Halkımızın umut bağladığı “seçim ortamı” sorunlarla birlikte ilerliyor. Bu sorunlardan seçtiğimiz iki güncel konuyu birlikte irdelemeye çalışalım.
Birincisi, Türkiye’nin 40 yıldır bir türlü çözemediği “Şiddet ve terör sarmalı sorunu” son günlerde yine depreşti. İki gün art arda gelen ölüm haberleri, barış sevdalısı yurttaşlarımızın yüreğini dağladı. Ne hikmetse bu şiddet ve terör olayları daha çok seçim dönemlerinde ortaya çıkıyor…
Diğer güncel sorunumuz olan “Tarikatlar ve Eğitim” konusu ise100 yıldır temcit pilavı gibi toplumsal soframızdan hiç kalkmıyor…
Üstelik ne yazık ki “toplumsal belleğimizin dün- bugün- yarın zinciri çok zayıf…” Sorunlara zamanında toplumsal tepki gösteremiyoruz, tekrar karşımıza çıkınca da sanki ilk kez duymuşuz gibi şaşırıyoruz…
Bugünkü yazımızda, bu iki sorunu Kesit köşemizin belleğinden yararlanarak irdelemeye çalışacağız.
*****
“BENİM TERÖRÜM SENİN TERÖRÜNÜ DÖVER…” (Sonhaber- 30.07.2015)
Yukarıdaki yazının aslı tam 8 yıl önce KESİT köşemizde yayımlandı. Bu günlerde, tıpkı o günlerdeki gibi “şiddet ve terör sarmalı” tekrar ülkemizi sarınca, o yazıdan seçtiğim bazı alıntıları sizlerle paylaşmak istedim. Belleklerimizi ve bilinçlerimizi tazelemek için…
“Ülkemizde 'Şiddet Sarmalı' Büyüyor…”
“Toplumda birileri şiddet kullanmaya başlayınca, doğal olarak bu durum karşı şiddetleri de kışkırtıyor ve karşıdakiler de silaha sarılınca sarmal büyüyor…
Bu sarmala bir de ‘güvenlik’ gerekçesiyle ‘devlet’ karışınca ve devlet ‘ceberut (baskıcı, acımasız, despot)’ bir tutum içine girince…
Yani ‘terörün gücü ve gücün terörü birbirini tetikleyince…’ sarmal her yanı sarıyor…
Son olayların açıkça göstermekte olduğu gibi Türkiye sonu görünmeyen bir şiddet (terör) sarmalı içine girmiştir…”
“Barış Dili Güçlendirilmeli…”
“Toplumsal barışın sağlanması ve geliştirilmesi açısından şu iki ilke çok önemlidir:
1. Siyaset, dinsel ve etnik değerlere dayanarak değil, bilimin ve demokrasinin ilkelerine dayanarak yapılmalıdır.
2. Şiddet (özellikle silahlı mücadele), siyasal mücadele yöntemi olarak kabul edilemez.
Bu ilkeler doğrultusunda barış dilimizi geliştirmek zorundayız…”
“Eşitlik, Özgürlük ve Kardeşlik İçin…”
“Sorunun barışçıl, demokratik, kalıcı çözümü için başta TBMM olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin katılacağı bir çözüm süreci yaşama geçirilmelidir…”
*****
“TARİKATLAR DEMOKRASİNİN BARİKATLARIDIR…” ( Sonhaber- 22. 08. 2016)
(GİRİŞ NOTU: Yukarıdaki yazıyı aynı başlıkla '06 Nisan 1998' tarihinde - yani 25 yıl önce,- SAKARYA Gazetesi'ndeki KESİT köşemde yazmıştım…)
“O dönemde, IŞİD, PKK, FETÖ gibi dinsel ve etnik ayrımcı terör örgütlerinin ülkemizi kan gölüne çevirdiği günlerde yazılan bu yazıdan aldığım bazı alıntıları tekrar sizlerle paylaşmak istedim.”
