“Ulusal Öğretmenler Günümüz olan 24 Kasım” dolayısıyla toplumsal gündemimizde “eğitim” konusunun yoğun olarak tartışıldığı şu günlerde, biz de bu tartışmalara KESİT köşemizden karınca kararınca katkı sunmaya çalıştık.

Bilgilerimizin, bilinçlerimizin ve umutlarımızın paylaşılması dileğiyle…

ÜLKEMİZİN EĞİTİM SORUNLARINDAN KESİTLER

Ülkemizde uzun yıllardan beri yoğun sorunlar yaşayıp gelen eğitim alanımızda, özellikle son yirmi iki yılda RTE/ AKP/ MHP iktidarları sürecinde büyük bir yıkım yaşanmıştır. Eğitim alanımızın bugünkü durumu şöyle özetlenebilir:

* Dünya çapındaki ölçütlerin açıkça ortaya koyduğu gibi, eğitim alanımızda “nitelik” yerlerde sürünüyor…

* Eğitim sistemimizde “eşitlik” iyice bozuldu: Bölgeler arası, kentler arası, kent merkezleriyle kenar semtler ve kırsal kesim arasındaki eğitim olanakları uçurumu büyüdü.

* Eğitimin içeriği “dinselleştirildi.”

* Eğitimimizin “kamusal” özelliği zayıflatıldı.

* Eğitim yöneticisi kadrolar tamamen militanlaştırıldı: “Yöneticiliğin evrensel kuralları olan ‘liyakat, yeterlilik ve deneyim’ koşulları yok edilerek”, mevcut eğitim yöneticileri tasfiye edildi. Boşaltılan kadrolara, RTE/ AKP/ MHP ve İslamcı Cemaatlerin sadakatli(!) yandaşları yerleştirildi…

Sözün özü, eğitim alanımızdan kovulan “Laik, demokratik, bilimsel, kamusal eğitim” ilkeleri yerine; “dinsellik” ve “özelleştirme/ticarileştirme”  ilkeleri(!) uygulanır oldu…

Eğitim alanımızdaki bu sorunların farkında olan/ olmayan halkımızın çoğunluğu, ortada somut ve sağlıklı çözüm önerileri olmadığı için “çaresizlik” içinde…

ÇAĞDAŞ EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ

Ülkemizin eğitim sorunlarına “çare” üretebilmek için, öncelikle bilimin rehberliğine başvurmak durumundayız. Bu bağlamda bugünkü konumuzun ana yönelimi olan “kamusal eğitim” ile ilgili bazı bilgileri birlikte anımsayalım.

Toplumbilim öğretisinde “çağdaş eğitimin temel ilkeleri” deyince; “Laik, demokratik, bilimsel, kamusal eğitim” ilkeleri ve “bu ilkelerin bütünselliği”; çoğunlukla iyi, güzel ve doğru değerler olarak kabul edilmektedir.

Yukarıda sayılan dört ilkeden “demokratik ve bilimsel eğitim” kavramları, uzun süreçli gelişmelere dayandıkları için eğitim alanının güncel toplumsal gündemine fazla yansımamaktadır.

Oysa “laik eğitim” ve “kamusal eğitim” kavramları, başta gelişmekte olan toplumlar olmak üzere tüm toplumların hem geleneksel hem de güncel sorunlarıdır. Örneğin, “Laik eğitim ilkesi olmadan eğitimin de demokrasinin de olamayacağı…” gerçeği Türkiye’nin yakıcı bir güncel sorunudur.

“KAMUSAL EĞİTİM” OLMAZSA OLMAZ…

Yukarıda saydığımız ilkelerin bütünselliği içinde “kamusal eğitim” özgün bir yere sahiptir.

Öncelikle “Kamusal eğitim” kavramı içindeki “kamu” sözcüğünün: “Bir ülke halkının ‘bütünü’ anlamına geldiğini ve ‘devlet’ kavramından daha geniş bir anlam içerdiğini…” görmemiz gerekiyor.

