Tüm parti tabanının bildiği üzere, seçim zamanları ortaya çıkan, parti için hiçbir hizmeti, çalışması olmayan kişiler, bakıyorsunuz pat iye aday oluyor ve maddi imkânları sayesinde belli görevlere seçiliyor, keşke görev için samimi olsalar…

(Politika-siyaset meslek değildir! 2.Dönem Yeter!)

Aday olabilmek için parti hizmetinde çalışmış olma şartı.

Tüm parti tabanının bildiği üzere, seçim zamanları ortaya çıkan, parti için hiçbir hizmeti, çalışması olmayan kişiler, bakıyorsunuz pat iye aday oluyor ve maddi imkânları sayesinde belli görevlere seçiliyor, keşke görev için samimi olsalar…

***İl, ilçe başkanlığı ve yönetimlerine, belediye başkanlığı, meclis üyeliğine, milletvekili adaylığı için “aday olabilir” şartı getirilmelidir. Adaylarda en az 1 yıl ve aktif parti üyeliği, yerel ve genel seçimlerde sandık-müşahit, vs. görev aldığını kanıtlayan, parti yönetim birimlerinde çalışmışlığı kanıtına dayanan ve bu görevlerle puanlamaya dayanan ve belli puan üstünü alanlar aday olabilmelidir. Bunun teknik çalışması yapılarak “parti sicil sistemi” kurulmalıdır.

İl, ilçe kongrelerinde aday olan başkan adaylarını aday göstermek için verilen imzalar söz konusu, bir kişi bir adaya imza verebiliyor, ayrıca bazı adaylar tüm imzaları toplama gayretine giriyor, buna sınır getirilmelidir, ayrıca zorla imza çektirme işi ortadan kalkmalı, iki adaya da imzası varsa imzası geçersiz olmalıdır. Geçmişte bir imzayı geri çektirmek için kongrenin saatlerce uzadığını gördük.

***İl başkanı, bulunduğu ilde aynı zamanda genel başkanı temsil ettiğinden görev ve sorumlulukları tüzükte açık ifadelerce belirlenmelidir. Parti hiyerarşisinde il başkanı, büyük şehirler belediye başkanları dâhil tüm belediye başkanlarının ve tüm örgütlerin üstüdür.

***İlçe, il, başkanlığı, genel başkanlığa aday olabilmek için, seçime katılan üye sayısının ez az %5, en fazla %10 imza yeterliliği şartı getirilmelidir. %10 üzerindeki imzalar dikkate alınmamalıdır.

Tüm görevlerde kesinlikle 2 dönem kuralı,

***Tüm adaylıklarda, gerek merkez yoklaması, gerek önseçim vs seçimlerinde,  belediye başkanı, meclis üyesi, milletvekili, genel başkan, genel merkez yöneticileri, il-ilçe başkanlığı ve yönetimleri için 2 dönem sınırlaması(veya en fazla 10 yıl) getirilmelidir. Kısaca, siyaset meslek olmaktan çıkarılmalıdır. Örneğin, 2 dönem milletvekilliği yapan biri, belediye başkanı adayı da olamamalıdır. Ya da görev süresi dolmamış belediye başkanı milletvekili olamamalıdır.

Değilse 2 dönem kuralının hiçbir anlamı kalmaz. Partili belediye başkanlarının, meclis üyelerinin, belediye başkan yardımcılarının vs. kişilerin mal varlıkları ilgili yerlerde yayınlanmalı ve takip edilmelidir. Hatta bu yolla zenginleştiği ispatlananların parti ile ilişkileri hemen kesilmelidir.

 

 

Büyük kurultay delegeliği;

Partinin en üst düzeyde karar verme mekanizması olmakla birlikte, il kongrelerini kazanma hesabı, kurultay delegeliğine seçilenlerini niteliğini tartışılır duruma düşürmektedir. Parti için oy vermenin haricinde hiç katkısı olmayan birinin, partinin geleceğine ilişkin parti yararına nasıl doğru kararlar verebilir ki?

