Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy’un, kuruyemişçiden yorgancıya, ayakkabı tamircisinden tuhafiyeciye kadar köklü esnafı ziyaret etmeye başlaması, şehre olan bağlılığını ve halkla iç içe bir yönetim anlayışını gözler önüne seriyor.

Bu tür ziyaretler, sadece bir protokol faaliyeti olmaktan öte, insanlarla bir araya gelerek onların yaşamına dokunmanın bir yolu olarak önem taşıyor. Ancak bu ziyaretlerin toplum üzerindeki etkilerini derinlemesine irdelemek hem kamu yönetimi açısından hem de toplum bilinci açısından son derece faydalı olacaktır.

Bir vali olarak, kamu yöneticilerinin görevlerini yerine getirirken halkla iç içe olmalarının önemi tartışılmaz. Bugün, ekonomik sıkıntılarla boğuşan esnafımızın nabzını tutmak, sorunlarını yerinde görmek ve onlara moral vermek, devletin vatandaşa ne denli yakın olduğunu gösterecek en değerli adımlardan biridir. Valinin, bu yerel işletmelerin sorunlarını dinlemesi hem esnaf hem de halk açısından bir güven ve dayanışma sembolü haline gelir.

Esnaf ziyaretlerinin, halkla bütünleşmenin bir aracı olması, toplumda bir kaynaşma ve güven ortamı yaratır. Bu tür girişimlerin, sosyal dayanışmayı artırması, yerel toplulukların bir araya gelmesi ve ekonomik kalkınmaya katkı sağlaması beklenir. Vali Aksoy’un, günlük yaşamın en temel unsurlarından biri olan esnafla bir araya gelmesi, yerel dinamikleri anlamak adına kritik bir adımdır. Esnaf, sadece ticarethane sahipleri değil; aynı zamanda mahalle kültürünün savunucuları, toplumsal kaynaşmanın ana taşlarıdır.

Bu ziyaretlerin sadece sembolik bir anlam taşımasının ötesinde, sonuç odaklı olması da kritik bir öneme sahiptir. Elde edilen geri bildirimlerin, toplumsal sorunları çözmek için politikalar ve stratejiler geliştirilmesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Halkın dertlerini dinleyen bir yönetim anlayışı, vatandaşların devlete olan güvenini artıracaktır. Vali Aksoy’un, esnafla yaptığı bu buluşmaların kalıcı ve somut bir değişime yol açmasını istemek, toplumsal beklentileri karşılamanın en önemli yolu olacaktır.

Sonuç olarak, Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy’un esnaf ziyaretleri, halkla olan bağları güçlendirmek adına önemli bir adımdır. Bu tür etkinlikler, yönetimin tabana yayılmasının ve toplumun her kesiminin sesine kulak verilmesinin bir simgesi olarak değerlidir. Unutulmamalıdır ki, yönetim ile toplum arasındaki bu diyalog ve etkileşim, yalnızca ekonomik gelişmeyi değil, aynı zamanda sosyal huzuru ve dayanışmayı da artıracaktır. Eskişehir için yeni bir dönemin kapıları, bu tür samimi ve yapıcı ilişkilerle aralanacaktır.

***

ESKİŞEHİR İHRACATINDA KESİKBAŞ'IN YOL HARİTASI

Ekim 2024 ithalat rakamlarının açıklanmasıyla birlikte, Eskişehir’in ekonomik durumu daha net bir şekilde gözler önüne serildi. 2024 yılı Ocak-Ekim döneminde, Eskişehir’in ihracatının bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14,78 artarak 3,7 milyar dolara ulaşması, şehrin sanayi potansiyelinin ne denli büyük olduğunu bir kez daha kanıtladı. Sadece ekim ayında yapılan 421 milyon dolarlık ihracat ise şehrin bu alandaki başarısını pekiştiriyor. Ancak bu başarıyı sürdürebilmek için dikkat edilmesi gereken bazı kritik unsurlar var; bunlar arasında finansmana erişimin kolaylaştırılması en ön sırada geliyor.

Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş’ın açıklamaları hem mevcut durumu analiz etmekte hem de gelecekteki beklentilere ışık tutmakta oldukça önemli. Kesikbaş, “Ekonominin tüm aktörlerinin bu zorlu dönemde sorumluluk alması oldukça önemli” derken, aslında üzerinde durulması gereken bir gerçekliğe işaret ediyor. Küresel ekonomik dalgalanmalara rağmen Türkiye’nin ihracatının büyümeye devam etmesinin altında yatan temel sebeplerden birinin, güçlü sanayi altyapısı ve sanayicilerin azmi olduğu kabul edilmeli. Ancak bu durumun sürdürülebilir olması, finansal destek mekanizmalarının sağlıklı işlemesine bağlı.

Kesikbaş’ın özel olarak vurguladığı “bankaların daha çok sorumluluk alması” gerektiği ifadesi, sanayici üzerinde önemli bir tesir bırakmalı. İhracatın ivme kazanabilmesi için, özellikle Eximbank kredilerinde genişleme ve cazip koşulların sağlanmasının şart olduğu açık. Burada bankalara düşen görev; kaynaklarını imalat sektörüne yönlendirmek ve mevcut kredi şartlarını iyileştirmek olmalı. Bu tür bir destek hem sanayi sektörüne nefes aldıracak hem de ihracat rakamlarının daha da ileriye taşınmasına yardımcı olacaktır.

Kesikbaş ayrıca, dış ticaret açığında yaşanan düşüşün ekonomik istikrar açısından pozitif bir katkı sunduğunu belirtiyor. Dış ticaret açığının kapanması, sadece makroekonomik dengeleri olumlu etkilemekle kalmayacak, aynı zamanda uluslararası piyasalarda daha rekabetçi bir konum elde etmemize olanak tanıyacaktır. Özellikle Avrupa ve ABD’deki faiz indirimleriyle birlikte bu ivmenin artacağına dair iyimser bir beklenti, sanayicilerimizin umut ışığı olmaktadır.

Sonuç olarak, Eskişehir’in ihracatında yaşanan artış ve bunun arkasında yatan dinamikler, yalnızca ekonomik başarı hikayesi değil, aynı zamanda toplumun tüm kesimlerinin iş birliği ve dayanışma içerisinde olmasının önemini de göstermektedir. Kesikbaş’ın samimi ve somut önerileri, aslında bu kazanımların kalıcı hale gelmesi için bir yol haritası sunuyor. Şimdi, bu yolu daha sağlam hale getirmek için harekete geçme zamanı!