Dünyanın algısı son derece seçici. Sadece görmek istediklerini görüyor ve duyuyor. Geçtiğimiz haftalarda Afganistan'ın kuzeyinde yaşanan büyük sel felaketinde 300'den fazla kişi öldü; 1.000'den fazla ev yıkıldı.

Dünyanın pek çoğu gibi bizim de pek azımızın bu büyük afetten haberi oldu.

Afganistan’ın kuzeyinin bizim için özel bir yeri var aslında, zira o bölge Güney Türkmenistan olarak ifade edilen ve pek çok soydaşımızın yaşadığı bir bölge. Güney Türkistan'da Özbek, Kazak, Karakalpak, Kırgız, Kızılbaş, Türkmen ve Afşar Türkleri yaşıyor. Halkın büyük bir kısmını Tacikler, Özbekler ve Türkmenler; daha küçük bir kısmını ise Tacikler, Peştunlar ve Hazaralar oluşturuyor. Afganistan'da gerçekleştirilen nüfus sayımlarında Türkmenlerin yaşadığı bazı köy ve kasabalar kayıt altına alınmamış, Türkmen kadınlarının çoğu ise nüfusa kaydedilmemiş. Afganistan'daki Türkmenlerin sayısının 600.000 ile 3 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor.

Dedim ya, Dünya görmek istediklerini görüyor ve duyuyor diye. Ama bizler görmemiz gerekenleri görmüyor, duymamız gerekenleri bile duymuyoruz.

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı, son birkaç hafta içinde Afganistan'ı vuran çok sayıda selden sağ kurtulanlara bisküvi dağıttığını belirtti. Yardımların çoğunluğu, sellerin en büyük zararını cuma günü gören kuzeydeki Baghlan vilayetinde yapıldı.

Taliban hükümetinin baş sözcüsü Zabihullah Mücahid, sosyal medya platformu X'te yaptığı paylaşımda, "Yüzlerce kişi bu felaket sellere yenik düştü, önemli sayıda kişi de yaralandı" ifadelerini kullandı.

Mücahid, Badahşan, Baghlan, Ghor ve Herat vilayetlerinin en kötü etkilenen bölgeler olduğunu belirterek, hükümetin insanları kurtarmak, yaralıları taşımak ve ölüleri çıkarmak için tüm mevcut kaynakları seferber etme talimatı verdiğini söyledi. Yerel medya, kurtarılan çamura bulanmış küçük çocukların görüntülerini yayınladı.

Taliban Savunma Bakanlığı, ülkenin hava kuvvetlerinin Baghlan'daki insanları tahliye etmeye başladığını bildirdi. Hava kuvvetleri, su baskınlarından etkilenen bölgelerde mahsur kalan çok sayıda kişiyi kurtararak, 100 yaralıyı bölgedeki askeri hastanelere taşıdı.

BM'nin Afganistan'daki insan hakları durumuyla ilgili özel raportörü Richard Bennett, sosyal medya platformu X'te yaptığı açıklamada, sellerin Afganistan'ın iklim krizi karşısındaki kırılganlığını acı bir şekilde hatırlattığını belirtti. Bennett, acil yardımın yanı sıra Taliban ve uluslararası aktörler tarafından uzun vadeli planlamaya da ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Sosyal medyada yayınlanan videolarda, Baghlan'daki hastanenin arkasında toplanan onlarca kişinin sevdiklerini aradığı görülüyor. Bir videoda, bir yetkili onlara gidip mezar kazmaya başlamaları gerektiğini söylüyor.

Yetkililer, Nisan ayında meydana gelen şiddetli yağışlar ve ani seller nedeniyle de en az 70 kişinin hayatını kaybettiğini bildirmişti. Bu felakette yaklaşık 2.000 ev, üç cami ve dört okul zarar gördü.

Yazımın başında bahsettiğim sel felaketinin ardından bölgede yine onlarca kişinin hayatını kaybettiği başka seller de oldu. Ancak son zamanlarda dünya, Afganistan’da yaşanan felaketlere karşı bir kez daha sessiz kalmayı seçti. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı, son birkaç hafta içinde Afganistan'ı vuran sayısız selden sağ kurtulanlara yardım eli uzatmaya çalıştı. Ancak bu yardımlar, çoğunlukla sadece bisküvi dağıtımıyla sınırlı kaldı.

Bu trajik olaylar sırasında en büyük zararı, soydaşlarımızın yaşadığı kuzeydeki vilayetler gördü. Sellerin en şiddetli darbesini alan bu bölgede, birçok insan evsiz kaldı, temel ihtiyaçlardan mahrum bırakıldı. Birleşmiş Milletler’in müdahalesi yetersiz ve geçici bir çözüm sunmakla yetindi.

Her doğal afette olduğu gibi, bu sel felaketinde de en fazla etkilenenler, toplumun en kırılgan kesimleri oldu. Özellikle kadınlar, çocuklar ve yaşlılar, gerekli yardım ve desteği almakta zorlandı. Ne yazık ki, dünya bu acıları görmezden gelmeyi, yaşananları duymazdan gelmeyi tercih etti.

Bu olaylar, uluslararası topluluğun Afganistan'a ve soydaşlarımıza karşı duyarsızlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Uluslararası topluluğun bu duyarsızlığına karşın maalesef ülkemizde de neredeyse hiçbir aksiyon alınmadı.

Sonuç olarak, dünya, Afganistan'ın yaşadığı felaketlere ve soydaşlarımızın çektiği acılara duyarsız kalmayı tercih ediyor. Bu trajik olaylar karşısında uluslararası topluluğun ve ülkemizin sessizliği, insanlık adına derin bir kaygı kaynağıdır. "Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur" sözü, içinde barındırdığı acı gerçekle daha da anlam kazanmış durumda. Ama ne yazık ki, galiba artık “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sözü de anlamını yitirdi.

Herkese yağmurun bereketinin afete dönüşmediği, güzel bir hafta diliyorum.