Off of! Of ki of!

Ne demişti şair?

Nerden bileceksiniz ki.

***

Bir kere hangi şair, senin pat diye aklına gelen şair.

Sonra hangi konuda ne demişti.

Diğer taraftan sorun ne de 'of'luyorsun.

Nerden bilsin insanlar bütün bunları.

***

Yok! Bir sorun yok. Bu yazı yazılacak!

Orhan Pamuk'un,

'Kafama vura vura yazıyorum,' dediği gibi, ne olursa olsun bu yazı yazılacak.

Kapının gerisinde bırakılan insan kalabalığının gürültüsü, çocukların çığlık çığlığa bağrışmaları arasında da olsa yazılacak.

***

Başka ne olacaktı ki?

Hamam sefası mı yapacaktın.

Yok yok. Yazı yazılacak, yazılacak da şu koşturmaca olmasa.

Okunacak kitaplar…

Ölmeden önce, kitaplığımda okumadığım bir tek kitap kalmasın istiyorum.

En büyük korkum, okumak istediğim kitapları okuyamadan ölmek.

Oysa kesin olarak biliyorum ki ne yaparsam yapayım bunu başaramayacağım.

***

Sonra yapılacak işler. İşler işler işler…

Ve herkes gibi senin de hakkın olan yaşanacak, yaşanması gereken bir hayat…

Parmaklarının arasından kum taneleri gibi akıp giden bir hayat.

Şöyle demişti Özdemir Asaf değil mi,

'Yaşamak değil

Beni bu telaş öldürecek.'

***

Yazının başındaki 'of' a gelince.

Yazıyı yazmaya başlayınca bir anda öyle çıktı ağzımdan.

Daha doğrusu kalemimden.

Daha da doğrusu, kalem mi kaldı, klavyenin tuşlarından.

Yani parmaklarımın, kızıl saçlı güzel bir kadının ince, uzun, yuvarlak ak boynuna dokunur gibi klavyenin tuşlarına nazikçe, hafif titreyerek dokunuşuyla.

***

Nerden çıktı şimdi bu kızıl saçlı kadın.

Yakışıyor mu sana hiç!

Doğru. Yakışmıyor.

Bize hiçbir şey yakışmıyor bu kahrolası hayatta!

Ne üzücü! Dünyaya gelip geldiğin gibi de geri gitmek.

***

Belki de asıl hüner en olmadık zamanlarda en güzel yazıyı yazabilmekte.

Mesela son derece ciddi bir konferanstasın.

Konuşmacının gözlerinin içine baka baka, pür dikkat dinler görünürken harıl harıl çalışan zihninde en güzel yazıyı yazabilmekte asıl hüner.

***

Gerçi Çetin Altan'ın farklı bir bakış açısı var buna.

O şöyle diyor bu ince mevzuda:

'Bir çıplak kadın vücudu düşünmüyorsan en ciddi konferansta ve bir anda çalıştığın yerden istifayı basıp çekip gitmek gelmiyorsa içinden… Bir kapı önünde tozlu bir paspas bile olamazsın.'

***

Ne dersiniz?

İki arada bir derede yazdığım bu yazıyla kapı önündeki paspas olabildim mi?

O mertebeye ulaşabildim mi yazı yazmanın derin, karanlık vadisinde?