KESİT köşemizdeki yazılarımıza zorunlu olarak “kırk gün” ara verdiğimiz süreçte, ülkemizin toplumsal gündeminde en çok tartışılan konulardan biri de “Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)” olmuştu...
Bugünkü yazımızda, henüz sıcaklığını yitirmeyen CHP tartışmalarıyla ilgili kısa anımsatmalardan sonra, konunun temelinde yatan etkenleri birlikte irdelemeye çalışalım.
CHP TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİDİR, ÇÜNKÜ…
Öncelikle konuyu “demokratik değerler” açısından irdelememiz gerekiyor.
Demokrasi: “İnsanların eşitlik, özgürlük ve barış içinde birlikte yaşama hedeflerinden oluşan kurallar ve kurumlar bileşkesidir…” biçiminde tanımlanabilir. Bu bağlamda demokrasi, insanoğlunun en büyük buluşlarından biridir.
Bir siyasal örgütü değerlendirirken ise temel ölçütler, o örgütün yazılı belgeleriyle evrensel bilim ve demokrasi ilkeleri olmak durumundadır. Gelişmelere ve tartışmalara nesnel toplumsal sorumluluk bilinciyle bakarak değerlendirildiğinde görülür ki:
* CHP, kurucusu ve İlk Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde; “Türkiye’de emperyalizme karşı ulusal bağımsızlığı kazanan, saltanatı kaldıran, Cumhuriyeti kuran, hilafete son veren ve ulusal birliği sağlayan” partidir.
* Toplumsal alanlarda gerçekleştirdiği “devrimsel dönüşümlerle” çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni biçimlendirmiştir.
* İkinci Dünya Savaşı sonrasında “çok partili rejime geçişi” sağlayarak Türkiye’nin “demokratikleşme sürecinde öncülük” görevini sürdürmüştür.
* CHP, 1965 yılından sonra sola açılarak kendisini siyaset yelpazesinde “ortanın solunda” konumlandırmıştır. 1970’li yıllarda ise ideolojisini “demokratik sol” kavramıyla tanımlamıştır.
* CHP’nin güncel Programında ideolojisinin üç ana kaynağı “1. Atatürk’ün modernleşme devrimi ve altı ok ilkeleri, 2. Sosyal demokrasinin evrensel ilkeleri, 3. Anadolu ve Trakya’nın tarihsel ve düşünsel birikimi” olarak belirtilmektedir.
* Sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini benimseyen CHP, bu çerçevede uluslararası ölçekte faaliyetlerini sürdüren “Sosyalist Enternasyonal’e tam üye” ve “Avrupa Sosyalistler Partisi” ile de “ilişkiler” içindedir.
* Açıkçası ülkemizde CHP’den başka, “Sosyal demokrasinin evrensel ilkeleriyle Türkiye’nin özgün koşullarını teori ve pratikte böylesine uyumlu olarak bütünleştiren başka bir parti yoktur.”
* Dahası, “CHP ülkemizdeki sosyal demokrasi alanında çok geniş birliktelik sağlamış olan tek partidir.” CHP’nin “Tarihsel kimlik farkının” ise Türkiye ötesinde dünya düzeyinde özgün bir yeri vardır.
Daha özcesi, siyasal örgütlenme kültürünün henüz yeterince gelişmediği Türkiye’de ‘Beğensek de beğenmesek de; CHP bu ülkenin en köklü, en deneyimli ve en demokratik partisidir...’
CHP 38. KURULTAYI’NDAN DAMLALAR…
- CHP’nin 38. Kurultayı Türkiye ölçütlerinde önemli, özgün ve örnek bir kurultay oldu.
- Kurultay sonuçları CHP’ye yönelik umutlara can suyu verdi.
