Son günlerde Türkiye’de yaşanan gelişmeler, siyasi atmosferin giderek ısındığını ve tepkilerin belirginleştiğini gösteriyor.
Özellikle CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından Eskişehir’de gerçekleşen halk tepkisi sadece gözaltı eylemine değil, uzun süredir biriken kaygıların ve taleplerin dışa vurumu olarak dikkat çekiyor. CHP Gençlik Kolları’nın İmamoğlu’na destek amaçlı düzenlediği demokrasi nöbetiyle ise bu tepkiler arasında en dikkat çekeni olarak kayıtlara geçti.
Soğuk havaya rağmen yüzlerce vatandaşın ve partilinin bir araya geldiği bu eylemde, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce ve diğer yöneticiler, kalabalığa hitap ederek birlik mesajları verdi. Ünlüce’nin “geleceğe yeniden umutlanmak istiyoruz” diyerek gençlerin enerjisinden bahsetmesi, aslında yeni bir neslin siyasete müdahil olma arzusunu gözler önüne serdi. Bu duygu, aynı zamanda Türkiye’nin mevcut siyasi durumuna bir eleştiri olarak da algılanabilir.
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un “gençlerin eylemleri yeni bir umut doğurdu” ifadesi, değişim arzusu içerisindeki gençlerin toplumsal dinamiklerde nasıl etkili olabileceğini vurguluyor. İşte bu, CHP’nin geçmişten gelen köklü mücadelesinin bir parçası olarak öne çıkıyor. Ancak, bu durum yalnızca bir partinin çabası değil, aynı zamanda toplumun farklı kesimlerinden gelen birleşik bir tepki olarak değerlendirilmeli.
CHP İl Başkanı Talat Yalaz’ın sözleri de toplumun her kesiminden gelen tepkilerin bir araya geldiğine işaret ediyor. Bu tür etkinliklerin sadece birer basın açıklaması ya da küçük eylemler olmanın ötesinde, iktidara karşı bir duruş sergilediğini ve halkın iradesinin önemini ortaya koyduğunu belirtmekte fayda var.
Eskişehir’de dün gerçekleştirilen eylemler, aynı zamanda siyasi mesajların net bir şekilde iletildiği platformlar haline geldi. Bu doğrultuda yapılan açıklamalarda, göz altılarla birlikte yargının iktidar tarafından ne kadar kullanışlı bir araç haline getirildiği vurgulandı. Hükümetin, kendi güvenliğini sağlamak için demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü nasıl göz ardı ettiğine dair eleştiriler, yalnızca CHP ile sınırlı kalmadı; birçok sivil toplum kuruluşu ve parti temsilcisi, bu duruma karşı birlikte hareket etme çağrısı yaptı.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin 23 Mart’ta yapacağı ön seçim ve İstanbul’da yapılacak büyük eylem, yine bu bağlamda konuşulacak konular arasında. Eskişehirli başkanların İstanbul’a gitmesi potansiyel bir değişim rüzgârı için de zemin hazırlıyor.
Sonuç olarak, Eskişehir’de olan bitenler sadece bir siyasi hareket değil, halkın iradesinin, demokrasiye sahip çıkma arzusunun bir yansıması olarak görülmeli. Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla tetiklenen bu tepkiler, belki de Türkiye’nin siyasi geleceği adına önemli bir dönüm noktası olabilir.
***
ULAŞIM ZAMLARININ ARDINDA NE YATIYOR?
Son dönemlerde ekonomik zorlukların yoğun bir şekilde hissedildiği Türkiye’de, yerel yönetimler de bu durumdan etkilenmeden edemiyor. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) kararıyla ulaşım ücretlerinde yaptığı değişikliklerle, bu zorunluluğun altını çizmiş oldu. Yeni tarifelerin 24 Mart’tan itibaren yürürlüğe gireceğinin duyurulması, kentteki toplu taşıma kullanıcıları arasında endişe ve huzursuzluk yarattı.
Belediyenin açıklamalarında, elektrik maliyetlerindeki artış, personel giderleri ve genel işletme maliyetlerindeki yükselişlerin toplu taşıma hizmetlerini nasıl etkilediği net bir biçimde belirtilmekte. Geçtiğimiz dönemde ulaşıma 100 milyon TL gibi bir sübvansiyon sağlandığını belirten yetkililer, bu maliyetler konusunda geldiğimiz durumu gözler önüne seriyor. Fakat bu durum, yalnızca yerel yönetimlerin değil, genel olarak merkezi hükümetin yetersiz ekonomik politikalarının da bir yansıması.
Ekonomide yaşanan dalgalanmalar, döviz kurlarının durmadan yükselmesi ve enerji fiyatlarındaki artış, kentlerin bütçelerini zor bir duruma sokmuş durumda. Yerel yönetimler, maliyetlerdeki bu yüksek artışları doğrudan karşılamaya çalışırken, halkın üzerinde de büyük bir yük oluştuğu açık. Ancak, burada önemli bir ayrım yapmak gerekiyor: Hükümetin uyguladığı mali politikaların bedelini şimdi halka ödettirmeye başlıyor. Yüksek enflasyon ve geçim sıkıntıları, pazardaki her üründe olduğu gibi ulaşımda da kendini hissettiriyor.
Yıllardır büyüyen bir problem olan yerel yönetimlerin mali yükleri, merkezi hükümetin yanlış uygulamaları sonucu halkın sırtına yüklenirken, şehirlerin ekonomik gelişimini de baltalayan unsurlar haline gelmektedir.
Sonuç olarak, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı zam kararı, yerel yönetimlerin sürdürülebilir hizmet sunma hedeflerinin bir yansımasıdır. Gelecek nesillerin de unutmaması gereken ekonomik dertlerinin çözümü için, yalnızca yerel değil, merkezi yönetimlerin de sorumluluk alması gerekiyor. Ekonomik istikrarın sağlanmadığı bir ortamda, ne yazık ki vatandaşlar her zaman bu yükü taşımak zorunda kalacak.