Bir yazarın başına gelebilecek en kötü şey, kansere yakalanmak gibi bir şey bu, kendini tekrar etmeye başlamasıdır.
Hep aynı şeyleri yazıp durmak…
Hep aynı şeyleri hep aynı biçimde yazmak…
Ne cesur delikanlılarmış Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet.
O genç yaşlarında, henüz daha lise yıllarında, bambaşka bir şiir yazmışlardı.
Ne divan şiiri, ne halk şiiri; ne aruz ölçüsü, ne hece ölçüsü; ne uyak, ne redif…
Biz de şimdi burada kalıpları kırıp…
Bambaşka yazılar yazsak…
Yazarız yazmasına da…
Anlayan olur mu bizi?
Kim anlar kim anlamaz?
***
Üstat anlatmıştı.
Adamın biri…
Okurun biri demiyorum, okur böyle bir şey yapmaz her gün yazısını okuduğu yazarına…
Gerçek okur kıymet bilir.
O yazının nasıl yazıldığını bilir.
Yazarını sever, sayar, tutkuyla bağlanır ona.
Arayıp gazeteyi…
Şikayet etmiş üstadı.
'Beyaz saçlı bir adam var sizin gazetede, hiçbir şey anlamıyorum yazdıklarından,' demiş.
Üstelik de tam bir yazı ustasıydı üstat!
Kırk yıllık yazardı.
***
Raydan çıkıp farklı yazılar yazsak şöyle…
Hiç anlayan olmaz mı yazdıklarımızı?
Olur.
Bizim henüz keşfetmediğimiz gezegenlerden birinde yaşayan genç bir kız…
Anlar elbette bizi.
Çok yazdım.
'İnci Küpeli Kız'da ressamın karısı, kocasının genç modeline;
'Efendinin fırçası kalbinin derinlerine inebildi mi?' diye soruyordu, aklını başından alan bir kıskançlıkla.
Genç kızın, kocasının karşısında çırılçıplak soyunup poz vermesine bir şey demiyordu ama…
Ama kocasının kalbini çalmasına dayanamıyordu.
Belki de bütün mesele bu.
İnsanların kalbinin derinlerine inebilmek.
Nasıl olacak bu?
Herkes tarafından okunsun, kolay anlaşılsın diye yazılan; basit, sığ, sıradan yazılarla mı?
Hiç sanmıyorum.
Bir formülü de yok bunun.
Birlikte yazmaya başladığımız, edebiyat dergilerini birlikte harmanladığımız ne çok insan yok olup gitti, başaramadan.
Tutkuyla sevdiği insanların kalbine dokunamadan.
İnsanların kalbine dokunmayı bırakın, insanların haberi bile olmadı ondan.
'Ben buradayım, ben varım, beni görün, beni duyun!' diye kopardığı çığlıkları hiç kimse duymadı.
İstediği, sadece fark edilmekti.