Sokak köpeklerinin topluca katledilmesi, son yıllarda iktidara yakın kamuoyunun gündeminde geniş yer tutuyor. İstisnai birkaç örnekle sokak hayvanlarının “verdiği zarar” üzerinden kamuoyu oluşturan bazı çevreler, son günlerde TBMM gündemine gelen katliam yasasını destekliyor.

Sokak hayvanlarını bir “sorun” olarak gören söz konusu çevreler, tanımladıkları sorunu çözmek için topluca öldürmeyi o kadar normal bir eylem olarak savunuyorlar ki… Bu kişilerin duygularını, düşüncelerini ve genel anlamıyla insanlığını tartışmaya açmak gerekiyor!

            Kanımca, sözde “başıboş” olarak ifade edilen sokak hayvanlarına ötenazi uygulamasını içeren bir yasa teklifini kabul etmek ve bu uygulamayı desteklemek düpedüz insanlıktan çıkmak anlamına geliyor. Oysa 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun ilgili hükümleri, gerektiği gibi uygulansa ortada ne bir sorun ne de bir şikayet kalacak!

            5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda göre sokak hayvanlarının kısırlaştırılarak bulundukları yerlere geri bırakılması hükmü yer alıyor. Kanunun 6’ncı maddesinde yer alan düzenleme, “sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması” başlığını taşıyor. Ne yazık ki toplum içerisinde yer alan bir kesim sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların “korunmasını” değil onların topluca katledilmesini destekliyor.

            Oysa sokak hayvanlarını bir “sorun” haline getiren unsur, yerel yönetimlerin kanunda kendilerine tanınan yükümlülüğü yerine getirmemesidir. Eskişehir’de Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyeleri, kurmuş oldukları sistemle uzun yıllardır bu işlevi başarıyla yerine getiriyor. Bu sayede şehri, sokak hayvanları açısından ideal bir kent noktasına getirdiler. Türkiye’nin neredeyse tüm belediyelerine örnek teşkil eden uygulamaları nedeniyle her iki belediyenin de hakkını teslim etmek gerekiyor.

            Diğer taraftan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi de bu sürecin içerisine dahil oluyor. Başkan Ayşe Ünlüce gerek başlattığı projeyle gerekse söylemleriyle sokak hayvanlarının doğal haklarını teslim etme gayretinde.

            Eskişehir’deki olumlu tablo bir yana, ülkenin genelinde maalesef sokak hayvanları gerekli ilgiyi görmüyor. Kısırlaştırma, aşılama ve bakım hizmetleri yok denecek kadar az… Söz konusu yerlerde hayvanların kontrolsüz bir şekilde üremesi, “can taşıyan” bu hayvanların “sorun” olarak tarif edilmesine yol açıyor.

            Ece Bilgin, 21 Temmuz 2024 tarihli Sakarya Gazetesi’ndeki köşe yazısında konuya dikkat çekiyor. Bilgin’e göre eğer ilgililer, kısırlaştırma ve benzeri konulardaki sorumlulukları yerine getirmediği takdirde cezai müeyyide uygulansaydı, bugün bu konu bir sorun haline dönüşmeyecekti. Gerçekten de kamu, işlevini mevzuatta belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yerine getirse tüm konularda asgari düzeyde sorun yaşardık…

            Bilgin’in dikkat çektiği diğer bir konu ise hayvanların merdiven altı üretimi ve yurt dışı cins hayvan ithali… Bu tür yöntemlerle hayvan edinilmesi, bir süre sonra bu canların sokaklara terkiyle sonuçlanıyor. Sokaklara terk etme durumunda ise kişiler herhangi bir caydırıcı yaptırıma maruz kalmıyor.

            Sokak hayvanlarını sahiplenmeyip satın alan kişiler, bugün bu konunun “sorun” olarak ifade edilmesine, böylesi bir insanlık suçunu ortaktır. Ne yazık ki halkımızın bir kısmı cins köpek ve kedileri satın alarak bugünkü katliam yasasına yol açan sürecin içinde dolaylı bir biçimde yer almaktadır.

            Sokak hayvanlarının bir meta olarak alınıp satılması, onların kısırlaştırma ve aşılama yöntemiyle kontrolsüz üremesinin engellenmemesi, sağlıklı ve doğal ortamlarının elinden alınması gibi birçok neden, sorunun kaynağında yer alıyor. Bu sorunların çözümü için 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun uygulanması gerekiyor. Kanundaki temel eksik olan caydırıcı yaptırımlar konusunun ise ayrıca ele alınması gerekiyor.

Öte yandan sokak hayvanlarına yönelik işkencelerin kabahat değil suç teşkil etmesi için Türk Ceza Kanunu’nda düzenleme yapılması gerekiyor. Ancak maalesef biz bu sorunu çözmek bir yana, sokak hayvanlarını katletmeyi tercih ediyoruz!

Oysa bu canların bizlerden tek beklentileri yaşam haklarına saygı duymamız. Eskişehir sokaklarında, tramvaylarda ve kamusal alanların büyük çoğunluğunda görülen atmosferin ülke çapına yayılması için çaba gösterilmesi gerekiyor. Sırf söz konusu güzel tablolar için köpekler ve hiçbir canlı öldürülmemeli!