Yeni yılın arifesinde açıklanan asgari ücret, bir kez daha kağanın altında ezilen halkın omuzlarına bir yük daha bıraktı.
Belirlenen rakam, mutfaktaki tencerede kaynamayan yemekler kadar gerçekten uzak. Kaç defa tekrarladık, kaç defa çağlarımızı duymazdan gelindi? Asgari ücret sadece hayatta kalma bedeli mi?
Ev kirasına yetmeyen, pazara gidemeyen, elektrik ve doğal gaz faturasında tükenen bir para mı bu ülkenin çalışanlarına layık? Ekmeğin bile gramajından çaldığı bir dönemde, bir aileyi ya da bireyi onurlu bir yaşam sürdürebilmek için kaç kişi çalışmak zorunda? Maalesef durum ortada.
Geçmişe dönüp baktığımızda, asgari ücretin alım gücü 10-15 yıl öncesine kıyasla ciddi anlamda erimiş durumda. Çalışanlar sadece ay sonunu getirebilmek için öylesine çabalıyor ki, yaşamları bir çile döngüsüne dönmüş durumda.
Geçinmek için ikinci, hatta üçüncü bir işte çalışmak zorunda kalan milyonların ülkesi olduk.
Ev kirası, mutfak masrafı, okul giderleri ve temel faturalara yetmeyen bu rakam, bir kez daha halkın ekonomik gerçeklerinden ne kadar uzak bir düşüncenin eseri olduğunu gösteriyor.
Bir de geleceğe bakalım. Bu seviyedeki bir maaşla halkın tüketim gücü azaldığı için ekonomi de zayıflıyor. Temel harcamaları yapamayacak hale gelen bireyler, piyasada para döngüsünü yavaşlatıyor. Bu da küçük esnafın kepenk kapatmasından, üretimin yavaşlamasına kadar bir zincirleme reaksiyona yol açıyor. Ekonomik kalkınma hayalı, bu çarkın hızlanmasıyla mümkünken, böyle bir ortamda halkın çarkın dişlileri arasında ezildiğini görmek acı verici.
Asgari ücret sadece bir maaş değil, aynı zamanda bir ülkenin çalışanlarına olan saygısının göstergesidir. Ve bu sene de bu saygıdan mahrum bırakıldığımız apaçık ortada. Bir kez daha sormak istiyorum: Bu ülkede emeğin değeri ne zaman hak ettiği yerde olacak? Ve biz, çalışanlar olarak, ne zaman umutlarımızın gerçek olduğu bir sabaha uyanabileceğiz?
Artık "Asgari ücret yeterli mi?" sorusunu soramıyoruz. Bu rakamla hayatta kalmak bile mucize. Halkın sesi ne kadar duyuluyor bilmiyorum ama gerçekler çok net: Bir ülkenin refah seviyesi, en alt tabakasındaki insanın yaşam kalitesiyle doğrudan ilgilidir. Ve bu şartlar altında, biz bir toplum olarak onurlu bir yaşamdan çok uzağız.