Bu bağlamda “Kamusal eğitim”: Temel insan haklarından olan “eğitim hakkı” ile doğrudan ilişkilidir ve “sosyal devlet” in temel görevlerindendir…

Bilimin ürettiği bu veriler, günümüzde geçerli olan tüm uluslararası sözleşmelere ve evrensel hukuk belgelerine de “Eğitim Hakkının temel bir insan hakkı olduğu…” hükmüyle yansımıştır. Dahası, ilgili uluslararası sözleşmelerde tüm devletlere, “Yurttaşlara eşit ve nitelikli eğitim olanakları sağlamak…” bir görev olarak verilmektedir.

Bu bağlamda, eğitim hakkının ayrımsız bir biçimde kullanılmasını korumanın ve geliştirmenin en güvenilir yolu “Kamusal Eğitim” dir.

Sonuç olarak, bugün dünyanın birçok ülkesinde “Kamusal Eğitim” ağırlıklı olarak uygulanmaktadır.  Örneğin, dünyamızda “Sosyal demokrat, sosyalist düşünceyi rehber edinmiş siyasal partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin önerileri/ uygulamaları da ‘kamusal eğitim’dir…” Ayrıca, ABD, OECD, Ülkeleri, AB Ülkeleri gibi “liberal/ kapitalist ülkelerde bile ‘kamusal eğitim’ büyük oranda ağırlıklıdır…”

Özetle, eğitimin dört temel ilkesinin ikili ilişkileri şöyle tanımlanabilir: “Laik ve kamusal eğitim… Demokratik ve kamusal eğitim… Bilimsel ve kamusal eğitim…”

Bu ilişkiler ağı içinde “kamusal eğitimin etkisini azaltmak”, eğitimin özünü azaltmakla eş anlamlıdır…

ÜLKEMİZDE KAMUSAL EĞİTİMDEN SAPMALAR

Ülkemizde kamusal eğitimden sapmanın temel etkeninin, “Dindar ve kindar nesiller yetiştirme hedeflerine doğru hızla ilerleyen Tek Kişi Sistemi… ” olduğu açıkça ortadadır.

Ayrıca ülkemizde kamusal eğitim alanında son yirmi iki yılda iktidar tarafından niteliğin bilinçli olarak düşürülmesinin sonucu olarak, sözde “kaliteli eğitim için kamusal eğitim dışında alternatif eğitim kurumları oluşturmak (!)” amacıyla iktidar tarafından desteklenen şirket, vakıf, kooperatif, dernek adı altında girişimlerin arttığı görülmektedir…

Böyle bir durumda ülkemizdeki “Varlıklı yurttaşlar”, canlarından çok sevdikleri çocuklarına nitelikli bir eğitim sağlama derdiyle ne yazık ki kurulan tuzağa düşerek çareyi “özel okullarda” arıyor…

Öğretmenlik mesleğinin ulusal ve evrensel değerlerinden uzaklaştırılan “öğretmenlerimizin çoğunluğu”, siyasal yandaş oldukları sendikalarda öbekleşerek iktidar nimetlerinden yararlanma yarışındalar…

Son yirmi yılda çanlarına iyice ot tıkanan “Eğitim Fakültelerimiz” ise tepelerinde sallanan “YÖK Kılıcı(!)”nın neden olduğu çaresizliğin sessizliği içinde sözde eğitimbilimi yapmaya çalışıyorlar…

Bu bağlamda, ülkemizde çağdaş kamusal eğitim sorunlarının temel nedeni olan RTE/ AKP/ MHP İktidarına karşı “birlikte demokratik mücadele” savsaklanmadan geliştirilmelidir.

Ayrıca bazı eğitim örgütlerinde uç veren, “sözde nitelikli eğitim adına yapılan kamusal eğitim sapkınlıklarına karşı mücadele de savsaklanmamalıdır…” Örneğin, zengin kulüplerinin oluşturduğu “Öğretmen Ağı” oluşumlarıyla örgütsel işbirliği yapmak gibi… Ya da ilerici/ demokrat öğretmenlerin bir an önce kapağı özel dershanelere/ özel okullara atmaya çalışması gibi…

Unutmayalım ki “Kamusal eğitim; sosyal devletin, demokratik siyasal partilerin, demokratik öğretmen örgütlerinin varlık nedenlerinin ‘olmazsa olmaz’ koşuludur…

Kamusal eğitimin korunması ve geliştirilmesi için üretilecek çözüm yolları ise öncelikle “Yerel yönetimlerin demokratik yetkilerinin artırılması…” gerçekliğinde aranmalıdır.

Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, birlikte…