Son zamanlarda siyaseten unutulmaya yüz tutmuş ya da unutulması gereken “faşizm, emperyalizm, darbe(…)” gibi pek çok terim sıkça kullanılır oldu.
Şimdi bunlara bir yenisi (!) daha ilave oldu.
19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu ve bazı belediye başkanlarının gözaltına alınmaları ve kayyum uygulamalarıyla zirve yapan siyasi gelişmelere, CHP Genel Başkanı Özgür Özel başta olmak üzere hemen tüm muhalefet parti liderleri “sivil darbe” benzetmesi yaptılar.
ÖNCE SEÇİM SONRA DARBE!...
Siyasal tarihin hem öğretisinde hem de denenip sınanmış pratiğinde, darbeleri sadece askerlerin değil sivillerin hatta “seçilmiş” sivillerin de (en kötüsü de burası zaten!..) yaptığını görüyoruz.
Bizler toplum olarak genelde askeri darbelere alışık(!) olduğumuz için “sivil darbe” pratiğinde “acemi (!)” kalabiliriz. Ancak, geçen yüzyıl, darbe yapan sivillerin acımasız marifetleriyle doludur.
Tarihteki en güzel(!) sivil darbe örneği, askerlikte onbaşılıktan öteye geçemeyen ama seçimlerde oyların üçte birini alarak iktidara gelen ve sonra hem kendi halkına hem de dünyaya kan kusturan A.Hitler’dir.
Faşizmi Hitler’den önce sahiplenen İtalyan B.Mussolini bir gazeteci hatta öğretmendi. Portekiz’in acımasız diktatörü Salazar ise sanılanın aksine hukuk insanıydı.
İKTİDARIN HESAPLAYAMADIĞI!...
19 Mart operasyonları, önce kayyum baskısı altında olağanüstü kurultay kararı alan CHP’yi kendi içinde birleştirdi, sonra muhalefet ile kaynaştırdı.
Üniversite gençliğini apolitik olarak yaftalayanlar ise en çok şaşıran kesim oldu.
19 Mart tarihinden itibaren meydanları dolduran halkın siyasi profiline baktığımızda yalnız CHP’lileri değil; sağcısı, solcusu tüm siyasi görüşten insanların varlığını görebiliyoruz.
Hangi senaryo uygulanırsa uygulansın; CHP’nin ve artık “muhalefetin büyük bir bölümünün” Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve CHP’ye yönelik kayyum atanmasına kadar uzanan gelişmeler ülkemiz siyasetinde artık geri dönülmez bir sürecin başlangıcı olacaktır.
Ekrem İmamoğlu’nu yasal gerekçelerle devre dışı bırakmak için her şeyi hesaplayarak düğmeye basanlar sadece bir şeyi hesaplayamadılar;
CHP, milleti sokağa çağırmadı, millet CHP’yi sokağa çağırdı…
Artarak yükselen bu birleşik muhalefet gücünün barışçıl, demokratik, hak, hukuk ve adalet mücadelesinin karşısında iktidarın yapılacak ilk seçim sandığından “iktidar” olarak çıkması oldukça zor görünüyor….
VE ESKİŞEHİR!...
Eskişehir halkı, demokratik hakların korunması, ülke genelinde daha adaletli ve güçlü demokrasi için günlerdir CHP öncülüğünde, farklı görüşteki tüm muhalif yurttaşların katılımıyla yürüyüş ve mitingler yapıyor.
Eskişehir eylemlerinde İl Başkanı Talat Yalaz, Belediye Başkanları Ayşe Ünlüce, Ahmet Ataç ve Kazım Kurt, CHP il/ilçe yönetimleri ve (bugüne kadar çok eleştiri alan) Gençlik Kolları çok başarılı bir performans sergiliyorlar. Özellikle Ayşe Ünlüce, siyaseten gösterdiği performans ile kitleleri hem şaşırtıyor hem de coşturuyor ve adeta kendini aşıyor.
Bu süreçte Eskişehir özelinde çok önemsediğim bir olay yaşandı; Anadolu Üniversitesi’nde haksızlığa karşı tepki gösteren öğrenciler kampüs içinde barikatların arkasında tutularak engellenirken CHP İl Başkanı Talat Yalaz’ın görüşmeleri sonucunda barikat kaldırıldı. Emniyet güçleri ve öğrencilerle görüşüp barikatın kaldırılmasını sağlayarak muhtemel üzücü bir çatışmayı önleyen CHP İl Başkanı Talat Yalaz’ı, barikatı kaldıran Emniyet Amirlerini kutluyorum…
Gençlere karşı aynı barışçı anlayışın devamını diliyorum