Adam 50'sinden sonra okumaya merak salmış.

Gece okuluna yazılıp her akşam derse gidiyor…

Ertesi gün de esnaf arkadaşlarına öğrendiklerini anlatıp;

'Bilin bakalım' diyormuş:

'Dünyanın aya uzaklığı ne kadardır?'

'Yağmur nasıl yağar?'

'İngiltere Başbakanı'nın adı ne?'

'Fransa Cumhurbaşkanı kim?'

Bunları dinleyenlerden biri dayanamayıp:

'Bir soru da benden' demiş:

'Söyle bakalım Rüstem Rıza Bey kimdir?'

Okuma meraklısı:

'Bilemedim,' demiş. 'O da kim?''

'Kim olacak,' demiş arkadaşı. 'Sen gece okuluna gittiğin zaman sizin eve giden adam…'

***

Yazı sanatının ustası Ömer Duru'nun son yazısından fıkra.

Son yazısında da tarzını, üslubunu bozmadı Usta; yazıya fıkrayla başladı her zamanki gibi.

Yazı sanatında üslup sahibi olmaksa hayati önem taşır.

Yazarın ayak sesidir üslup.

***

Fıkranın arkasına şunu ekledi:

'Yaşam böyledir işte…

Bazen her şeyi bilenler, yakınlarında olup bitenleri bilmezler…'

***

Ustalık yazıya fıkrayla başlamak değildir.

Yazıya fıkrayla başlayınca, girdiğin sokağın çıkmaz sokak olma ihtimali de vardır.

Yahut da bir tür labirent…

Asıl yazıya nasıl geçeceğini, yazıyla nasıl bağlantı kuracağını şaşırırsın.

Şaşırıp kendi etrafında 'deli danalar gibi' döner durursun.

Ama Usta bu işi tereyağından kıl çeker gibi yapardı.

Sen fıkrayı okurken kendinden geçip,

'Ha haha, hihihi' derken…

Usta,

'Sözü politikaya getirmek istiyorum…' deyip kalemini kınından çeker, politikanın tam kalbinin ortasına saplardı…

İşte bu kırk yılın yazı ustalığıydı.

1975'te başlamış yazmaya Usta…

O gün bugün derken…

Kırk yıl boyunca yazının peşinden gitmiş bir afet-i devranın peşinden gider gibi…

Kızıl saçlı bir yosmanın peşinden…

'Ekmeğin ve şarabın peşinden' gider gibi…

***

Usta boş durmayacağını, anılarını yazacağını söyledi.

Kırk yıl da anılarını yazarsa hiç şaşırmam!

Hayatı uzun soluklu başarılarla dolu Usta'nın.

Kaç kişiye nasip olur on beş yıl aralıksız belediye meclis üyeliği yapmak.

İki bin elli altıda Usta açıklıyor:

'Kırk yıldır anılarımı yazıyorum. Artık gezi yazısı yazacağım!'

***

Tanrının bildiğini sizden saklamaya lüzum yok, Usta'nın yaşadığı şu hayata imreniyorum.

Yazı sanatında ben de ustalaşmak istiyorum…

***

Usta, şu da benim sana son sözümdür:

Yine de sen gazeteye gelip git sıkça.

Öyle fıkralara inanıp da evi bekleme, fıkralar yalan söyler, Rüstem Rıza Bey diye biri yok!

***

Güle güle Usta.

Sen çok yaşa, yazılarınla ruhumuzu şenlendirdin.