Evlenecek gençlere yönelik 48 ay vadeli, 2 yıl geri ödemesiz, 150 bin lira tutarında faizsiz kredi uygulaması 81 ilde hayata geçti.

Şubat 2024’te Adıyaman, Gaziantep’in İslâhiye ve Nurdağı ilçeleri, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya’da başlayan ve Eylül ayında da doğurganlık hızının en az olduğu Karabük, Bartın ve Zonguldak’ta şartları sağlayan çiftlerin fona başvurularının alınmaya başlanan Aile ve Gençlik Fonu büyük bir müjde olarak sunuldu.

Eylül itibariyle Aile ve Gençlik Fonu’na 12 bin 132 çift başvurmuş, şu ana kadar şartları yerine getiren toplam 3 bin 963 çift söz konusu krediden yararlanmış. Benim hesaplamama göre yaklaşık 595 milyon TL evlenecek çiftlere dağıtılmış.

Resmi adı Aile ve Gençlik Fonu ama kamuoyu adıyla Evlilik Kredisi üzerine vatandaşlar da ikiye bölündü. Özellikle sosyal medyada 150 bin lirayı az bulanlar karşımıza çıkarken kredinin art niyetli kullanılabileceğini de söyleyenler var.

Ben en son söyleneceği şimdiden söyleyeyim ki 150.000 lirayı az bulanlar Türkiye gerçeğini asla bilmeyenler. Asgari ücret kazanan 2 kişilik bir ailenin hiç yemeden içmeden neredeyse 4 ayda biriktirebileceği bir tutar bu. İnsanların 10.000 lira için neler yapabildiğini bilseydiniz bu parayı asla küçümsemezdiniz.

Paranın satın alma gücü ile ilgili sıkıntılara dayanan bir eleştiri olduğunu düşünürsek o konuda haklı olabilirsiniz. Ama 150 bin liranın sağlayacağı konfor alanı görecelidir ve elbette ki kişiden kişiye değişebilir. Bunun tartışması olmaz.

Ama benim bu uygulamaya getirdiğim bazı eleştiriler bulunuyor:

SATIN ALMA GÜCÜ HESABA KATILMAMIŞ

Birincisi bu evlilik kredisi dediğim gibi yeni bir uygulama değil. Şubat 2024’te ilk kez pilot olarak uygulanmış bir proje ve o zaman da kredi 150 bin TL olarak dağıtılmış. Neredeyse 1 sene sonra bu sefer 81 ilde hayata geçiriliyor ve tekrar aynı tutarda. Oysa ülkemizde yıllık enflasyon %45 oldu. Yani kabaca kredinin en az 200 bin bandına çıkarılması satın alma gücü açısından çok daha isabetli olurdu. Geçen senenin alım gücü ile bu senenin alım gücü arasında çok büyük fark olduğunu yaşıyoruz.

Yani merkez bankası verilerine göre söylüyorum; 2024 şubat ayında 150.000 liraya alınan bir mal sepeti yıl sonunda 194.168 lira yapıyor ki kredinin onaylandığı tarihlerde bu alım gücü daha da düşecek. O yüzden kredinin limitini en az 200 bin lira seviyesinde olması düşünülebilir ve vatandaşlara kolaylık sağlanabilirdi.

YOKSULLLUĞU SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM BİÇİMİ GÖSTERMEK

İkincisi ise aslında iyi bir destek sağlanıyormuş gibi görünse de bu kredi sosyolojik olarak insanları yoksulluğa alıştırarak devlet desteği olmadan evlenemediklerini dahi kabul edilmesidir. Yani hükümet açık şekilde aile desteği-kredisi vererek aile kurumunun bile belirli kesimlerce ki kurulamadığını kabul etmiş oluyor. Ben bunu eleştiririm. Bunun ne gibi zararı olabilir derseniz, bir kere insanları, dediğim gibi göreceli olsa da düşük bir bütçeyle evlendirmeye teşvik etmek onların yoksulluğu kader olarak kabul etmeleri anlamına gelir.

Oysa devletin, hükümetin asli görevi bana göre yoksullukla mücadele etmek olmalıdır. Ben yoksulluğu ortadan kaldıracak ortaya politikaları duymayı tercih edenlerdenim, yoksulluğu adeta sürdürülebilir bir yaşam biçimi haline getiren politikaları çok da doğru bulmuyorum.

Bakın 1958’de ünlü bir antropolog olan Oscar Lewis, Mexico City’de bir araştırma yapıyor. Bu araştırma sonucunda “Yoksulluk kültürü”, diye kavramsallaştırdığı ve günümüzde bile hala önemini koruyan bir teori geliştiriyor.

Diyor ki aslında yoksulluk her zaman sosyal ve ekonomik bir sorundan daha fazlasıdır. Siyasetçiler, yoksulluk siyaseti yapıyor. Gücü elinde bulunduranlar yoksulların yoksulluklarından kurtulmayı hak edip etmediklerini düşünmüyor. Onlara sürekli yardım tahsis etmek veya yardımı geri çekmek için gücü kullanıyor. Bu da o insanları sürekli devlet yardımlarına, desteklerine mecbur bırakıyor ve yoksulluk nesilden nesle aktarılıyor? Bir süre sonra da nerede bu devlet, nerede bu millet haykırışları duyuruluyor? Oysa ne yapmak lazım evet, destek ve yardım yapılacak ama eğitimde, fırsatlara erişimde, gelir dağılımında aklımıza gelebilecek her imkânda fırsat eşitliğini sunmak gerekiyor. Bu olmazsa fakirlik kültürü daha da yaygınlaşır.

İşte benim evlilik kredisinin parasal boyutuna getirebileceğim iki eleştiri konusu bu.

GENÇ KIZLAR İSTENMEYEN EVLİLİKLERE ZORLANABİLİR

Ayrıca bunun dışında bu kredi imkanının sunacağı parasal desteğe erişim konusunda sosyal ve bireysel bağlamında ele alınabilecek çok sayıda sorun yaşanabileceğini düşünüyorum. Özellikle gençler üzerinde evlilik baskısı kavramının doğabileceğini düşünüyorum.

Özellikle muhafazakâr baskının ağır olduğu ve evliliğin kutsal sayıldığı bölgelerde kızlara bu yönde baskının doğması muhtemeldir. Bu yüzden birçok kızın istemediği evlilikler yapabileceği olası mıdır? Kesinlikle olasıdır. Ayrıca erken yaşta evlilik, zorunlu evlilik gibi durumların yaşanabileceği mümkün görünüyor.

Ayrıca fona erişim konusunda sahte evlilikler de artabilir. Bu yüzden yetkililerin oldukça titiz, dikkatli davranması gerekiyor gibi görünüyor. Sözün özü evlilik kredisi fakirlik kültürünü yayma, kız çocuklarını istenmeyen evliliğe zorlama, gençlerde evlilik yönünde mahalle baskısı yaratma  ve bireylerde erken yaşta evlilik yapma gibi riskleri de getiriyor.