Elazığ, Malatya depremi!
24 Ocak Cuma günü…
6.8 şiddetinde…
Tüm bölgede hissedildi.
Adana, Diyarbakır, Gaziantep…
Kırktan fazla ölü…
Bin beş yüzden fazla yaralı…
***
Depremin yaşandığı andan itibaren herkes elinden geleni iyi niyetle…
Canhıraş bir çabayla yaptı ama…
Ama yine de büyük bir karmaşa…
Büyük bir panik havası…
Ve bol miktarda laf salatası!
Yıkılan binaların başında gürültü patırtı…
Kimileri,
'Dua edelim arkadaşlar,' diyor.
Kimileri oraya buraya bağırıyor.
Koşturuyor…
Kurtarma ekipleri tarafından; enkaz altından gelecek yardım çığlıklarını, hayat belirtilerini duyabilmek için kalabalık arda bir uyarılıyor,
'Gürültü yapmayın!' diye.
Dinleyen kim?
***
Sonra…
Yaşanan o duygusal anların televizyon ekranlarında evirilip çevrilip tekrar tekrar gösterilmesi.
Yirmi yaşında er…
Belli ki daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmamış.
Panik içinde, sert bir ses tonuyla bağırıyor:
'Kurtaracağız seni! Komutanım, yaralı var! Hayatta! Bebeği de var! Kurtaracağız seni! Dur! Bekle! Kurtaracağız seni!''
Askerin heyecan, duygu, telaş dolu sert sesinin insanın tüylerini diken diken ettiği doğru…
Televizyon kanalları da insanları etkilemek için o duygu dolu anı tekrar tekrar gösteriyor.
Olayın…
Felaketin sadece duygusal yanı ön planda…
Sonra…
Sonra, Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) personelinin enkaz altındaki genç kadınla Kürtçe yaptığı telefon görüşmesi…
'Azize bak canım hepimizi yukarıdayız. Siz ikiniz birbirinizle konuşun. Sen sürekli teyzeye seslen. Azize telefonunun şarjına bak. Telefonunu uzak yerde tutma. Arada diğer teyzeyle konuş. Beni dinle… Eşin konuşuyor mu? Konuşabilen herkese seslen. Çocuklarına seslen. Hepsini konuştur. Hiç kimse uyumasın. Hepsine tek tek seslen. Herhangi birinin sesi kesildiği zaman hemen bizi arıyorsun, biz yukarıdayız. Onlara diyeceksin ki burnunuzdan nefes alın, ağzınızdan verin. Sakin sakin. Hani doğum yaparken nefes alıp veriyordun ya aynen o şekilde hepiniz nefes alıp verin…'
İnsanın içi titriyor; gözleri doluyor.
***
Enkaz altında kalan bir kadını da Suriyeli bir genç kurtarmış.
Enkazı elleriyle kazarak!
Gencin kurtardığı kadın, kurtarıcısı Suriyeli gence sarılıp ağlıyor.
Duygu dolu anlar!
Televizyon kanalları bu duygu dolu anları ısıtıp ısıtıp servis ediyor.
Bunlar tamam da…
Acaba neden hiç kimse, depremdeki can kayıplarının önüne geçme konusunda yeterli tedbir alınmadığı için suçluluk duymuyor?
Duygu dolu bu anları öne çıkaranlar, yan yana duran iki binadan biri depremi hasarsız atlatıyorken diğer binanın neden yerle bir olduğunu hiç sorgulamıyor?
Enkaz altında verilen canların sorumluları kimler, bunlar neden sorulmuyor?
Her şeyi duygusala bağlamak gerçeklerin üzerini örter mi?
Örtmez!