AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Muhammed Ali Kaya bizim ES TV’de açıklamalarda bulundu. Açıklamalarında öne çıkan bir nokta vardı; iş arayan vatandaşlara sundukları destekleri anlattı. Dedi ki, “İşe ihtiyacı olan herkes bize başvurursa, organize sanayi bölgelerinde yerleşmelerini sağlarız.”
İşsizlik sorunu, yalnızca bireylere iş bulmakla çözülmesi mümkün bir mesele midir, yoksa daha büyük yapıların ve politikaların bir yansıması mıdır?
Kaya’nın çabaları takdire şayan gibi görünse de işsizliğin kök nedenleriyle yüzleşmekten kaçınmak, sorunu yüzeysel bir şekilde ele almak demektir. Kendisi gibi birçok siyasetçi, iş arayanlar için iş bulma hedefine odaklanarak, mevcut ekonomik sistemin ve iktidar partisinin izlediği politikaların yarattığı ortamı sorgulamaktan geri durmaktadır.
Bugün Türkiye’nin işsizliği, yalnızca bireylerin iş aramasıyla üstesinden gelinebilecek bir sorun değildir. İşsizliğin ardındaki yapısal problemler, eğitim sistemi, ekonomi politikaları, istihdam yaratma stratejileri ve daha fazlasıyla doğrudan bağlantılıdır. Kaya'nın "iş arayan bize gelsin" yaklaşımı, kendisi muhalefet olsa anlaşılabilir bir yaklaşım olabilir ki bugüne kadar hiçbir muhalefet partisi bile işsizliği bu şekilde ortadan kaldıracak çözüm sunmamıştır. Çünkü asıl gereken, iş bulmayı mümkün kılacak ortamın hazırlanması ve ekonomik sürdürülebilirliğin sağlanmasıdır. Bunu muhalefet bile yapmazken iktidar partisinin 350 bin nüfuslu bir ilçesinin başkanının önermesi kelimenin tam anlamıyla fiyaskodur, acemiliktir.
İktidar partisinin uzun yıllardır uyguladığı ekonomi politikalarının, aslında işsizliği besleyen unsurlar içerdiği bir gerçek. Dar gelirli vatandaşlar için uygun istihdam olanaklarının yaratılmaması, niteliksiz ve geçici işlerin çoğalması, gençlerin iş gücü pazarına girmelerini zorlaştırmakta ve bir bütün olarak ekonomiyi istenilen seviyeye ulaştıramamaktadır. Yani, iş bulmak için başvuranların sayısını artırmak, kalıcı bir çözüm sunmamaktadır.
İŞSİZLİK BİREYSEL SORUN DEĞİLDİR
Bu yaklaşım, işsizlik sorununu gerçek anlamda anlama ve çözme konusundaki yetersizliği ortaya koyuyor. İşsizlik, bireysel bir çabanın ötesinde, derin yapısal sorunların bir sonucudur.
Kaya’nın çabaları, kamuoyunda olumlu bir izlenim yaratma amacını taşısa da asıl problemle yüzleşmekten kaçmak, işsizlik sorununu yüzeysel bir şekilde ele almanın ifadesidir. İşsizlik, sadece iş arayanların önüne birkaç fırsat koymakla çözülecek bir mesele değildir. Bugün Türkiye’nin ekonomik durumu, eğitim sisteminin çürümüşlüğü, istihdam yaratma politikalarının yetersizliği ve devletin izlediği bugüne kadarki yanlış politikaların bir sonucudur. Kaya’nın “iş arayan bize gelsin” söylemi, ciddiyetten uzak bir yaklaşım sergilemekte ve halkı oyalamaktan başka bir işe yaramamaktadır.
İktidar partisinin uzun yıllar boyunca uyguladığı ekonomi politikaları, gerçekten işsizlikle mücadele etmek isteyen bir anlayıştan uzaktır. Dar gelirli vatandaşlar için kalıcı ve sürdürülebilir istihdam olanakları yaratmamış olmak, sadece geçici çözümler sunmakta, niteliksiz ve güvencesiz istihdamı teşvik eden bir sistemin parçası olmaktadır. Gençlerin iş gücü pazarına girmekte yaşadığı zorluklar, daha fazla durumu vahim bir hale getirmekte; bu süreçte iş bulmak için başvuranlar, sorunlar yumağında kaybolmaktadır.
SORUMLULUK ÜZERİNDEN ATILAMAZ
Kaya’nın çağrıları, aslında iktidarın sorumluluklarını üzerlerinden atmasına bir kılıf olmaktan öteye gitmiyor. İş arayan vatandaşlara yönelik göstermelik girişimler, derin bir çözüm arayışının yerini asla tutamaz. Eğer bu mesele, kök nedenlerle yüzleşmek yerine geçici çözümlerle geçiştirilmeye çalışılırsa, işsizlik sorununda kalıcı bir çözüm elde edilemeyecek. Herkesin ezberlediği Türk siyasi kültüründe, sorunu çözmek değil, gösteriş yapmak daha ön planda olduğu sürece, bu olan bitenler sadece birer yanılgı olarak kalacaktır. Tepebaşı İlçe Başkanı, halkına karşı olan sorumluluklarını ciddiyetle ele almadığı sürece, mağdur olan işsizlerin sayısı daha da artmaya devam edecektir.
Yazımızı bir hikâye ile bitirelim;
Stalin büyükelçileri toplamış. Büyükelçinin biri Stalin’e sormuş "Efendim ne oluyor da halk size bu kadar bağlı?" Stalin de bu soruyu cevaplamak için bir tavuk getirtmiş ve tavuğun tüylerini yolmuş ve herkese duvar diplerine gitmelerini söylemiş, tüyü yolunmuş tavuğu odada bırakmış, tavuk acıyla sağa sola koşturmuş ve sığınacak bir yer bulamayınca gelmiş az önce tüylerini yolan Stalin’in ayaklarına sığınmış. Stalin az önce soruyu Büyükelçiye dönerek demiş ki;
“İşte halkım da böyle”