Denizleri idama götüren davanın sembolü haline gelmiş olan fotoğraf 16 Temmuz 1971 gün Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi salonunda çekildi.

Bu fotoğrafta o kadar çok şey var ki; Mücadele, öfke, meydana okuma…

Deniz o gün savunmasının bir bölümünde şöyle diyordu;

 “(…) İddianame bizim idamımızı istemek için hazırlanmıştır. Yapılan analizler yanlıştır, hatalıdır, değerlendirmeler isabetsizdir. Yalnız, biz varlığımızı hiçbir karşılık beklemeden esasen zaten Türk halkına ve devletin bağımsızlığına armağan etmiş bulunuyoruz.Bu sebepten ölümden çekinmiyoruz (…).”

Fotoğrafta sol baştan itibaren (tanıyabildiklerim..) Metin Güngörmüş, Recep Sakın, Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiş var.

FOTOĞRAFTAN KIRPILAN KADIN !….

    Bu simge fotoğrafın sağ başında  bir de kadın oturuyor. Ancak her nedense bazı kaynaklarda bu fotoğraf “o kadın” kırpılarak yayımlanır.

“O kadın”, bej renkli etek/bluz takım giysileri, uyumlu topuklu ayakkabıları ve küçük beyaz çantası ile salondakilerden oldukça farklı bir görüntü veriyor.

Sanki yanlış zamanda yanlış yerde bulunmuş gibi !..

Büyük bir çoğunluk Deniz’e, Yusuf’a ve diğerlerine odaklandığından bu kadının kim olduğu pek bilinmez; galiba fazla da merak edilmez…

Metin Altıok’un “ Beni hoyrat bir makasla o fotoğraftan oydular” dizeleri vardır. Sanki bu dizelere benzercesine fotoğraflardan kırpılan, görmezden gelinen o kadının adı Ressam Sevim Onursal’dır.

HİÇ KONUŞMADI….

   12 Mart 1971 Muhtırası öncesi, Deniz Gezmiş ve arkadaşları Ankara’da Amerikalıların kaçırılması, banka soygunları gibi bazı eylemlerinden dolayı aranıyorlardı. Uzun süre ODTÜ yurtlarında kaldıkları bilinirdi. Ancak, etraflarındaki çember iyice daralmıştı ve mutlaka Ankara dışına çıkmaları gerektiğini düşünüyorlardı.

Deniz ve arkadaşları, emniyet güçlerinin  ODTÜ’ye yaptığı baskın öncesinde buradan ayrıldılar. Saklanmak için güvenli bir yer bulmaları gerekiyordu.

Artık işleri hayli zordu. İşte, Sevim Onursal ; en zor günlerinde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, İbrahim Seven, Necmettin Baca, İrfan Uçar’ı, Kor Koçalak ile birlikte Kavaklıdere’deki evinde saklayan o korkusuz  devrimci kadındı.

Sevim Onursal,“Hakkında arama kararı çıkartılırken o, adliye koridorlarında siyah mantosunun üzerinde beyaz bir atkı, dönemin nöbetçi savcının odasına doğru, teslim olmak için yürüdü” diye anlatılan kadındı.

    Ankaralı Devrimcilerin Sevim Ablası, gözaltına alındıktan sonra ağır işkencelerden geçmesine rağmen dostlarının saklandıkları yeri söylemedi.

Yıllarca hapis yattıktan sonra verilen sürgün cezasını Eskişehir’de tamamladı.

Hamamyolu caddesindeki bir pasajda hayat arkadaşı Kor Koçalak ile bir konfeksiyon dükkanı açarak geçimlerini sağladılar.

68 KUŞAĞININ KADINLARI…
  

68 Kuşağının kadınları da “Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye” ortak paydasında sürdürülen devrimci mücadelenin ayrılmaz parçalarıydı.

Onlar idamdan ağır hapis cezalarına kadar cezalandırma talepleriyle yargılandılar, işkence gördüler,zindanlarda yattılar.

 2009’da kaybettiğimiz Sevim Onursal’ın öyküsü, ağır işkenceler altında bile direnen, inandıklarından taviz vermeyen ama bazen fotoğrafın kıyısında kalan ya da fotoğraftan tamamen kırpılan  68’li devrimci kadın dostlarımızın onurlu yaşam öykülerinden sadece biridir…

Sevim Abla’nın kendisi için tek bir isteği vardı; Öldüğünde yakın arkadaşı Sinan Cemgil’in yanına gömülmek istiyordu.

52 yıl idam edilen Deniz Gezmiş ise idam edilmeden önce “1969’da öldürülen arkadaşım Taylan Özgür’ün yanına gömülmek istiyorum” demişti.

Ne yazık ki ikisinin de vasiyetleri yerine getirilemedi….