“Dilerim, bugün ‘kandırıldık(!) diye mağdur edebiyatı yapanların’ ya da ‘kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi gösterenlerin’ ortalıkta fink attığı bir ortamda, toplumsal belleğimizi birazcık tazelemiş oluruz…”
İslam dini açısından ‘tarikat’ sözcüğünün ne anlama geldiğini ve tarikatların dinsel açıdan ne denli önemli olduğu konusunu din simsarlarına bırakıyorum. Çünkü onlar bu işi çok iyi (!) beceriyorlar. Bilimsel öğretide hiçbir yeri olmayan ‘takiyye’ (ikiyüzlülük) sanatının inceliklerini kullanarak harikalar (!) yaratıyorlar…”
“Ancak bütün ustalıklarına rağmen ‘İslam dünyasında neden 150 civarında tarikat olduğunu’ bir türlü açıklayamıyorlar… Üstelik bu sayıya ‘Fethullah Gülen Tarikatı’ diye bir sayı daha ekliyorlar…”
“Sözde aynı yolun yolcusu olan bu tarikatlar, ‘çıkarları söz konusu olduğunda birbirlerini neden boğazladıklarını’ ise bilimsel kafalara hiç anlatamıyorlar…”
“Ben, laik ve demokratik hukuk devleti ilkelerine bağlı bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak, 'hiçbir hukuksal belgemizde 'tarikat' tanımlaması olmadığını' çok iyi biliyorum. Bir hukuk devletinde, hiçbir yasa maddesinde adı bile geçmeyen tarikatların nasıl olup da böylesine faaliyet gösterebildiklerini de bir türlü anlayamıyorum…”
“Tarihin cilvesine bakın ki bir zamanlar ‘… Şeriatın insanlara pek sert gelen hükümlerini yumuşatmak için…’ ortaya çıkmış olan tarikatlar, bugün kendi kafalarındaki şeriat hükümlerini uygulamak için birbirleriyle savaşıyorlar… Ve bu kör döğüşünde, bilimin ve demokrasinin hiçbir ilkesi geçerli değildir…”
“İşte bu nedenlerle ‘Tarikatlar demokrasimizin barikatlarıdır.’ Yani 'Bir yolu kapamak üzere, her türlü eşyadan yararlanarak meydana getirilen engellerdir.” (Bakınız, Türkçe sözlük ‘barikat’ maddesi.”)
Tarikatlar Sivil Toplum Örgütü Değildir
“Konu demokrasi açısından incelendiğinde ise karşımıza şu gerçek çıkıyor: 'Tarikatlar, demokrasinin bir unsuru değildir…'
“Yani kimi işgüzarların söylediği gibi, tarikatlar 'demokratik kitle örgütü' ya da bir başka deyişle 'sivil toplum örgütü/kuruluşu (STÖ/STK)' değillerdir..”.
“Çünkü hiçbir tarikat yapısı ve konumu gereği 'laik' olamaz. Oysa 'laiklik, demokrasinin (ve STK'ların) olmazsa olmaz bir koşuludur.”
*****
GELECEĞE BAKIŞ
Sorunlara bilim ve demokrasi penceresinden bakanlar için sözü daha fazla uzatmaya gerek yok...
Çünkü terör örgütlerinde ve tarikatlarda “demokratik yapılanma ve demokratik işleyiş” yoktur. Gökten ya da saptırılmış sandıktan zembille inmiş liderlerin, militanlara ve müritlere yükledikleri etnik, dinsel/ mezhepsel kökenli görevler vardır.
Çünkü “terör örgütleri ve tarikatlar bilimsel bir temele dayanmaz…” Onlar Ortaçağ'da ortaya çıkmış skolastik düşüncenin ürünleridir. Oysa çağdaş toplumsal bilimler, skolastik düşünceyi “bilim dışı” olarak değerlendirmektedir.
Ülkemizde eşitlik, özgürlük, barış, laiklik ve bağımsızlık mücadelesi AKP rejimiyle esaslı bir mücadeleyi gerektirmektedir.
Sorunların barışçıl, demokratik, kalıcı çözümü için başta TBMM olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin katılacağı bir çözüm süreci hayata geçirilmelidir… '
Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.