- Kurultayda tartışmalar “aday isimler/ gruplar” üzerinde yoğunlaştı. Konuşmalarda “ben… ben… ben…” sözcüğü öyle çok kullanıldı ki “CHP ve Türkiye sorunları gölgede kaldı…”
Özetle, CHP’nin 38. Kurultayı’nda Genel Başkan ve çevresinde “değişim” oldu; ama “gelişim/ dönüşüm” sağlayacak düzenlemeler yapılamadı…
CHP’NİN “DÜN- BUGÜN- YARIN ZİNCİRİ” GÜÇLENDİRİLMELİ…
Doğal ve toplumsal yaşamda “dün- bugün- yarın zinciri” bilimsel bir gerçekliktir. Bu gerçekliğin bilincinde olmadan, zincirin halkalarından birini ya da ikisini yok saymak ise bilime ve demokrasiye aykırı düşmek demektir…
Bu bağlamda “dünün anılarını, bugünün bilinçlerini ve yarının umutlarını/ hedeflerini” sıkça tazelemek ve paylaşmak çok önemlidir.
Yukarıdaki bölümlerde özetlemeye çalıştığımız gibi CHP’nin tarihsel süreçten gelen ve günümüz koşullarından kaynaklanan özellikleri; “bilim ve demokrasi ilkeleri doğrultusunda geleceğe aktarılmalıdır...”
CHP tüm çalışmalarını “örgütsel yaşamın bir ‘kurallar’ ve ‘kurumlar’ bileşkesi olduğu…” bilinciyle sürdürmek durumundadır.
Bu bağlamda, CHP’nin asla vazgeçemeyeceği temel taşlar olan “Çarşaf Liste, Önseçim, Seçilmiş Görevlerde Yetki ve Süre Kısıtlaması, Cinsiyet ve Gençlik Kotası, Parti İçi Demokrasi (PİD), Düzenli Ödenti ve Parti İçi Eğitim (PİE) vb. konularındaki hükümlerinin demokratikleştirilmesi ve somutlaştırılması…” çalışmaları gelecek baharlara bırakılmamalıdır.
Ülkemizin bugünkü koşullarında CHP’ye dışarıdan ve içeriden yöneltilen haksız ve kalitesiz saldırılara karşı; “CHP’nin korunması, ama bir yandan da mutlaka geliştirilmesi gerekiyor…” Onun içindir ki “Türkiye için CHP, sadece CHP’lilere bırakılamayacak kadar önemlidir…”
*****
ESYAŞAM’A TEŞEKKÜRLER…
Eskişehir Sivil ve Sosyal Yaşam Derneği (ESYAŞAM) tarafından düzenlenen “Cumhuriyetimizin 100. Yılında Eskişehir'e Değer Katan 100 Kişi” etkinliğinde bana verilen plaketi; yaşamı boyunca ışığım olan sevgili eşim EMİNE GÜLER GEREDE anısına aldım.
Etkinliği düzenleyen ESYAŞAM Derneği Başkanı Sayın Sevim Şahin ve dernek üyelerine teşekkür ederim.
*****
“24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ” KUTLU OLSUN!
Öncelikle, ülkemizdeki tüm öğretmenlerin, tüm öğretmen meslek örgütlerinin, tüm eğitim sendikalarının ve tüm eğitim kurumlarının “24 Kasım Öğretmenler Günü’ne sahip çıkmaları gerektiğinin…” altını biz kez daha çizmek istiyorum.
Bu bağlamda, “24 Kasım 1928” tarihinin Cumhuriyet ve eğitim tarihimiz açısından ne denli önemli olduğu unutulmamalıdır. Çünkü 24 Kasım tarihinin temelinde, “Atatürk adında simgeleşen Cumhuriyet değerleri” vardır.
Ülkemizde aslında Cumhuriyet değerleriyle ve Atatürk’le sorunu olan bazı etnik, dinsel ve köktenci siyasal temel dayalı gruplar; “12 Eylül bahanesi arkasına saklanarak 24 Kasım’ı karalamaktan” artık vazgeçmelidirler…
Daha da önemlisi, ulusal eğitim tarihimizde önemli yerleri olan “24 Kasım, 16 Mart, 17 Nisan” tarihleri ile evrensel değerler açısından önemli olan “5 Ekim” tarihinin bir bütünlük içinde kucaklanabilmelidir...
Unutmayalım ki, Öğretmeler Günü açısından ‘24 Kasım’ ile ‘5 Ekim’ birbirinin karşıtı değil, tamamlayıcısıdır…”
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, birlikte…