Yazdığım yazılar, istiyorum ki zevk versin insanlara. Estetik bir zevk... Kolayca okunacak... İnsanları sıkmayacak yazılar yazayım istiyorum.
Ben de sıkılmayayım istiyorum elbette yazı yazarken.
Yazı yazarken ben sıkılırsam, yazdığım yazıları okuyan insanlar sıkılmaz mı?
Sıkılır!
***
Ama gazetelere şöyle bir bakınca...
Pek çok yazar ya güncel olaylar üzerine ya da siyasi çekişmeler üzerine yazı yazıyor.
***
Hasan Pulur’un tüm yazıları kitaplaştırılmıştı geçtiğimiz yıllarda.
Kaç cilt olduğunu hatırlamıyorum şimdi.
Belki on cilde yakındı.
Hepsini almıştım, okumak için.
Ama işte...
Birini dahi okuyabilmiş değilim.
Okumak niyetiyle ne zaman elime aldıysam...
Zoraki okuduğum bir iki yazıdan sonra geri bıraktım.
Yazılarda o parti bu parti...
O Başbakan bu Başbakan...
Milletvekili, Belediye Başkanı...
Daha pek çok siyasetçi...
Günümüzde kimsenin bilmediği, tanımadığı isimler.
Ve aralarındaki kavga kıyamet...
Ben şuyum ben buyum çekişmeleri...
Bugün, geride insanlık yararına bir şey de bırakmayınca, hepsi silinip yok olup gitmiş...
Onlar üzerine yazılan yazılar da onların yok olup gitmesiyle birlikte okunmaz hale gelmiş.
***
Günümüzde değişen bir şey var mı?
Mesela hafta sonu, şöyle güzel bir yazı okumak istesek, kahvaltı masasında...
Çayımızı yudumlarken...
Siyasi kavgalar üzerine yazılmış yazılardan başka bir şey bulabilir miyiz gazetelerde?
Bize ne bunlardan?
Bu insanlardan?
Hepsinde bir çıkar kavgası...
Belediye meclisinde dahi öyle kavga ediyorlar ki birbirlerini öldürecekler neredeyse.
Kendilerini yönetmekten acizlerken...
Hepsinde bir; ülkeyi, insanları yönetme hevesi.
E tabii hiçbir şeyken...
Doğru dürüst bir eğitimi, işe yarar bir mesleği, kültürü, ufku...
Dünyaya, insanlığa, çağa, medeniyete, geleceğe bakışı; bir felsefesi, bir dünya görüşü yokken...
Siyasi bir partinin kulpuna yapışıp...
Bir partide kendine bir yer bulup...
Bir anda önemli, itibar gören bir insan olmak...
İyi eğitim almış milyonlarca genç insan işsizken üstelik.
Ne ala memleket mi derler buna?
***
Ve işte gazetelerde bu olaylar, bu insanlar üzerine yazılmış yazılar...
Hafta sonu dahi bu yazılar.
Ben de istiyorum ki...
Bir insan, bir yazıyı okuyunca zevk alsın yazıdan.
Tat alsın...
“Yaşamak ne güzel. Hayat ne güzel,” desin.
Yaşama sevinci duysun içinde.
Sonra?
Sonra işte, Tanrı’nın sözünü hatırlasın.
Ne demişti Tanrı?
Branger’in sözüne bakacak olursak, şöyle demişti Tanrı, biz insanlara:
“Boşuna mı kızlar verdim, şarap verdim size?
Güzel güzel yaşayasınız diye.”