Referandum falan derken…
Bir pazar daha geride kaldı.
Tarihe yazılacak…
Tarihe not düşülecek bir pazar.
'Ok fırladı çıktı yaydan,'diye yazmıştı Ruhi Su, geçmişte yaşanan pazarlardan birini tarihe.
Nazım Hikmet de,
'Bugün pazar
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar'diye yazmıştı, yaşadığı bir pazar gününü tarihe.
***
Neyse…
Neyse daha fazla kurcalamayalım bu tarih işini.
Bu yüzden sansürlendik zaten.
Pazar günkü yazımız baskıdan döndü.
Sağ olsun Yazı İşleri Müdürümüz uyardı.
'Referandum yasakları!...'
Yasaklar kapsamına girerdi girmezdi derken…
Büyütmeye lüzum yok!
Yeni bir yazı yazdık apar topar.
Sağ olsun…
Var olsun Yazı İşleri Müdürümüz.
Bizden de Müdüre küçük bir hatırlatma:
'Yazar, gün gelir her şeyi yazar!'
***
Çetin Altan da yazdığı yazılar nedeniyle patronun odasına çağrılıyor.
Patron,
'Evladım,' diyor. 'Senin ne alıp veremediğin var hükümetle? Yazma böyle yazılar. Sana ne hükümetin icraatlarından? Sen mi başbakan olacaksın?'
Çetin Altan genç.
Heyecanlı.
Öfkeyle ayağa kalkıyor.
'Olurum olurum! Şunlar Başbakan olur, bunlar olamaz, diye bir yasa mı var!'
Patron telaşlanıyor.
'Sakin ol evladım,' diyor. 'Otur bir kahve iç.'
Kahveden sonra Çetin Altan'ı uğurluyor odasından.
Yazı İşleri Müdürünü çağırıyor yanına.
'Yahu,' diyor. 'Nerden buldunuz bu çocuğu. Başbakan olacağım, diye üzerime yürüdü. Kovun gitsin.'
***
Çetin Altan, Başbakan olamadı ama 1965-1969 yılları arasında Milletvekilliği yaptı.
Tarihe geçen,
'Bir yazarla bu kadar uğraşırsanız, o yazar Meclis kadar büyür,' sözünü de bu dönemde, dokunulmazlığının kaldırılması için yapılan oturumdaki konuşması sırasında söyledi.
'Ben Milletvekili İken' diye de bir kitap yazdı.
Az şey değil, meclis muhabirliğinden, köşe yazarlığından Milletvekilliğine tırmanmak.
Yani…
Yani epey çetrefilli, epey karışık bir iş bizim bu köşe yazarlığı işi.
'Hayli müşkül bir zanaat bizde' köşe yazarlığı zanaatı.
Hele bizimki gibisi…
'yolumdan çekil yavrum
bağlasalar duramam'tipi, tamamen duygusal, tamamen heyecana bağlı, tamamen hayal ürünü bir köşe yazarlığı…
'Sana yaz diyen mi var!'
'Yok!'
'Eee?'
'Eeesi, öyle işte. Bağlasalar duramam yazmadan.'