Türkiye, son yıllarda ekonomik dalgalanmaların gölgesinde elektrik tarifelerinde yapılacak olan büyük bir zamla daha karşı karşıya kalıyor.
Enerji sektörü kaynaklarından sızan bilgilere göre, elektrik fiyatlarına %25 oranında bir zam yapılması gündemde ve bu zammın 1 Nisan 2025 tarihinde yürürlüğe girmesi bekleniyor. Tüketici olarak bu haber, sadece hanelerimizin elektrik faturalarını değil, aynı zamanda geniş anlamda satın alma gücümüzü etkileyen bir tabloyu da beraberinde getiriyor.
Dağıtım şirketlerinin, son 8 ayda zam yapılmaması nedeniyle 50 milyar TL’yi aşan bir finansal açıkla karşı karşıya olduğu belirtiliyor. Elbette, yüksek enflasyon ve artan işletme maliyetleri, enerji şirketlerinin mali yapısını zorlamaktadır. Ancak bu zammın sonuçlarını sadece şirketlerin finansal denklemleri ile değil, aynı zamanda halkın günlük yaşamındaki etkileriyle de değerlendirmek gerekir.
Özellikle Ramazan Bayramı’nın ardından yürürlüğe girmesi beklenen bu zam, hane halklarının bütçelerinde ciddi bir yük oluşturacak. Düşük ve orta gelirli aileler, zaten gıda fiyatları ve giyimde yaşanan artışlarla başa çıkmakta zorlanırken, elektrik zammı ile birlikte ev bütçelerinin çökmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
Uzmanların belirttiği gibi, %25’lik bir zam, tüketici enflasyonunu daha da yukarı çekme riski taşımaktadır. Bu, halkın alım gücünü azaltarak, zaten sarsılmış olan ekonomik dengeyi daha da derinleştirecektir. Tüketicilerin artık temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığı bir dönemde, enerji fiyatlarındaki bu artış, birçok ailenin yaşam kalitesini doğrudan tehdit eder hale gelecektir.
TÜKETİM MADDELERİNE ZAM KAÇINILMAZ
Elektrik fiyatlarındaki bu artışın, dolaylı yoldan diğer tüketim maddelerine de yansıyacağı öngörülüyor. Elektrik kullanan fabrikalar ve atölyeler, artan enerji maliyetlerini ürün fiyatlarına yansıtmak zorunda kalacakları için, gıda, tekstil, temizlik malzemeleri gibi temel tüketim maddelerinin fiyatlarında da artışlar göreceğiz. Özellikle üretim maliyetleri artan gıda fiyatları, zaten yüksek enflasyon ortamında ekstra bir yük oluşturacak, hane halklarının bütçesini daha da sarsacaktır.
Örneğin, un, yağ, süt ve et gibi temel gıda maddelerinin fiyatlarının yukarı yönlü revize edilmesi kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, klima, buzdolabı ve çamaşır makinesi gibi elektrik tüketimi yüksek olan beyaz eşyaların işletme maliyetleri de artacak; bu durum, tüketicilerin bu ürünleri satın alırken daha dikkatli olmalarına neden olacak ve gereksiz harcamalardan kaçınma gerekliliği doğuracaktır.
ŞİRKETLERİN EKONOMİK YAPISI KADAR VATANDAŞ DA DÜŞÜNÜLMELİ
Türkiye’nin sadece enerji dağıtım şirketlerinin ekonomik yapısını korumakla kalmayıp, aynı zamanda halkın ekonomik refahını gözeten bir dengeyi sağlaması şarttır. Önümüzdeki günlerde açıklanacak olan zam, sadece bir mali karar değil; aynı zamanda toplumun genel kesimlerini etkileyen bir sosyo-ekonomik meselenin de yansımasıdır.
Bu nedenle, bu zammın gerekliliği ve zamanlamasıyla ilgili daha geniş bir tartışmanın yapılması elzemdir. Tüketicinin sesi daha fazla duyulmalı ve toplumun her kesiminin rahatlıkla enerji ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir dönem hedeflenmelidir. Aksi halde, artan enerji maliyetlerinin tetikleyeceği fiyat artışları, toplumun geniş kesimlerini daha fazla zorlayacak ve ekonomik eşitsizlikleri derinleştirecektir.
Bu noktada, hükümetin alması gereken önlemler net bir şekilde ortada. Enerji maliyetlerinin artırılmasının yanı sıra, vatandaşların alım gücünü korumaya yönelik destekleyici politikalar geliştirilmesi de hayati önem taşıyor. Özellikle sosyal yardımlara ve yardım paketlerine yapılacak eklemeler, düşük gelir grubundaki ailelerin geçim zorluklarını hafifletebilir. Ayrıca, üreticilerle işbirliği içinde fiyat denetimleri ve yerel üretimi teşvik eden stratejiler geliştirilmesi, gıda ve diğer temel ürünlerin fiyatlarının makul seviyelerde kalmasına katkıda bulunabilir.