların bir kısmı bu patojenin marifetidir. Bir kısım tahıl ekilişlerinde zabrus görülmüştür, merdane çekmek bu zararlının hareketini yavaşlattığı için zararın azalmasını sağlar, yüzey ilaçlaması da bir miktar zararı engeller, ancak zabrus görüldüğü bilinen yerlerde tohum ilaçlaması yapmayanlar ve tarlalarında zabrus olup, olmadığını kontrol etmeyenler önemli zararlarla karşı karşıyadır. Çok yakında başlayarak Haziranın ilk yarısına kadar ihtiyacımız olan 180-200 mm yağış alırsak, arzu ettiğimiz kadar olmasa da, iyi sayılabilecek bir ürün miktarına ulaşmamız mümkün olacaktır. Nisan ayının yağışlı ve serin geçmemesi son iki yıldır zararını görmediğimiz süneden etkilenme tehlikesini getirebileceği için bütün buğday üreticilerinin çok dikkatli olması gerekmektedir. Buna karşılık serin ve yağışlı ilkbahar sarı pasa uygun bir ortamdır ve eğer gelirse bitkilerin büyüme ve gelişmesi geri olan yerlerdeki hassas çeşitlerde önemli zararlara neden olabileceğinden tarlalar sık sık kontrol edilmeli ve gerekirse ilaçlı mücadele yapılmalıdır.
Sarı pas topraktan veya tohumdan bulaşmaz, pas sporlarının oluşturduğu püsçüller görülmeden , ilaçlama gerekmez. Bu püsçüller yaprağın üst yüzünde bir makine dikişi gibi, ince bir çizgi gibi ve sarı-turuncu renkte olur. Sadece sararmış yapraklar görüldüğünde sarı pas zannedilmemelidir. Yağışlı ve aralarda güneşli, ılıman geçen günler bitkilerin büyümesini hızlandıracaktır. Bitkileri zayıf olan yerlerde yabancı ot gelişmesi fazla olabilir, bu gibi yerlerde kullanılacak ilaçların buğday veya arpada gelişme durduran veya yavaşlatan bir ilaç olmamasına özen gösterilmesi gerekecektir. Yağışları, gerek miktar gerekse zamana yayılış olarak istediğimiz gibi alamazsak, özellikle bütün uyarılarımıza karşın, yüksek yağışlı ve/veya sulanabilir alanlar için geliştirilmiş çeşitleri kuru tarım sistemiyle üretim yaptığı alanlara ekenler daha çok zarar görebilecektir. Kuru tarım alanlarında üst gübresi tek seferde üre olarak verilmiş, kardeş ve yaprak sayısı çok, yaprakları geniş ve yatık vaziyette olan bitkiler, diğerlerine göre daha fazla su tüketecekleri için yeterli yağış olmadığında bunlardan elde edilecek verim ve kalite daha düşük düzeyde olabilecektir. Bu durum tarlaların taban veya eğimli alanlarda olmasına, baktığı yöne, rakıma göre de değişkenlik gösterecektir. Bu yıl, bu güne kadar karşılaştığımız ve karşılaşmamız muhtemel olan sorunlar hala toprak işleme, tohum yatağı hazırlama ve ekim konularında, önemli hastalıkları ve zararlıları tanıma ve bunlarla mücadele konusunda pek çok eksiğimiz, yanlışımız olduğunu göstermektedir. Tarım ince bir iştir, her an, her şeye karşı uyanık ve hazırlıklı olmanın zorunlu olduğu bir uğraştır. Ciddiye alan daha çok kazanır, ya da daha az zarar görür.