Kişi il başkanı olabiliyor ama kurultay delegesi olamıyor, niye?, aday olmuyor, adaylığa, oy getirsin diye bir başkasını yazmak zorunda kalıyor.

Bunu demokrasi kültürü gelişmiş yerlerde hadi “doğru delegeler” ile yaptığınız düşünsek bile, diğer yerler nasıl olacak? Özelikle hiçbir milletvekili bile çıkaramadığınız illerden gelen delegeleri düşünün!

Onları küçümsediğimiz için değil, karar verme noktasında, onların değil, vekil ve belediye başkanlığı kazananların hakkı olduğunu düşündüğümüz için.

Koskoca belediye başkanı kurultay delegesi olmazken, falanca boşta gezer kişi veya delege ağası kurultay delegesi. Partinin geleceğine ilişkin kararlarına, halkın seçtiği belediye başkanı mı imza atmalı, boşta gezen delege ağası mı?

Şu an, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Av. Ayşe Ünlüce kurultay delegesi değil. Büyük bir oy farkı ile seçilmiş,  milyonluk şehri yöneten Ayşe Başkan, kendini ve şehri de çok yakından ilgilendiren parti tüzük kurultayında söz sahibi değil…

İşte bu ve daha birçok nedenlerden ötürü bu konuda da çok adil bir düzenleme acil olarak yapılması kurultayın en önemli görevleri arasındadır.

***Büyük şehir ve şehir belediye başkanları, milletvekilleri, il başkanları, nüfusu belli illerin üzerinde olan ilçe başkanları “doğal büyük kurultay delegesi” kabul edilmeli, kalan delege sayısı da il kongrelerine çarşaf liste belirlenmelidir.

Çünkü belediye başkanları, halkın oyu ile,  il ve ilçe başkanları partili delegelerin oyu ile seçilmiş kişileri, birde il kongrelerinde “büyük kurultay delege” liği yarışına sokuyoruz, bu hem etik değil, hem de kongre hesapları nedeniyle, hak etmeyen veya bu konuda yeterli olmayanların delege olmasına sebep oluyor. Geçmişte gördük büyükşehir belediye başkanının bile kurayla büyük kurultay delegesi olabildiğini.

Tabii burada “siyasi partiler yasası” devreye giriyor. Delege sayısı 1200’ü geçemiyor.

Ayrıca, illerden seçilmesi gereken delege sayılarında da büyük haksızlıklar söz konusu.

Bu konu ve tüzük değişikliği konusunda, hukukçu kimliği ve 2 dönem ilçe başkanlığı yapmış, büyük kurultay delegesi Av. Atilay Dalgıç’ın, siyasi partiler yasasını da gözeterek çok detaylı çalışmasını inceledim. Eskişehir kurultay delegesi olarak dersine tüm tüzük maddelerine göre, değişiklik gerekçeleriyle birlikte çok iyi çalışmış ve emek harcamış. Kendisine teşekkür ediyorum. Umarım önerileri karşılık bulur.

Tüzük değişikliği ve özelikle kurultay delegeliği konusunda birçok konuda aynı fikre sahip olduğumuzu görmeme rağmen, farklı düşündüğümüz konularda var. O, hukukçu kimliği ve il ve ilçe başkanlığı yapmış biri olarak, ben ise sıradan bir üye olarak baktım.

Bu çalışmaya göre;

Hiçbir milletvekili ve belediye başkanlığı kazanamayan illerin delege sayıları ile belediye başkanlığı ve milletvekili kazanmış büyükşehir başkanlığını kazanmış illerin delege sayılarının ne olacağı konusunda haksızlığı giderecek teknik ve pratik bir çözüm sunmuş.

CHP’nin 20 ilde milletvekili yok ama toplam delege sayıları 146.

