31 Mart Pazar günü sandığa gidiyoruz. Sandığa giderken dikkat etmemiz gereken bazı hususlar var.
Bunların başında elbette Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartımızı unutmamamız geliyor. Vatandaş olmamızdan kaynaklı görevimizi ve hakkımızı kullanmak üzere hepimizin sandığa gitmesi gerekiyor.
Vatandaşlık göreviyle birlikte demokratik tercihler konusunda uyarılarda bulunmak haddimize değil elbette… Ancak hatırlatma yapmamızın okuyucular açısından mazur görülmesini temenni ediyorum.
Naçizane hatırlatmamız bir kenara, içinde bulunduğumuz iktisadi ve siyasi kriz ortamında halkımız Pazar günü sandığa gidecek ve yeni bir demokrasi sınavı verecek. Halkımızın önüne bir kez daha sandık konulacak. Bu noktada Eskişehir’deki yerel seçimlere “demokrasi” ekseninde kısaca değinmekte yarar bulunuyor.
Nereden Çıktı Bu Demokrasi?
Demokrasi tartışması yürütürken hangi tür demokrasiden bahsedildiği ve demokratik hakların nasıl ve hangi şartlarda kullanılabileceğinin ortaya koyulması gerekir. Örneğin Antik Yunan demokrasisi, bugünkü demokratik toplumların aksine “temsili” değil “doğrudan demokrasi” örneği gösterir. Yurttaşlar, temsilciler aracılığıyla yönetime katılmazlardı. Yasaları ve politikaları, “Ekklesia” ismi verilen ana mecliste tüm vatandaşlar tartışır ve oylarlardı.
Günümüz demokrasisine göre daha olumlu görünen bu demokrasi türünün sorunu ise, yurttaşlığın tanımlanması konusunda karşımıza çıkıyor. Antik Yunan döneminde herkes yurttaş sayılmıyordu. Yurttaşlık hakları, özgür doğmuş erkeklerle sınırlıydı. Kadınlar, yabancılar ve köleler bu haklardan faydalanamıyordu. Dolayısıyla onlar için demokratik temsile erişmek imkânsızdı.
Bugün ise geçerli olan demokrasi anlayışı “çoğulcu” ve “temsili” demokrasi. Yurttaşların tamamının ve çeşitli grupların siyasi süreçlere aktif katılımını öngören bir mekanizma söz konusu. Ancak karar alma süreçlerine katılım, doğrudan demokrasidekine benzemiyor. Temsili demokraside yurttaşlar ve gruplar karar alma süreçlerine, seçtikleri temsilciler aracılığıyla katılabiliyor.
Dolayısıyla denilebilir ki bugün Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde, yurttaşlar demokratik haklara görece sahiptir. Ancak demokratik haklar aracılığıyla politika belirleme konusunda kontrol sahibi değillerdir. Türkiye’deki seçim sistemi de bunu en iyi şekilde açıklar.
Demokratik Hakları Kullanmada Motivasyon Ne Olabilir?
Günümüzde sahip olduğum demokratik hakları kullanmada birçok motivasyon söz konusu olabilir. Kültürel değerler, etnik kimlik, dinsel motifler, kimlik ve benzeri birçok öğe oy vermede motivasyon aracı olabilir.
Ancak bize dayatılan yaşam koşulları, verdiğimiz oylarla diğer her şeyden daha fazla ilişkilidir. Dinsel, mezhepsel, etnik, kültürel ve saire birçok ayrımın bizi birleştirdiği temel nokta, ait olduğumuz toplumsal sınıftır.
Aylardır birçok siyasi parti ve aday, 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimler oylarımızı almak için kıyasıya bir rekabet içerisinde. Birçok vaat havada uçuşuyor. Hepimizin demokratik haklarımızı kullanmak için motivasyon kaynaklarımız var.
Çeşitli motivasyon kaynakları arasında benim oy verme davranışımı etkileyen faktörlerin başında, adayların toplumsal sınıfları yer alıyor. Emekçi sınıfların içerisinden gelmeyip, bu sınıfa karşı davranışı olumsuz olan adaylar baştan kaybediyor.
Diğer taraftan Eskişehirspor’u siyasete alet eden, bunula birlikte kulübün bugünkü koşullarının sorumluları arasında yer alıp, bu sorumluluğu Büyükşehir başta olmak üzere belediye başkanlarına yıkan bir aday mutlak butlandır.
İktidar partisi mensubu olmasına rağmen, ulusal düzeyde var olan sorunları yerelde çözme iddiasında olanların ise yanına bile yaklaşılmaz… Örneğin emekliler başta olmak üzere alt gelir gruplarında yer alanlara karşı sözde “sosyal politika” önerisi geliştirenler…
Oy verme motivasyonuna ilişkin liste çok kapsamlı bir çalıştırma gerektirir elbette. Eskişehir’de ise üzerinde şiddetle durulması gereken bir konu var. Eskişehir halkı, kendisini siyasi rekabetten ötürü cezalandıran iktidarın oyununa gelmeyecektir. Hizmet ve yatırım vaatlerini, yerel ve merkezi idare ayrımı çerçevesinde ele alanların hevesi, 1 Nisan 2024 günü yeniden kursağında kalacaktır. Zira Eskişehir halkı, gelmeyen hizmet ve yatırımların sorumlusunu gayet iyi bilir…