İş kanununda yapılacak reformla çalışma saatlerinin azaltılması yoğun mesai saatleri altında ezilen çalışanların gündeminde umutla yerini aldı. ‘Uzaktan’, ‘kısmi’, ‘platform’ adıyla yapılacak yeni modellerle Türkiye’de çalışma saatinin 45 saatten 40 saate düşürülmesi planlanıyor.

Haftada 6 gün, günde 8 saat çalışan bir personelin en az 48 saati bulan mesai süresinin de bu düzenlemeyle azalacağı konuşuluyor…

*

Ekonomi, enflasyon ve rakamlarla realitede buluşmayan ülkemizde iş hayatında sosyal düzenlemelerin de önünü açacak kararlara yönelik adımlar atılması herkesi şaşırttı…

Fakat emeklilik yaşının 65 olduğu gerçeği hala önümüzde. Yapılacak olan reformun ‘kısıtlılığı’ emeklilik şartlarını da etkileyecek noktaya gelecek olursa toplumsal refahı sağlamamız mümkün görünmüyor. Detaylarla şekillenecek olan reform kulislerine sevinirken gerçekleri de yabana atmayalım.

*

Kanunda yapılacak değişikliği duyunca Türkiye gerçekliğinde ‘neden acaba?’ diye insan kaygıyla soruyor…  Her yıl özellikle gençler arasında artan işsizliğe çare olarak üretildiğini düşünmek ilk seçeneğimiz. ‘Reform’un kapsamını hayata geçmeden bilemeyiz tabi ama uygulanmaya başlandığında erken etkilerini önce sanayide göreceğiz diye düşünüyorum.

Sanayicinin de son yıllarda avaz avaz bağırdığı gibi işçi olarak çalışmak isteyen yok. Sebepleri taraflara göre değişse de emekçinin gözünden ele alınması daha doğru... ‘İş beğenmiyorlar’ söylemi altında düşük maaşları, ağır çalışma koşullarını, uzun süren çalışma saatlerini göz ardı edemeyiz.

Liseden başlayarak yaratılan işçi toplumuna empoze edilen hegemonyanın ‘üretmekten’ çok ‘sömürüye’ varan stratejisi, çalışma hayatının en büyük handikabı haline geldi. İşçi de işveren de sömürgenin farkındayken batan gemide yapılan hiçbir zam geçinmeye yetmiyor, uzun süre de yetmeyecek…

İşsizlik büyürken iş hayatındaki sivil itaatsizlik de normalleşiyor, bu durum da çalışanlar arasındaki barışı bozuyor. ‘Kavgayı bitiren’ karlı çıkıyor.

*

Hepsi bir yana…

Tüm bunlara çözüm olacak şekilde iş hayatını baştan yaratacak reformlara ihtiyaç var mı? Tabi ki evet!

Ama sayısal verileri değerlendirirken yaşam koşullarını iyileştirecek sosyal haklar da en az reformlar kadar nicel ve nitel zenginleşmeye ulaşmayı sağlayacaktır. Avrupa’yı çalışma saatleri konusunda örnek alırken yaşam standartlarının da çalışanların bireysel motivasyonuna etkisi göz ardı etmeyelim. Kanunda yer alacak olan ‘esnek’ kavramını da sömürgenin bir aracı haline getirmeden amacına uygun şekilde kullanmamız gerekiyor.

*

Gerçek şu ki reformların uygulanması yasalaşmasından daha önemli!