Son zamanlarda, dünyanın dört bir yanında iklim değişikliklerinin alarm zilleri çalıyor. Son yıllarda yaşadığımız ekstrem iklim olayları, gezegenimizin iklim sisteminin dengesinin altüst olduğunu ve doğal afetlerin daha yaygın ve şiddetli hale geldiğini gösteriyor. Küresel iklim değişikliği, sera gazlarının atmosferde birikmesi sonucu küresel ortalama sıcaklıklarının artmasına ve bu tür ekstremiklim olaylarının sıklaşmasına neden oluyor.Artık iklim değişiklikleri, sadece bilim insanlarının veya iklim aktivistlerinin değil, her birimizin yakından gördüğü, hissettiği bir sorun haline geldi.Kuşkusuz, son zamanlarda karşılaşılan aşırı sıcaklar, kuraklık, şiddetli yağışlar, seller ve fırtınalar gibi beklenmedik ve mevsim dışı aşırı hava olayları, küresel iklim değişikliğinin belirgin göstergeleri arasında bulunuyor.
Gerçi hep olduğu gibi beni çok pesimist bulan, yaz boyu kuraklıktan yakınıyordunuz, işte yağışlar başladı diyenler de vardır mutlaka. Ama yağışlar daküresel iklim değişikliğinin acımasız gerçeklerinden ekstrem iklim olayları olarak karşımıza çıkıyor. Geçen haftaki yağışlar da ne yazık ki beraberinde afetigetirdi. İnsanlar, doğa olaylarının artan sıklığı ve şiddeti karşısında endişe duyuyor, kaygılanıyorlar.Haksız da değiller. Geçen hafta yaşanan aşırı yağışlar, başta İstanbul ve Marmara Bölgesi olmak üzere Türkiye'nin pek çok yerinde ciddi maddi kayıpların yanı sıra can kayıplarına da yol açtı.
İstanbul'da son yağışlar sonucunda,büyük maddi kayıplara ve iki vatandaşımızın hayatını kaybetmesine yol açan sellerin ardından şehrin su teminini sağlayan barajların doluluk oranları da açıklandı. Malum, uzun süren sıcak ve yağışsız günlerin etkisiyle, İstanbul'un su kaynaklarındaki seviyeler ciddi şekilde düşmüştü. Bu yağışlar kuraklığa karşı bir nebze umut olmuş olabilir ama bu konuda da çok umutlu olmamakta yarar var. Baraj doluluk oranlarına ilişkin İSKİ verilerine göre, İstanbul'da su sağlayan barajlardaki doluluk oranı yüzde 28.16 olarak belirlendi. Bu verilere göre, barajlardan 2 tanesinde doluluk oranı yüzde 10'un altına düşerken, 4 barajda doluluk oranı yüzde 20'nin altına geriledi. Şehirde en yüksek doluluk oranına sahip baraj yüzde 59.68 ile Ömerli Barajı olurken, en düşük su seviyesine sahip baraj ise 5.45 ile Pabuçdere Barajı olarak kaydedildi. Yağışlar öncesinde barajlardaki su doluluk oranı, yüzde 27.88'di ve yağışların ardından bu oran 0.28 artarak yüzde 28.16'ya yükseldi. Yani büyük bir afete dönüşecek kadar etkili olan yağışlar, barajlardaki doluluk oranını sadece İstanbul'un çok kısa süreli tüketimi kadar yükseltebildi.
Sadece İstanbul'un değil ülkemizin su kaynaklarının önemli bir kısmının düşük seviyelerde olduğu düşünülürse,bu veriler, ülkemiz genelinde suyun etkin bir şekilde yönetilmesi ve korunması gerektiğini göstermekte. Su tasarrufu önlemlerinin alınması ve su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde kullanılması, gelecekteki su krizlerini önlemeye yardımcı olabilir.
Ülkemiz, değişen iklim koşullarının etkilerini son zamanlarda yoğun bir şekilde yaşamaktadır. Son dönemde ülkemizde sıklıkla yaşadığımız aşırı sıcaklar, kuraklık, şiddetli yağışlar, seller ve fırtınalar gibi olaylar, küresel iklim değişikliğinin bize verdiği acil bir uyarıdır. Bu olaylar, iklim değişikliğinin etkilerinin ülkemizde artık göz ardı edilemez boyutlara ulaştığını göstermektedir.
Bu nedenle Türkiye'nin genelinde su kaynaklarına daha fazla yatırım yapılmalı, suyun etkin bir şekilde kullanılması teşvik edilmeli ve su tasarrufu önlemleri alınmalıdır. Ayrıca, sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliği ile mücadele edilmesi de büyük önem taşıyor. Gelecek nesillere yaşanabilir bir ülke ve dünya bırakabilmek için harekete geçme zamanı geldi. İklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkabilmek için her birimizin sorumluluk alması gerekiyor.Fosil yakıt tüketimini azaltma, temiz enerjiye yatırım yapma, ormansızlaşmanın önlenmesi, sürdürülebilir tarım uygulamalarına geçiş gibi geniş kapsamlı önlemler gerekmektedir. Ayrıca, iklim değişikliği konusunda toplumsal bilinci artırmak ve politika yapıcıları harekete geçirmek de büyük önem taşımakta.
Ezcümle, küresel iklim değişikliği, dünya genelinde giderek daha belirgin hale geliyor ve son dönemde yaşanan hava olayları bunun çarpıcı bir kanıtı. İklim değişikliğinin etkileri artık sadece bilimsel teorilerden ibaret değil; yaşadığımız her gün bu gerçeği bize hatırlatıyor. Yaz aylarında kuraklıktan yakınıyorduk, ancak beklenen yağışlar başladığında dahi bu rahatlama getirmedi. Bu yağışlar sadece bereket değil, aynı zamanda afetlerin de habercisi oldu.
Unutmamamız gereken şey, gezegenimizin geleceği konusundaki sorumluluğumuzdur. İklim değişikliği ile mücadele, sadece bilim insanlarının veya aktivistlerin görevi değil, hepimizin ortak sorumluluğudur. Gelecek nesiller için yaşanabilir bir dünya bırakmak için harekete geçmek zorundayız. İklim değişikliğini önlemek ve etkilerini hafifletmek için acil eylemler gerekmektedir. Bu zorlu görevde hepimize düşen bir rol bulunmaktadır ve bu rolü oynamak için bir an önce harekete geçmeliyiz.
Artık yazın sonu geldi. Yağışların afet değil, bereket olduğu bir sonbahar olmasını diliyorum. Ayrıca bugün ilkokul, ortaokul ve liselerde yeni eğitim dönemi de başladı. Tüm öğrencilere ve ailelerine de güzel bir eğitim dönemi diliyorum.