Beşli çete üyelerinden Cengiz Holding’e bağlı maden şirketi Eti Bakır A.Ş, Tepebaşı sınırlarındaki Atalan ve Mihalgazi sınırlarındaki Alpagut’u kapsayan bölgede siyanür kullanarak altın arama çalışmaları yapacak. Pardon siyanür değil, “hidrosiyanik asit tuzu” kullanılacak!

Bize söylenen her sözü, koşulsuz ve sorgusuz bir şekilde kabul edersek, söz konusu bölgede siyanür yerine hidrosiyanik asit tuzu kullanılacağını düşünürüz. Ancak şüpheci yaklaşarak konuyu araştırmak için sadece arama motoruna başvursak dahi gerçekle yüzleşiriz. Hidrosiyanik asit tuzu üzerinden yaptığımız eleştiriyi, mizahi perspektiften görmek için 2004 yılında yayınlanan Sayın Bakanım dizisinin 12’inci bölümünü izleyebilirsiniz.

Hayata geçirilmek istenen proje, 47.168 dekarlık doğal alanın, 42 çeşit sebze ve meyvenin yok olmasına neden olacak. Eskişehir’in en verimli tarımsal arazileri yerle yeksan olacak. Bununla birlikte hayvanların doğal yaşamı da elinden alınacak. Dahası maden sahasında ortaya çıkacak herhangi bir tehlike, Erzincan-İliç vakasının aynısının Eskişehir’de yaşanmasına neden olabilir. Özetle Eskişehir, göz göre göre tarihin en büyük ihanet girişimlerinden biriyle karşı karşıyadır!

Peki ne pahasına? 

İşte bu noktada gazetemiz yazı işleri müdürü Ayşegül Hummet’in 12 Ağustos 2024 günü yayınlanan yazısında dikkat çektiği bir nokta önem taşıyor:

“…Neden? Çünkü sermaye her zaman daha fazlasına açtır!”

Gerçekten de sermaye her zaman daha fazlasına aç ve bu kez karnını Eskişehir’in en verimli topraklarında doyurma uğraşında… İçinde yaşadığımız toplumsal düzenin egemen gücü olan sermaye, emeği ve doğayı tüm aparatlarıyla birlikte sömürmeye devam ediyor. Birikim düşüncesi ve büyüme hırsı, sermayedar sınıfın gözünü her zamankinden fazla bürümüş durumda. 

Öyle ki sermaye birikimini hızlandırmak için gerekli tüm koşullar yaratılmaya çalışılıyor. Geçmiş kuşaklardan emanet aldığımız doğa,  gözünü kâr hırsı bürümüş bir zümre yüzünden, gelecek kuşaklara aktarılmadan yok olma tehdidiyle karşı karşıya… 

Tüm koşullar sermaye lehine düzenlenmesine rağmen, absürt bir biçimde, bugün durumundan en fazla şikayetçi olan kesim de yine sermaye! 

Geniş tanımlı işsizlik yüzde 30’a kadar dayanmışken, 10 milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşam mücadelesi verirken, sermaye kendi lehine düzenlemeler çerçevesinde birikimini büyütmeye devam ediyor. Üstelik “eleman bulamıyoruz” klişesiyle mağdur edebiyatı yapmaya devam ederek… 

Diğer taraftan emekçi kesimlere yönelik koruyucu tedbirler yok denecek kadar azken, sermaye hükümet tarafından da sübvanse edilmeye devam ediliyor. İstihdam teşviki adı altında aktarılan kaynaklar, bunun en iyi örnekleri arasında yer alıyor. 

Aktarılan onca kaynak, emekçileri değil sermayeyi korumayı amaçlıyor. Emeklilerin, SGK açıklarının sorumlusu olarak algılanması da bu durumu en iyi şekilde gösteriyor. SGK’nın alacak maksadıyla muhalif belediyelerin peşine düşmesiyse bir başka politik trajedi… 

Bürokrasi, Sayın Bakanım’da olduğu gibi siyanürün teknik ismi olan “hidrosiyanik asit tuzu” ifadesini kullanarak yanıltıcı bir üslup takınıyor. Ancak bunu yaparken de trajikomik duruma düşmeye devam ediyor. 

Neresinden bakarsak bakalım, içinde bulunduğumuz toplumsal yapı tamamıyla sermayeye hizmet ediyor. Buna rağmen sermaye, doymak bilmez tavrını sürdürmeye tam gaz devam ediyor. 

Sonuç olarak emeğimizin sömürülmesi yetmiyormuş gibi doğamız da katlediliyor. Oysa Eskişehir’de ve dünyamızın tamamında doğadan daha değerli bir maden asla düşünülemez!