Örneğin, Trabzon’da ne CHP milletvekili var, ne belediye başkanlığı var, delege sayısı 12.

Eskişehir’de 3 milletvekili, 1 büyük şehir, 2 büyük ilçe, 6 dış ilçe belediye başkanlığı var, delege sayısı 14.

Çok ilginç değil mi?

Kurultay delegesi Av. Atilay Dalgıç, siyasi partiler yasası, milletvekili, belediye başkanlık sayılarını gözeterek yaptığı çalışmaya göre, Eskişehir’in delege sayısı 4 artarak 18 olması gerekiyor. Çok teknik olarak formüle edilmiş olan bu çalışma umarım kurultayda kabul edilir ve haksızlıklar önlenmiş olur. Bu çalışmaya göre yapılacak düzenleme başarıya teşvik ve ödül getiriyor.

 

Gelelim genel başkan ve genel merkeze,

***MYK ÜYELERİ, Yani Genel Başkan Yardımcıları ve Genel Sekreter, Parti Meclisi üyeleri arasından PARTİ MECLİSİ tarafından seçilir ve ancak parti meclisi kararı ile görevden alınabilir.

***Genel Başkan Yardımcılarının sayısı ve görev alanları PARTİ MECLİSİ tarafından belirlenir.

*** Genel sekreterlik yeniden güçlendirilmeli, genel sekreter partinin en yetkili 2. Kişi olmalı, genel başkanın yokluğunda, genel başkana sadece genel sekreter vekâlet edebilmelidir.

Böyle olursa, genel başkan kafasına göre hareket edemez, “otoriteye” özenmez!

Yazımızın başında dediğimiz gibi, genel başkan her şeyi bilemez. Her şeyi kurullar ve kurallar bilir. “Cumhurbaşkanı adayı illa da ben olacağım” diye tutturamaz.

***Cumhurbaşkanı adayı olacak partili, tüm Türkiye’de aktif üyelerin katılımı ile yapılacak hâkim gözetiminde yapılacak seçimlerle belirlenmelidir.

***Cumhurbaşkanı adayı seçildikten 6 ay sonra parlamenter sisteme döneceğine ilişkin taahhütname imzalamalıdır.

Bu konu parti programına da girmelidir. Başkanlık sistemi değil, parlamenter sistemin savunulduğu.

***Kadın ve gençlik kollarına özerk yapı, kararlara resmi olarak katılım hakkı ve özel bütçelere sahip olacağı yöntemler geliştirilmeli. Bu gerçekleşmiyorsa, bütünün içinde kotalarla değerlendirilip bu kollar fes edilmedir. Kadın kotası en az %50, gençlik kotası ez az %25 olmalıdır.

Yukarıda yazdığım önerileriler özet öneri olup, detaylı bir şekilde CHP İl Başkanlığına ve büyük kurultay delegelerine 1 ay önce yollamıştım.

Aynı şekilde İl Başkanı Talat Yalaz da yaptığı Pazar toplantılarında bu tür önerileri yazılı ve sözlü şekilde aldı. Dolayısıyla tüzük değişikliği konusunda parti tabanı ümitlendi, değişimin aynı zamanda tüzük ile olacağı kanısı oluştu.

Bu önerilerin ne kadarı tüzükte yer alır bilemiyorum.

Umudum CHP’nin, çağdaş sol-sosyal demokrat ve devrimci bir partiye yakışan program ve tüzüğe kavuşması.

Tüzük hiçbir zaman delinemeyecek şekilde yazılmalıdır.

Arada birkaç kez olsa da uymayacağınız, arada bir deleceğiniz bir tüzük CHP’ye olduğu kadar Türkiye’ye de faydası olmaz.

Unutulmamalıdır ki, program ve tüzük değişikliği, değişimin ne kadar sahici olduğunun kanıtı,  CHP için Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerinde kazanılacak zaferin ilk ışığı olacaktır.