Baş Öğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün toplumsal yapıyı dönüştüren adımlarından birisi de eğitime verdiği önemdi. Atamız, kadınların eğitimsiz bırakıldığı bir toplumun ilerleyemeyeceğini biliyordu.

"Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini kazanmasıyla yetinirse o toplum yarıdan fazla güçsüzlük içinde kalır" diyerek kadınların eğitiminin zorunluluğunu vurguluyordu ve kadınların toplumsal yaşamın her alanında eşit haklara sahip olması gerektiğini savunuyordu.

 Kadınların eğitimi, sadece bireysel gelişimleri açısından değil, aynı zamanda toplumun kalkınması için de hayati bir öneme sahip olduğunu söyleyerek  "Öğretmenler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" diyerek öğretmenlere ve özellikle kadın öğretmenlere büyük görev düştüğünü ifade ediyordu.

Kadın öğretmenler, ülkenin dört bir yanında eğitimin yaygınlaşması için öncü oldu. Atatürk’ün kadınların eğitimine verdiği değer, sadece bir hukuk değişikliği değil, bir zihniyet dönüşümünü de beraberinde getirdi.

Peki ya yıllar içerisinde daha da gelişmesi gereken bu aydın zihniyeti neden, nasıl  göremiyoruz?

Bu zihniyetin daha da ileriye taşınması benimsenmesi gereken yerde niçin hep geriye geriye gidiyoruz?

Eğitimin temel taşlarından biri olan öğretmenlerimiz cinsiyet fark etmeksizin değer görmeli. desteklenmeli ve motive edilmelidir. cesaret kırıcı bir yaklaşımla değersizleştirilmemelidir.

Yapıcı ve teşvik edici bir çözüm sunmak yerine onları sindiren ve meslekten soğutan bir yaklaşım sergilenmemelidir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün  kadın öğretmenlere verdiği değer, teşvik ve kadın öğretmenlerin yerini eğitimde sağlamlaştırması o dönemde bile bu kadar güçlüyken, bugünkü dışlayıcı ve ayrıştırıcı tavır çok düşündürücüdür.