Ve geldik yine aralık ayının son haftasına.
Ve yılın son günlerine.
Bu kaçıncı aralık?
Zaman öyle hızlı gelip geçiyor ki…
Ne demişti şair?
'Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi bir göz açıp yummuş gibi'
***
'… göz açıp yummuş gibi'
Orası öyle de…
Hiç ölmeyecek gibi yaşıyor insanlar.
Hiç ölmeyecek gibi.
Kırıp dökerek…
Çalıp çırparak…
Ölüp öldürerek…
***
Ne büyük acılarla gelebildik yılın bu son ayına. Bu son günlere.
Ne yılmış ama…
Ne büyük acılar yaşandı.
Ne canlar yitirildi. Gencecik insanlar…
'Bu dünyada bir tek şeye yanar içim, göynür özüm'
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi'demişti Yunus Emre.
Ne zaman?
On üçüncü yüzyılda.
Biz kaçıncı yüzyıldayız şimdi?
Yirmi birinci yüzyılda.
Sekiz yüzyıl geçmiş aradan.
Vay anasını!
Sekiz yüzyıl.
Kimler geldi kimler geçti.
Diyorum ki…
Diyorum ki yirmi ikinci yüzyılda da olur muyuz bu dünyada.
Senle ben.
İkimiz.
Kıyasıya yaşadığımız bu dünyada?
Ne dersin?
***
İmkansız değil mi?
Mümkünü yok.
Bugün doğan çocuk dahi…
Ancak şansı varsa, ölümün eşiğinde var olabilecek yirmi ikinci yüzyılda.
E o zaman…
O zaman nedir bu alıp verememeler.
Nedir bu ölmeler, öldürmeler.
'Gök ekini' biçmeler.
***
Biz ne dersek diyelim.
Bu kurnazlıklar, bu çalıp çırpmalar, bu gemisini yürüten kaptan olmalar, bu hinoğlu hinlikler sürecek.
Bu kıyımlar da, bu 'gök ekini biçmeler' de sürecek.
Sürüp gidecek.
Kim bilir…
Kim bilir yılın son gününde dahi…
***
Neyse. Biz yazıyı Yunus Emre'nin şiirinin bir bölümüyle bitirsek iyi olacak.
'Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi bir göz açıp yummuş gibi
Bu dünyada bir tek şeye yanar içim, göynür özüm;
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi.
İş bu söze Hak tanıktır bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide kafesten kuş uçmuş gibi'