Adamın biri, “Kafam ağrıyor, kafamdaki ağrıdan duramıyorum,” diye doktora gitmiş.
Doktor muayene etmiş.
“Kafan çalışmadığı için paslanmış,” demiş.
Adam, doktorun bu teşhisine biraz şaşırmış ama yine de,
“Ne olacak şimdi, nasıl iyileşeceğim ben?” diye sormuş.
“Kafanızı bir hafta on gün burada bırakacaksınız!”
“Aman doktor, siz ne diyorsunuz? İnsan kafasız nasıl yaşar?”
“Yaşar yaşar,” demiş doktor. “O kadar çok insan var ki kafasız yaşayan!”
Kafa böyle bir şey.
Çalışmazsa paslanır.
Çalışırsa…
Tatilden dönen biri,
“Dinleneyim, kafamı toplayayım diye tatile çıktım ama dinlenemedim. Tatilden daha yorgun döndüm,” diye yakınıyormuş.
O sırada, orada olanlardan biri;
“Kafanı yanında götürmüşsündür,” demiş.
***
Yıllar önce, tanıdık bir doktor da bana, yürüyüş yapmanın hem sağlığa iyi geldiğini hem de dinlendirici olduğunu söyleyip yürüyüş yapmamı tavsiye etmişti.
Gülmüş,
“Aynı şeyi ben de size tavsiye ediyorum,” demiştim.
Günde iki paket sigara içen Göğüs Hastalıkları doktoru da her hastasına sigarayı bırakmasını tavsiye ediyor.
Hadi biraz renk katalım yazıya.
Mehmet Öz, televizyon ekranlarında, kalp sağlığı için en az haftada iki gün cinsel ilişki tavsiye ediyordu.
Sonra, bir televizyon programında Mehmet Öz’ün bu tezini babasına sordular.
O da,
“Ben,” dedi, “Mehmet’in de bu işi haftada iki kez yapabildiğini sanmıyorum. Onunki de ancak ayda yılda birdir.”
Ben bizim tanıdık doktorun da yürüyüş falan yaptığını sanmıyorum.
Görünüşü, evinin altındaki garajından arabasına binip iş yerinde arabasından inen birininkine benziyordu.
E tabii bir şeyi söylemek kolay, yapmak zordur.
İmam da tavsiyelerle dolu vaazında,
“Söylediklerimi yapın, yaptıklarımı yapmayın,” diyormuş cami cemaatine.
Neyse. Yazıya geri dönecek olursak…
“Ben zaten hep yürüyorum,” demiştim doktora.
“Nasıl yürüyorsun?” demişti.
“Çarşı pazar, ora bura... Hep yürüyorum.”
“Öyle olmaz!”
“Neden olmasın?”
“Çarşıya pazara yürürken kafanda kim bilir neler oluyor.”
“Doğru, kafamda filler tepiniyor!”
“Öyle yürümenin bir faydası olmaz. Kafan boş olacak yürürken,” demişti doktor.
Yürüdüm mü?
Yürümedim!
Çünkü biliyordum, bu imkansızdı.
Kafamın, çarşıya pazara giderken de, yürüyüş yaparken de boş olmayacağını biliyordum.
Bu yazıları masa başında yazdığımızı mı zannediyorsunuz?
Otururken, yerken içerken, yatarken kalkerken…
Hatta uyurken…
Ve yürürken yazılıyor bu yazılar.
Yaşar Kemal de ilk romanlarını, su bekçiliği yaptığı yıllarda, sulama kanallarını kontrol etmek için yaptığı uzun yürüyüşler sırasında yazmış.
Yaşar Kemal olmasak da kafamızın içinde hep yazacağımız yazı olduğu sürece dinlenmemiz imkansız.
Ama ne yaparsın, kafasız da yaşanmaz ki!