Seçimler de bitti.
Ne olacak şimdi?
İyiydi aslında böyle!
Bir telefonda…
Başkan adayı karşında…
Say sayabildiğin kadar ne istediğini.
Yahut da şikayetlerini...
Şikayetlerin mevcut başkandansa daha da iyi…
Karşılıklı…
Saydır saydırabildiğin kadar.
Atış serbest yani.
***
Bir tanıdık, seçim öncesi başkanı aramış.
Başkanın kendi telefon numarasını…
Telefon numarasını ona mahalle kahvesinden biri vermiş.
Yemin etmiş.
“Başkanın kendi numarası, telefonu kendi açıyor,” demiş.
Bizimki de denemek için numarayı aramış.
Gerçekten de başkan açmış telefonu.
Kimse inanmadı.
Telefon numarasını kendisine veren gibi o da bize yemin etti.
“Başkanın kendisiydi,” dedi.
“İnanılmaz ama gerçek!” diye de ekledi.
Yine de,
“Nereden biliyorsun karşındakinin başkan olduğunu?” diyenler oldu.
“Sesi başkanın sesiydi!” dedi.
“Yapay zekadır o! Artık öyle bir şey varmış. Aradığın kişinin sesiyle konuşuyormuş karşında.”
Falan filan, dendikten sonra herkes ikna oldu sonunda, vatandaşın telefonlarıyla başkanın birebir ilgilendiğine.
Birçok aday da seçim propagandasında öyle demişti zaten.
“Bir telefon kadar yakınım size. Gece gündüz demeden, her zaman arayabilirsiniz beni! Siz hemşerilerime hizmet için varım ben! Ben sizin başkan adayınızım! Seçildikten sonra da hiç kimsenin değil, sizin belediye başkanınız olacağım...”
***
İsmet İnönü zamanında, buna inanan bir grup vatandaş seçim sonrası, seçtikleri Milletvekilini ziyarete gitmiş.
Hem vekillerini ziyaret edecekler hem de vekillerine vaatlerini hatırlatıp maruzatlarını bildirecekler.
Meclise git gel…
Mecliste bulamayınca vekillerini, evine gitmişler.
Vekilin eşi açmış kapıyı.
“Vekilimizi göreceğiz,” demişler.
Vekil içeriden seslenmiş:
“Nedir bu gürültü sabah sabah!”
“Sayın vekilim…”
“Ben sizin vekiliniz değilim, evlerinize gidin; ben İsmet Paşa’nın vekiliyim!”
***
Seçim bitti, ne olacak şimdi?
Bizim mahalleli de seçime bir hafta kala mahallede, ağır iş makineleriyle harala gürele başlayan yol çalışmasının ne olacağını merak ediyor.
Soruyorlar,
“Yol çalışmasına devam edilir mi?” diye.
“Nereden bileyim ben!” diyemezsin.
Yazı yazıyoruz ya, her şeyi bildiğimiz zannediliyor.
“Başkanı arayıp kendisine sorabilirsiniz,” dedim.
“Telefon numarasını vereyim mi?” diye de ekledim.
Bir de şimdi arayın bakalım, telefonu kim açacak?